BOŞLUĞA DAİR HİKAYAT
1
"de ki, tanrı beni insanların ve cinlerin tüm şerrinden korusun"
Güzel ve duru olan şiirin adıyla!
Hani o ayrılık ânı geldiğinde Nasıl da yüzlerini çevirip döndüler sırtlarını sana,
Hayır! Sen asla onların kalplerini bilemezsin!
Ve masmavi bir göğün altında sana yemin etmişlerdi de
Sen inanıp kanmıştın
Salı günü Manastır’dan trene bindim. Enver’le ve kardeşimle öpüşerek mukaddes yolumuzda muvaffakıyetler dileştik. Bu ayrılık bana çok acı geldi. İlk gençliğimin en enerjili zamanlarını geçirdiğim Manastır’ı çok sevmiştim. Küçüklüğümden beri vatan aşkıyla çırpınan ruhum burada istediği gibi bir çalışma sahası bulmuştu. İstediğim fedakâr bir muhiti burada yapmıştım.
Ruhumu bedenimden kopardığı zamanlarda bile ayrılığın elinden hiç şikâyet etmemiştim. Bilakis bir gün ona kavuşacağım diye ayrılığı hoş tuttum, yıllar süren umutlarımı hep onun koynunda besleyip büyüttüm. Sevgili, yaptığını Allah'a teşekkür için yapmıştı, bu yüzden beni vedaya zorlamış ve bununla da bir şeyler anlatmak istemişti. Artık, küçücük bir tebessüm için bile ısrarcı olamadım. Avucumdaki billur tanesi dağılmış, iç çekişlerim ateş yerine geçmiş olsa da. Kurtulacak ve yeniden gelecektim. Vuslat için gelecektim. İyi ama bugün zaten benim vuslat günüm değil miydi? Dudaklarımdan çıkan söze ben de şaşırdım: "Ayrılık gününe gıpta eden bir vuslat günü!.."
Şimdi beni unut sevgilim. Tenimi ve alçaklıklarımı unut.
Beni kanadı kırık küçük bir yavru gibi bulduğun, çoktandır
sanki birini beklediğin varmış gibi katladığın, o çöplükte
bulduğun beni, baktığın, büyüttüğün beni unut.
Şimdi bu acıya ne benim kuş kadar yüreğim, ne senin anaç kalbin dayanır.
sana son kez sarılıp uyuduğum o son gecede tüller ve
silahlar gördüm düşümde.
bugün ayrılığın ilk günü. hiçbir şeyi hiçbir şeye yoramayacak
kadar kara bir kının içindeyim. kara bir kan içindeyim.
tüller ve silah nedir bilmiyorum.
Yaşlı doğuda her şey mümkündür diyorlar:
Sonsuz sevgi, sonsuz bağlılık
ani ışık, ani ayrılık.
iki beyaz martıdır ellerinle gelirsin
gizli bir yerinden tutuşmuş yanar
kederinle gelirsin
yorgun bir yelkenliyim hayatının ufkunda
intihar ihtimali gözlerinle gelirsin
sinsi bir deprem sürer gider
durgunluğunda
93 senesinin en uzun günü
akşam
güneş dehşetle çekilip kaybolduğunda
vahşi ve dokunulmaz
şiirlerinle gelirsin
Önü denizle başlayan rüzgârlı bir kasabadaydık.
Sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti.
Orada doğmaya çabalayarak öldük.
Meleğim nehir kanatlarını uzaklıklarda yıka şimdi.
soğuktu, ısınamıyorduk. Bu kadar yakınken. Aramızda
yalnızca o hava boşluklarının dolaştığı odalardaydık.
Biriken bütün rüzgârlar işte orada, o deniz kasabasında
o çok
Neler neler gördü bu kalp
Kaç ayrılık, kaç ihanet
Ne kadar elveda varsa
Kapında bıraktım nihayet
Kader yazmış seni bana
Kimin gücü yeter ayırmaya?
Tut aşkın bir ucundan sen de
Ne kaldı şur'da mutluluğa
Bir gün yaşlandığımızda
Saçlarına düşen o ilk akta
Benim çocuk yanımı hatırla
Öylece al kollarına
Hayatımı gözlerinle bağladım
İlk görüşte içime aşk sakladın
Ben ilk defa mutluluktan ağladım
Sen benim son göz ağrımsın
Perde çek çehreme hicran günü ey kanlı sirişk
Ki gözüm görmeye ol mah-likaadan gayrı
Ey kanlı gözyaşı ! Ayrılık günü yüzüme perde çek
Ki gözüm o ay yüzlüden başka bir şey görmesin.
sirişk: gözyaşı