Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bence zeki bir kadın görüyordur. - Ya tabii. Gerçekten çok seksi bir şey zeki olmak. Bazı erkeklere göre aynen öyle. - Biliyor musun? Anlamakta gerçekten çok zorlanıyorum ama seçme hakkı verildiğinde bir erkek her zaman memeleri ve popoyu tercih eder."
18.yüzyılda Felsefenin merkezleri
18. yüzyılın ilk yarısında felsefenin merkezi İngiltere'ydi, yüzyılın ortalarında Fransa, sonuna doğru da Almanya." "Batıdan doğuya kaymış sanki." "Aynen."
Sayfa 357 - Pan
Reklam
Solcuları da aynen sağcı­lar, milliyetçiler ve dinciler gibi fanatik buluyordu; ne yapsın, elinde değildi...
Sayfa 163 - Doğan KitapKitabı okuyor
Aynen öyle.
Eğer Allah bir diyarı bir diyara yazdıysa, dağlar sıkışsa da o diyar o diyarla birleşir kızım.
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
Reklam
Aynen Öyle
İnsanlıktan ümit kesmedim, fakat insana güvenmiyorum.
Zira akl-ı maaşın yani sadece dünya hayatını düşünen, ölüm sonrası sonsuz hayatı önemsemeyen aklın sefil hal ve durumuyla, her şeyi kavrayan akıl ve ölüm sonrasını düşünen aklın şan ve olgunluk dereceleri anlaşılsın. Tevfik Allah'tandır. Akl-ı maaş; hayvanî güçlerde hâkimdir. Onun şuuru olmadan diğer kuvvelere (organlara) hüküm yoktur. Tedbirin yuları ve bağı akl-ı maaşın onayına bağlıdır. Nefse ait mezmun sıfatlar cüzi akıldandır. Onun icraat makamının merkezi ise binlerce tecrübeyle sabittir ki, sadr yani göğüstür. Öncelikle bu yönde nefsin karanlığı ve kederleri galiptir. Ve yedi tavr üzerinedir. Evvelkinde VEHM (kuruntu, yersiz korku), ikincide ZAN (şüphe), üçüncüde ŞEK (zan), dördüncüde HAYAL (zihinde tasarlayıp canlandırma) beşincide TAHMİN (aşağı yukarı fikir zuhûru), altıncıda HATIR-I NEF- SANÎ (nefse ait düşünceler) ve yedincide HACİS-İ ŞEY- TANİ (gam, keder, sıkıntı) meydana gelir. Bu hallerde, belli uzuvların her birini bir hayale düşürür. Düşürür de bu yüzden vücudun ahenk ve dengesi şaşırır. Ta ki şerler ve şerliler ve günah işleme unsurları ve ruhanî kuvvelere sirayet eyleyip, kalb elçisinin getirdiği Hüda hevaya dönüşür. Kuvveler arasında fitne vuku bulur. Şirk işaretleri ortaya çıkar. Büyük ihtilal meydana gelir. Vücut yapısını harab eder. İşte ufuklar âleminde, zahir dünyamızda meşhur olan haller de aynen öyledir. Zira; "Zahir batının ünvanıdır." denilmiştir. -İyi düşün, doğru anla.
Bektaşî tarikatı tasfiye edildikten sonra diğer tarikatlar içerisinde varlığını devam ettirmiştir. Bektaşiler’in merkez tekkesinde Nakşibendî şeyhinin oturması, İstanbul’da bulunan eski Bektaşî tekkelerinin yedisinin dahi Nakşibendî tekkeleri olarak gösterilmesi, Bektaşiler’in Nakşibendî tarikatı içerisinde daha fazla kendilerine yer edindiklerini göstermektedir. Bektaşilik’in yasaklanmasının ardından gerek merkez tekke olan Hacı Bektaş-ı Velî tekkesine gerekse diğer Bektaşî tekkelerine Nakşibendî tarikatı şeyhleri atanmıştır. Hacı Bektaş-ı Velî Tekkesi’ne merkezden atanan ilk Nakşibendî şeyhinin Kayserili Mehmed Said Efendi olduğunu daha önce belirtmiştik. Mehmed Said Efendi Hacı Bektaş Tekkesi’nde Nakşibendî ayini icra etmek dışında, tekke vâkıf gelirlerini tahsil etmekle de görevliydi. Mehmed Said Efendi 1842’deki vefatına kadar tekkede Nakşibendî tarikatının usul ve erkânına göre ayin icra ettirmiştir. Oğlunu Bektaşî dervişlerinden birinin kızıyla evlendiren Mehmed Said Efendi’nin torunu Arif, Bektaşî tarikatına intisap etmiştir. Mehmed Said Efendi’nin vefatından sonrada bu tekkeye ve diğer Bektaşî tekkelerine Nakşibendî şeyhleri atanmıştır. Bektaşî tekkeleri her ne kadar Nakşibendî tarikatına devredilmişse de bu tekkeler eski isimlerini aynen muhafaza etmiştir.
Cafer b. Saîd diyor ki: "Bir kimse öldüğünde, tıpkı uzaktan gelen birinin yakınlarınca karşılanması gibi, eğer kendisinden önce ölen bir çocuğu varsa, onun tarafından aynen öylece karşılanır."
Reklam
Şeyh Zâfir Efendi ve Şâzelî Dergâhı’nın ihtiyaçları Hazine-i Hassa tarafından karşılanmış şeyhin ölümünden sonra da bu durum aynen devam etmiştir. Hazine-i Hassa dışında Medine’den tahsisat ve oradaki vakıflardan yardım alan Şeyh Zâfir Efendi Bingazi’de bulunan vakıflardan da hisse almaktaydı.
Dr Straussa sordum ben uyanıkken akıllı olmak istiyorum ozaman uyurken akıllı olmanın ne faydası var dedim. İkiside aynı şey dedi benim iki aklım varmış. Bitanesi BİLİNÇALTI diğeride BİLİNÇmiş (aynen böyle yazılıyomuş) ve bunlar ne yaptıklarını birbilerine söylemezlermiş. Birbirlerine konuşmazlarmış bile. Oyüzden ben rüya görüyomuşum. Ama ne çılgın rüyalar görüyorum bi bilseniz.
"Çetin bir yaşam çetin bir dile ihtiyaç duyar - şiir de aynen budur. Edebiyatın sunduğu şey budur: Neyin ne olduğunu söyleyebilecek kadar güçlü bir dil. O bir saklanma yeri değil. O bir bulma yeri."
Ödünç kitap veremeyenlere...
Hatırımda benim gibi olan eski zaman kitap sevdalılarının kütüphanelerin üzerine yazıp da astıkları bir şiir var. Aynen şöyle; "Dest-i gadr-ı mustaıradan ziyânım bî-hesab Tövbe ettim âriyet hiç kimseye vermem kitâb"
Rezonans kanunu her zaman 'evet' der. Yasa her zaman inancınızı onaylar. Asla size karşı çıkmaz. Örneğin hayatınızın hiçbir önemi olmadığına ya da derin bir anlamı olmadığına inanırsanız, sonuçta aynen bunları elde edersiniz. Enerji, özünde kayıtsızdır. İstediğiniz kabul edilebilir veya ayıplanabilir olmasının da, size destek veya köstek olmasının da bir önemi yoktur. Enerji, ahlaki bir talepte bulunmaz ve sizi yargılamaz. Enerji, yaydığınız etkilerden hareketle sürekli olarak tepki verir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.