Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Lennie nin gözleri korku doluydu. "Ben bela istemiyorum , "diye sızladı." Beni dövmesine izin verme George."
Biz onun mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz.
Rahşan Demirel, Kürt halkına yönelik baskılara karşı 21 Mart 1992 yılında İzmir Kadifekale'de bedenini ateşten gömlek yaptı. Direnişin sembolü olan Newroz günü, ateşi harlamak için hiç tereddütsüz tutuşturdu bedenini. Tıpkı Diyarbakır zindanında teslimiyete karşı bedenini ateş topuna çeviren Mazlum Doğan gibi... Mardin Nusaybin'de 1975
Reklam
"Kendimi inandırma gücünü yitirdim ben. İyi şeylerin bu kadar yakınımda durabileceğine ve olabildiğince uzun süreceğine inanmıyorum. O ağır kayayı ne yapıp edip güç bela tepenin ucuna kadar çıkarmayı başarsam da, kayanın orada kalmayacağını, geri yuvarlanacağını biliyorum. Hafızamı yurt edinen gölgeler habire aklımı karıştırıyor. İflah olmaz bir kopuşla hayata tutunmayı başarabildim. Ne kadar büyük bir çelişki? Bir kopuş karşılığı hayata bağlanmak. Zaman zaman amaçsız, gelişigüzel rastlantılarla güçlenen bir tutunma. Kopuşu unuttuğun anda daha büyük bir lanete sürükleneceğini bilmek."
Sayfa 296 - Profil KitapKitabı okudu
Of Not Being A Jew
İniyorum kulelerinden katil iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte değdikçe ayaklarım merdiven alçalıyor açılıyor leşlerin, atmıkların cesurane canlıların korka korka uzandıkları zemin ağzımda kef iki gözIerimde mil iniyorum kulelerinden
Körgeli hüsnüngni zâr u mübtelâ boldum sanga, Ni belâlığ kün idi kim âşnâ boldum sanga .. Her niçe didim ki kün kündin üzey sindin köngül, Veh ki kün kündin beterrek mübtelâ boldum sanga .. Min kaçan didim vefâ kılgıl manga zulm eyleding, Sin kaçan diding fidâ bolgıl manga boldum sanga .. Kay perî-peykerge dirsin tilbe boldung bu
İsmet Özel Başak burcu kelime titizi
İnsan eşref-i mahlûkattır derdi babam bu sözün sözler içinde bir yeri vardı ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman bu söz asıl anlamını kavradı geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı kararmış rakamların yarıklarından sızarak bu söz yüreğime kadar alçaldı damar kesildi, kandır
Reklam
Evet, şimdi küre-i arzda herkes ya kalben, ya ruhen, ya aklen, ya bedenen gelen musibetten hissedarlıktan azab çekiyor, perişandır. Bilhâssa ehl-i dalalet ve ehl-i gaflet, merhamet-i umumiye-i İlahiyeden ve hikmet-i tamme-i Sübhaniyeden habersiz olduğundan, rikkat-i cinsiye sebebiyle nev'-i beşerle alâkadar olduğundan kendi eleminden başka
Sayfa 323 - Envar NeşriyatKitabı okudu
Cyrano - "bu kadarı az delikanlı! asıl iş edada. mesela bak, hoyratça, "burnum böyle olsaydı mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!" dostça, "yana yatmaz mı? senden önce davranıp kadehe batmaz mı?" tarifle, "burun değil bir kere, coğrafyada böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!" mütecessis, "acaba ne işe
Yüce Yaratıcı'nın ezelde, ruhlar aleminde: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusuna, "Evet: belâ" diye cevap veren insan ruhunu aslından, yani Hak Teala'dan, sonra Peygamberinden ve Kitabından... Koparıyorlar! Bu kopuş derinleşerek ve hızlanarak devam ediyor. Böylece aslını unutan insanı, o yolun önderlerinden, Peygamber kuşağı olan sahabeden, daha sonra o yolu sistemleştiren din büyüklerinden... Habersiz hâle getiriyorlar!...
AYŞE — Yatak, şilte, filân lâzım mı? YETİM HOCA — (Çok hisli) İki yorgan yeter... Birini altımıza serer, öbürünü üstümüze çekeriz. Erzak bakımından da yorma kendini... Birkaç tandır ekmeği, bir testi su kâfi... Ha!.. Kur'ân-ı Kerim ile kurban bıçağını unutma... AYŞE — Kurban bıçağı ne olacak? YETİM HOCA — Senin göğsünde saklı duracak... Onunla namusunu koruyacaksın! (Ayşe, dönüp yürür, eve girer. Yetim Hoca, Ayşe'nin arkasından acı gözlerle bakıyor. Edâsında ızdırap ve hayranlık içiçe... Uzun durak... Yetim Hoca hareket eder, kuyu ağzını dolaşır, yüzü seyircilere doğru, kuyu ağzının taş çemberine doğru oturur.) YETİM HOCA — (Elleri dua vaziyetinde) Allah'ım, bizi koru! Nuruna lâyık, emanetine sadık olamadık! Bu yüzden çekiyoruz! Sene 1828... İkinci Moskof Saldırışı... Bu belâ, her yirmi şu kadar yılda bir tekrarlanacak gibi görünüyor. Bizi kurtar! Ebülhasan-ı Harkaanî'nin toprağını, bu mübarek "Şehidler Yatağı"nı Moskof çizmelerine çiğnetme! Bizi bu kadar düşürme! Benim ismim Yetim Hoca... Babam, 1807 de Tezharap Mahallesi Cengi'nde Moskof'la boğuşurken şehid oldu ve ben öksüz kaldım. Bana da bir erkek evlât ver, bana dilediğin zaman şehidlik nasib et, benim de evlâdım yetim kalsın, o da şehid olsun... Allahım, yetimlik ve şehidlik; benim kanımdan geleceklerin değişmez nasibi olsun... Allahım, Allahım!.. (Yetim Hoca, dua vaziyetindeki ellerine kapanır, katıla katıla ağlamaya başlar. İç perde yavaş yavaş kapanıyor.)
Sayfa 63 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Bir insana giderken, onunla ilişki kurarken bir köprü mü kuruyoruz, bir bağ mı kuruyoruz. Ve ona giderken onu değiştirmek üzere mi gidiyoruz, yoksa onu dinlemek için mi gidiyoruz, değişmeye hazır olarak mı gidiyoruz? Ben onun görüşlerini ne olursa olsun bir punduna getirip ıskartaya çıkaracağım diye mi gidiyorum bu görüşmeye yoksa ondan bana bir şeyler katılsın, kendimi zenginleştireyim diye mi gidiyorum? Niyetim çok önemli. Çoğu zaman tahakkümcü, ayrımcı ideolojiler bir başkasını kendisine benzetmek üzere yola diziliyor. “Senin selametin bana benzemektedir” diyor. “Ancak benim gibi olursan kurtuluşa ermiş olursun” diyor. Maalesef tekçi ideolojilerin dünyanın başına sardığı en büyük bela budur.
Kemal Sayar
Kemal Sayar
Kendimi inandırma gücünü yitirdim ben. İyi şeylerin bu kadar yakınımda durabileceğine ve olabileceğine uzun süreceğine inanmıyorum. O ağır kayayı ne yapıp edip güç bela tepenin ucuna kadar çıkarmayı başarsam da kayanın orada kalmayacağını geri yuvarlanacağını biliyorum
Aziz, Sıddık Kardeşlerim! Her vakit ihtiyat iyidir. Zâten Hazret-i Îmâm-ı Ali (Radıyallahü Anhü) de kerâmetkârane bize ihtiyatı tavsiye ediyor. Şimdi şark tarafında yeni bir hâdise: Bir şeyh tarafından, kendi müridleri ve halifeleri vasıtasıyla din lehinde, eskiden beri meşhur olmuş Şeyh Ahmed nâmında türbedar-ı Nebevî tarafından vasiyetname-i
Sayfa 273 - İhlâs Nur NeşriyatKitabı okudu
Hadis-i Şerif
Ebu Cürey Cabir ibni Süleym (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir kimse gördüm ki insanlar onun görüşü ile hareket ediyorlar, ne söylerse onu yerine getiriyorlardı. "Bu adam kimdir?" diye sordum. Peygamberdir, dediler. Ben de iki defa "Aleyke's Selam Ya Rasulallah" dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Aleyke's Selam deme, Aleyke's Selam ölülere verilen selam şeklidir, es-Selamü aleyke = Selam sana olsun, de." buyurdu. Ben de: Sen Allah'ın Rasulü müsün? diye sordum. - Evet ben Allah'ın Rasulüyüm ki o Allah, başına bir bela gelip kendisine dua ettiğinde senden bela ve musibeti giderir. Sana kıtlık isabet ederse dua ettiğinde senin için mahsuller bitirir. Çölde ve boş arazilerde deveni kaybetsen kendine dua edince deveni sana geri getirir, buyurdu. Bunun üzerine ben: Bana tavsiyede bulunsanız, dedim. - Hiç kimseye sövme, buyurdu. Ben de ondan sonra ne hür ne de köle hiç kimseye, ne deve ne koyun hiçbir hayvana sövmedim. Sonra tavsiyesine şöyle devam etti: "Hiçbir iyiliği küçümseme, müslüman kardeşinle güler yüzle konuş, çünkü bu da bir iyiliktir (Allah'ın istediği şeylerdendir), elbisenin eteklerini ve paçalarını baldırlarına doğru kaldır. Eğer bundan hoşlanmazsan topuklarına kadar indir. Sakın etek ve paçalarını yerde sürüme, çünkü bu hal kibirden ve kendini beğenmişlikten ileri gelir. Allah da kibirlenip kendini beğenenleri sevmez. Eğer bir kimse sana söver ve sen de bulunduğunu bildiği bir şey sebebiyle seni ayıplarsa sen o kişi hakkında bildiğin şey sebebiyle onu ayıplama, onun bu davranışının günahı kendine aittir." (Ebu Davud, Libas 24, Tirmizi, İsti'zan 27) RİYÂZUS-SÂLİHÎN
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.