Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir. Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz bir sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde travmatik haberler alan birinin bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerek kendini acıdan korur. İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanamayacak, hatta belki de asla iyileşemeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. “Zaman tüm yaraları iyileştirir,” sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalanlar bu kapının ardında saklıdır. Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle bir darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acılardan sakınmak için zihnin gerçekliği geride bırakması gerekebilir. Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.
Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir. Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acılardan kaçabileceğimiz bir sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman kendinden geçer. Aynı şekilde travmatik haberler alan kişinin bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerek kendini korur. İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanamayacak, hatta belki de asla iyileşemeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. "Zaman tüm yaraları iyileştirir." sözü yanlıştır zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalanlar bu kapının ardında saklıdır. Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle bir darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acılardan saklanmak için zihnin gerçekliği geride bırakması gerekebilir. Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir. Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz bir sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde travmatik haberler alan birinin bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerek kendini acıdan korur. İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanamayacak, hattâ belki de asla iyileşemeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. “Zaman tüm yaraları iyileştirir” sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalanlar bu kapının ardında saklıdır. Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle bir darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acılardan sakınmak için zihnin gerçekliği geride bırakması gerekebilir. Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.
Sayfa 145Kitabı okudu
Ama belki öyledir, sevmek sevmemek değildir sorun -zaten kim burayı sevebilir- sadece iyi kötü bir yer bulmak, sonra oraya yapışmak, birileri seni zorla söküp atana kadar direnmektir.
Sayfa 30 - Metis, Birinci BaskıKitabı okudu
Nietzche'yi Anlamak
Derselbe Text erlaub unzaehlige Auslegungen: es giebt jeine ''richtige'' Auslegung. Nietzche, KGW VIII I [120] Aynı metin sayısız yoruma izin verir: ''doğru'' bir yorum yoktur. Nietzche anlaşılamaz. Böyle bir önermeyi temellendirmek için çok şey gerek - hem de, böyle bir önermede bulunduktan sonra,
Sayfa 267 - Oruç Aruoba
"Belki öyledir; her erkeğin kaderinde onu en çok seven kadınla evlenmek yazılı değildir. "
Sayfa 280Kitabı okudu
Reklam
Bulutlarda bir insan yüzü görmek aslında rahatlatıcı bir şey değildir; aksine korkutucu olabilir. Ölülerin çevremizi sarmış olduğu fikri de öyledir; zaten pek çok korku filminde işlenen bir temadır. Yine de rahatlatıcı, avutucu olmayan bu fikirler birçok insan grubunun dinsel inanç sisteminde varlığını sür- dürmüştür. Bu da akla bu fikirlerin bir işlevi olabileceğini getirmektedir. Belki de anlamadığımız şeylerin üzerine bir "in- san" öğesi bindirmek bize ne yapacağımız hakkında düşün- menin en verimli yolunu göstermektedir. Eğer bulutların üstündeki o yüz benimki gibi bir akla sahipse, belki yiyecek sunmam onu hoşnut eder. Belki karşılığında yağmur verir. Gökte olduğu için, tıpkı ağaca tırmandığımda benim görebildiğim gibi, belki yaşadığım tüm bölgeyi görüyordur, böylece beni leoparlardan koruyabilir.
* Herhangi bir şey bana nasıl görünüyorsa benim için öyledir, sana nasıl görünüyorsa senin için de öyle... Üşüyen için rüzgar soğuktur, üşümeyen için ise soğuk değildir. * # Protagaras'ın bununla söylemek istediği şey, özetle; eşyayı duyu organlarımızla bildiğimiz, duyu organlarının ise farklı zamanlarla ilgili olarak bize eşya hakkında farklı duyumlar verdiği, aynı şeyin bundan dolayı farklı insanlara, hatta belki farklı zamanlarda aynı insana farklı görünmesinin mümkün olduğudur.
Savaş
"Taanların bir sözü vardır," dedi Dagnarus, ağırbaşlı bir havaya bürünerek. "Derrhuthlar (insanlar) yaşama aşıktırlar, taanlarsa (canavarlar) ölüme." "Bu ne anlama geliyor? Diye sordu Tasgall. "Ölümden korkanların hep dezavantajlı bir durumda olacakları anlamına," dedi Dagnarus. "Belki öyledir, lordum" dedi Tasgall. "Ama belki de değildir. Ölümden korkanlar hayatta kalmak için savaşırlar."
Sayfa 237Kitabı okudu
Belki de bana: "Aldanmış olmak büyük bir derttir" diyeceksiniz; tam tersine, "Aldanmamış olmak pek büyük bir derttir" demelisiniz. İnsanların mutluluğunu nesnelerin kendinden ibaret görmek,çılgınlığı aşırıya vardırmaktır. Bizi sadece kanaatlerimiz mutlu eder. Dünyada her şey o kadar karanlık ve değişkendir ki, hiçbir şeyi kesin olarak bilmek mümkün değildir. Bir şey bilmek mümkün bileolsa bu, hemen hemen her zaman hayatta mutlu olmak pahasına elde edilir. Bunu, bütün filozofların en az küstahı olan aziz dostlarım. Akademiacılar pek güzel işaret etmişlerdir. Özetle insanın doğası öyledir ki, efsaneler onun üzerinde her zaman etkilidir.
Reklam
DOST Dost; mal, can, namus ve özel sırların emanet edileceği kimsedir. Dost, kendisine emanet edilene hiyanet etmez. Dost, dostu için gerektiğinde ölümü bile göze alandır. Dost, saygıyı, vefayı taahhüt eden taahhüdüne sadakat gösteren kimsedir. Sıradan dost her yerde, her zaman kolaylıkla bulunur. Fazla güvenmek zarar verir. Hele bazıları
Sayfa 86 - 87Kitabı okudu
'Neyse' demek iyidir, 'bu da geçer' demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. Bazen 'gibi yapmak' da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. İnsan 'neyse' demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. Kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. Uzatacak ne var, insan 'neyse' demeye başladığında, "ne sabahtır bu mavilik ne akşam" duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. İkindinin akşam alacası dediği- miz o garip vakte değdiği yerdedir. Hiçbir şey 'neyse' demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anla- tamaz.
Sayfa 125Kitabı okudu
4 Büyük Kapı. okuyunuz lütfen .
zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır . klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir . birinci kapı uykudur uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm açıdan kaçabileceğimiz sığınak sağlar . bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer . aynı şekilde tramvatik haberler alan birinin bayıldığı olur . zihin ilk kapıdan işte böyle geçerken kendini acıdan korur .. ikinci kapı unutmaktır bazı yaralar kısa zamanda kapanmayacak , hatta belki de asla iyileşmeyecek kadar derindir . ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir . zaman tüm yaraları iyileştirir sözü yanlıştır . zaman çoğu yarayı iyileştirir . geri kalan bu kapının ardında saklıdır . üçüncü kapı deliliktir bazen insan aklı öyle darbe alır ki kendini delilikte saklar . bu ilk başta öyle gözükmese bile öyledir . gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acıdan saklanmak için zihnin gerçekliği bırakması gerekebilir . dördüncü kapı ölümdür son sığınak . öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez , yada en azından bize öyle söylenir ..
Düşünün ki çoğu kişinin hayatta en lezzet aldığı, tadını hiç unutamadığı yemek, çok paralar ödese dahi, en lüks restoranda yediği yemek değildir. Sorsak birçok kişi dostlarıyla, sevdikleriyle beraber salaş bir restoranda yiyip içtiği bir günden bahsedecektir. Zaten aslolan budur; Hayatın tadı, evet, o salaş restoranda; belki şehrin en havalıları arasında sayılmayan o kafelerinde çıkar. Neden orada çıkar? Oranın yemekleri çok mu güzeldir? Belki öyledir, birçok salaş restoranda keşfedilmemiş ne aşçılar vardır ama o salaş restorana esas havayı orada yiyip içen insanların neşesi verir.
Sayfa 210 - Kronik Kitap
Bilmek Ve Olmak Adlı Kitabımdan Alıntıdır 1984 yılında Konya'nın Çeltik ilçesine bağlı Torunlar köyünde dünyaya geldim. Köyümüz, hemen yanı başında velut bir derenin aktığı, ahalisinin neredeyse tamamının hayvancılık ve tarımla uğraştığı tipik bir Anadolu köyüdür. Çocukluğum annem olmadığından daha çok ninemin yanında geçmiştir. Bazı
267 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.