Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
288 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Yazar, Fransa'da yetişmiş olmasına rağmen temel tarihleri yanlış vermiş. (1789 yerine 1786 Fransız ihtilali gibi) bu durum bende biraz bildiklerim yanlışsa bilmediklerim de yanlış gelecektir düşüncesi uyandırdı. Ancak ilerledikçe kitabın çokyönlülüğü kendini gösterdi. Dolayısıyla bu tür hataların dolu bir zihinde karışmasının mümkün olduğu
Batı’da Öteki'nin Kültürel ve İdeolojik Dönüşümü
Batı’da Öteki'nin Kültürel ve İdeolojik DönüşümüSerhat Ulağlı · Efe Akademi Yayınları · 20171 okunma
Avrupalılar daha basit bir isim buldular ve 12 yüzyılın sonlarında Türkler tarafından fethedilen topraklara Türkiye adını verdiler ve sözcük ilk kez İtalyanca da Turchia olarak kullanıldı. Bu isim 14 yüzyıl da Avrupa'ya açılıp topraklarını batıya doğru sürekli genişleten Osman Bey'in ardılları tarafından yaygınlaştırıldı. Ama ne ülkelerine Türkiye ne de kendilerine Türk dediler. Osmanlılar kendilerini darü'l-İslam yani İslam ülkesini yöneten Müslümanlar olarak gördüler ve bu topraklarda kurdukları 'devlet'e , bürokratik kullanımda Devlet-i Aliyye [Yüce Devlet] ya da Menalik-i Mahrusa [Tanrı'nın koruduğu memleketler adını verdile.
Reklam
352 syf.
·
Puan vermedi
Bir zamanlar… Bizler…
Bozkır-göçebe toplulukları daha iyi anlamama bu kitap yardımcı oldu. Bu toplulukların günümüzde hangi etnisitelere karşılık geldiklerini kesin olarak tespit etmek zor ve hassas bir konu olsa da, bu gibi hususlar, bilimsel çalışmalarla ele alınmaya elbette müsait. Bozkır-göçebe topluluklar (örneğin Orta Asya’daki Türkler), yerleşik medeniyetler
Kök Tengri'nin Çocukları
Kök Tengri'nin ÇocuklarıAhmet Taşağıl · Bilge Kültür Sanat · 2020872 okunma
Müslüman-Haçlı çatışması.
Türkler, harp ve şiddete dayanarak değil, asayiş ve emniyete, hürriyet ve adalete susamış Yakındoğu milletlerinin arzu ve ihtiyaçlarına dayanarak bu devleti, Osmanlı Devleti'ni kurmuşlardı. Avrupa'nın güneydoğusunda kudretli bir İslam saltanatının kurulduğunu gören merkezi ve Batı Avrupa Hıristiyanları, birçok Haçlı orduları toplayarak, o saltanata karşı üst üste hücumlarda bulundular.
Avrupa'nın, Osmanlı'yı paylaşama(m)asından doğan Cihan Harbi
Avrupa büyük devletlerinin Doğu'yu ve Doğu'nun bir kısmı olan Osmanlı İmparatorluğu'nu aralarında uyuşarak, dostça paylaşamamaları Cihan Harbi'nin önemli sebeplerindendir. Bu bakımdan denilebilir ki, Harbi Umumi Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşmak için açılmıştır. Lakin efendiler, Osmanlı toprakları, boş arazi, sahipsiz arazi değildi; bu memleketin sahip ve hâkimleri, Türkler vardı. Türkler çok yorgundular; fakat ölü değil, diriydiler; memleketleri parçalanmak, bağımsızlıkları bitirilmek, namusları çiğnenmek istenilince, tabiatiyle işe karıştılar. Bu suretle Osmanlı Türk devleti mevcudiyetini, hayatını müdafaa ve bununla beraber bütün İslami Doğu'nun esaretini hafifletmek için, bilmem kaçıncı defa, Hıristiyan Batı'nın müthiş taarruzuna, dört taraftan hücumuna karşı göğüs germeye lüzum ve mecburiyet gördü.
Jean Bodin 1576 yılında yayımladığı Les six livres de la république (Cumhuriyetin Altı Kitabı) adlı eserinde, Fransa'daki din savaşlarının en şiddetli zamanında Türklerin diğer dinlere gösterdikleri toleransa övgüler düzüyor, "Avrupa'nın büyük bir kısmına hükmeden Türk hükümdarın dinlerin ayinlerini koruma altına aldığını" yazıyordu. Hoşgörü pek çok defa gündeme getirilen bir konu olmaya devam edecekti. XVI. yüzyılın saygın doğabilimcilerinden Pierra Belon "Türklerin kimseyi kendileri gibi yaşamaya zorlamayıp bütün Hıristiyanlara kendi kanunlarını uygulama hakkı tanımasından” etkilendiğini belirtiyordu. 1522 yılında Luther, "Türk ne kötülük yapıyor ki? Ülkeyi ele geçirip geçici bir süre yönetiyor. Aynı şeyi Papa'dan dolayı da çekmek zorundayız. Üstelik papa ruhumuza ve bedenimize eziyet ediyor, Türk ise bunu yapmıyor. Ayrıca Türkler kimseyi din değiştirmeye zorlamıyor" diyordu. Peki buna rağmen insanlar neden din değiştirip İslam'ı seçiyorlardı? Fakirlik, cehalet, baskı, daha iyi koşullarda yaşam imkânı, hayaller?
Reklam
Türkler; “Efendim, Batılılar bizi sevmiyor, sebep Hıristiyanlık-Müslümanlık meselesidir” dediğinde, bu yetersiz ve hatta çok yanlış bir hükümdür. Laik oluruz. Bu konuda fikir ve tutumumuzu takip ederiz, fakat fazla bir şey değişmez. Batı’da klasik tarih eğitiminin belirgin noktalarından biri antitürklüktür, antimüslümanlık demiyorum. Yani Batı kültürü ve Batı insanı için İranlı her zaman egzotik bir adamdır. Arap demek 1001 gecedir, bir masaldır, şairdir, Ebu Nuvas’tır, çevirisini bulursa okur. Fakat, Türk demek, bunların ötesindedir. O bir militandır. Türk, Roma mirası üzerine oturan asker bir kavimdir ve dolayısıyla bir tehlikedir. Kilise uzun zaman böyle öğretti ve bu nedenle Batı’da Türklere karşı ebedî bir şüphecilik vardır.
Doğu Roma’nın Türklerin eline geçmesiyle, Türkler artık değerlendirme olarak, Batı medeniyetinin içine çekilmektedir; bir uzlaşma söz konusudur. Nitekim bu dönemde, Papa II. Pius’un Fatih’e Hıristiyanlık teklif ettiği de açıktır; “Bunun için, yani bütün dünyaya sahip olabilmen için, aquae pauxillum, bir miktar su, yani vaftiz edilmen gerekir” demiştir.
Gazilik, XI. yüzyıldan beri Türkler için en kutlu unvandır. Anadoluyu Bizans’tan alıp yurt yapan, orada batının haçlı ordularına karşı yüzyıllarca savaşan ve sonunda Yunanları öne sürerek Anadolu’yu paylaşmaya kalkışan Avrupa emperyalist kuvvetlerini Sakarya’da durdurup geriye atan, hep o gazi Türklerdır. Sakarya, gerçekten Mustafa Kemal’in ve yeni Türk devletinin tarihinde kesin bir dönüm noktasıdır. Bu tarihten sonra Mustafa Kemal’in vatan kurtarıcı önderliğine kimse karşı gelememiştir
Sayfa 22 - Cumhuriyetin evreleriKitabı okudu
Diplomasi ve turizm, insanlık olimpiyatının benzer kurallara göre oynanan iki disiplinidir. İkisinde de disiplinsizlik şarttır. Sonuç önemlidir. Sonuca varana kadar geçilen bütün yollar, arkeolojik araştırmalara neden olacak kadar tarihe karışır. Yolların otoban ya da patika olmasının hiçbir önemi yoktur. Bireyler arasındaki diplomasi ve turizmde kazanan taraf, genellikle hayat şartlarının çarpıklığından ötürü tali yollar bulmak zorunda kalmış ülkelerin vatandaşlarıdır. Yol yoksa açılır. Greyder ya da tırnakla. Türkler, doğru bir örnektir. Bireysel çatışmaları zihinsel elastikiyetleriyle çözebilmeye alışmış yapıları, kartezyen mantığın anasını meterler. Ancak elastikiyetin fazla geliştiği bir toplumda sosyal ve siyasî ahenk yok olduğu için söz konusu toplumu yönetenler zayıf düşer ve mermer bir duvarı andıran kırık haçlı dünyaya çarpıp stratejik kazıklar yer. Tezgâhtarlar bin bir tezgâhla Avrupa Birliği’nin kurucu üye ülkelerinin vatandaşlarından tane tane yumoş indirirken, Türk hükümetleri milyonlarca yumoşluk savaş uçaklarını tek tezgâhta satın alır. Oy verenler hayatta kalmayı öğrenip tezgâhtar olurken oy alanlar siyasî kariyerleri boyunca turist kalır.
Reklam
Efsaneyi biliyorsunuz, Polonya son paylaşıldığı zaman, “Türk atları Vistül’den su içmedikçe biz esir kalacağız” dendi. Yani “Türkler buraya kadar gelip, Rusya ve Avusturya ile kavga ederse bu iş olur” deniyordu. Kehanet doğru çıktı. Biliyorsunuz, Avusturyalılar Birinci Dünya Savaşı’nın en berbat askerleridir, yani en iyi donanımlı, ama en kötü savaşan, daha doğrusu savaşmayan askerlerdir. Bunlar doğu cephesinde bir başarı elde edemeyince, Almanlar kendilerine yardım ediyordu, derken tecrübesiz komutan Enver Paşa Avusturya ve Almanya kendisinden yardım istemeden gönüllü olarak Galiçya’ya en mutena tümenleri yolladı. O tümenler Galiçya’da çarpışıp şehit düşerken, ister istemez süvarilerimiz de Vistül’den su içtiler, atlarını suladılar. Çünkü Vistül nehri o civardadır. 1918’de Polonya bağımsız olmuş ve âdeta kehanet doğru çıkmıştır. Bu tabii çok ilginç bir yapılaşmadır.
Avrupa Hunları artık bir imparatorluk
Hunlar hakkında bilgi veren çağdaşı kaynaklardan Priskos ve Jordanes'in belirttiğine göre Hun Devleti dahilinde yaşayanlar: 1) Germen kavimleri (Doğu Gotları, Gepidler, Turciling, Suebler, Markomanlar, Kuadlar, Herutlar, Rugiler, Skirler) . 2) Slav kavimleri (Orta ve batı Rusya'da Veneda, Ant-Slovenler) . 3) İranlı kavimler (Kafkaslardan Tuna'ya kadar, Alanlar, Sarmatlar, vb). 4) Fin-Ugor kavimleri (Ural'dan Baltık'a kadar. Çeramis, Mordvin, Merya, Veşi, Çud, Est, Vidivari) . 5) Türkler: İmparatorluğun her tarafına yayılmış olarak, Hunlar; Karadeniz'in kuzeyinde Beş-Ogurlar, On-Ogurlar, Sar-Ogurlar, Azak'ın batısında Akatirler. Volga'nın doğusunda Sabarlar ve başka Türk kavimleri olmak üzere beş ana grupta toplanıyordu.
... Türkler kılıç gücüyle Avrupa ve Afrika'da birçok yere hakim oldu ama modern zamanlarda kılıcını parlak ve keskin tutmayı ihmal ettiler. ...
Sayfa 131Kitabı okudu
.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
Aliya İzzetbegoviç'in Türklere Yazdığı Mektup
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.