Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Az önce dişlerinizin arasında oradan oraya giden ve beyninizde dopamin festivali oluşturan o lokma bir anda nereye gitti? Lokmanızın yemek borusuna girdikten sonraki müthiş yolculuğu bu kitabın önemle üzerinde durup, detaylı şekilde inceleyeceği bir konudur. Kitabın girişinde önemle vurguladığımız üzere, kitabın ana konusunu bağırsaklarımızda yaşayan mikroorganizmalar oluştursa da konuyu daha iyi anlamak için sindirim sistemindeki organları daha yakından incelememiz gerekecek. Çünkü bu organların sahip oldukları özellikler, konuyu çok daha iyi anlamamıza yardımcı olacak. O nedenle, öncelikle iskenderin sindirim sistemimiz içerisinde nasıl bir yolculuk yaptığına kısaca göz atacağız. Nihayetinde iskenderden arta kalanlar bağırsağınıza ulaştığında, belki de hayatınızda daha önce hiç sorgulamadığınız bir mevzuyu sorgulayacaksınız. Bu iskenderi isteyen ben miydim, yoksa içimdeki bakteriler mi?
“Yine de bir şeyi bilmelisin; öğrendiğim bir şey, insanın bu hayatı yaşamasının gerektiği. Bu hayat yoldur, bizim tanrısal diyeceğimiz akıl sır ermez olana giden, nicedir aranan yoldur. Başka yol yok, diğer tüm yollar yanlış izde. Ben doğru yolu buldum, o beni sana, ruhuma getirdi.”
Reklam
"Bir kitap okudum, seni buldum. Ölmek buysa, ben yeniden doğdum..."
Orhan PamukKitabı okudu
Ben kendimde sürekli olanı buldum sanırken , boşlukta mı kalıveriyordum birden?
Ben bu durduğum noktaya kolay gelmedim. Ben canımı sokakta buldum efendim!
Ben biraz daha gençken mücevher kutumun anahtarını kaybetmiştim. Yeni bir anahtar yaptırdım, ancak hemen ardından eski anahtarımı buldum. Şimdi, ne yapmam gerektiğini size soruyorum. Hangisini seçmeliyim?
Reklam
Yuvarlanan taş yosun tutmaz... Ben çok yuvarlandım. İşte burasını buldum.
"Neyim ben" diye düşündü. "Doğadaki bütün canlılar doğan güneş ile beraber beslenmek, hayatta kalmak ve çoğalmak güdüsüyle güne başlamışken, ben niye bir ayna karşısında varlığımı sorguluyorum" Aslında kız "ne" olduğu sorusunun cevabını çok iyi biliyordu. Ama her sabah yaptığı gibi kendisine hatırlatmak için dudaklarının üzerinde kalmış su damlacıklarını etrafa ve aynaya göndererek sesli bir şekilde tekrarladı: "Bugün 261. gün. Değişen hiçbir şey yok. Ben Tesla, içi su ve mikrop dolu, milyarlarca hücreden oluşmuş 57 kiloluk bir torbayım sadece. Öldüğüm zaman içimdeki su buharlaşacak, hücrelerim çürüyecek ve bu yerküre üzerinde benden geriye sadece mikroplarım kalacak." (...devam edecek)
Ama aynı şey yine olmuştu. Kafasını kaldırıp aynaya baktığında; suyun ıslaklığı ile yüzüne rastgele yapışmış saçları, çenesinden tişörtüne damlayan suları ve her zamanki bıkkın surat ifadesini gördü. Yüzünü iyice aynaya yaklaştırarak gözlerinin içine baktı. Göz bebeğinin içindeki karanlığa yoğunlaşarak içerisinde bulunduğu durumun garipliğini algılamaya çalıştı. Muazzam bir boşluk, bu boşlukta dönen kocaman bir topun üzerindeki küçücük bir bölgenin üzerine yapılmış bir binanın beşinci katındaki bir oda içerisinde, duvarda kendi yansımasına bakıyordu. Tüm insanlığın bu kadar kolay kabullendiği bu gerçek, kızın hiçbir nöronuna sığamayacak kadar büyüktü. Boşlukta dönen bir topun üzerinde ne işi olduğunu bilmiyordu. Neden burada olduğunu, hatta ne olduğunu bile bilmiyordu. "Neyim ben" diye düşündü
Giacometti'nin en güzel heykelini, -üç yıl öncesinden bahsediyorum- masanın altında buldum, sigara izmaritimi yerden almak için eğildiğimde. Toz içindeydi; Giacometti saklıyordu heykeli, sakar bir misafır ayağıyla çarpıp çatlatır diye... O.- Eğer heykel gerçekten güçlüyse, kendini gösterir, ben saklasam bile.
Reklam
“Bir keresinde beni güzel bir şeyin, hayata olan inancımı geri getirecek bir şeyin beklediğini söylemiştin. Ben onu buldum. O sensin.”
Ben şehit kardeşlerimizin geneliyle yaşama fırsatı buldum. Onları bir araya getiren ortak vasıfları şunlardı: 1) Dillerini Müslümanları çekiştirmekten muhafaza ederlerdi. 2) Kalplerinde Müslümanlara karşı bir kin ve nefret yoktu. 3) Sessizce işlerini yapar, reklamdan uzak dururlardı. 4) Basit bir görev de verilse emire (başındaki yöneticiye) itaat ederlerdi. 5) Tartışmaya girmezlerdi. 6) Yüksek edep, âlimlere, büyüklere ve yetkililere son derece ihtiram gösterirlerdi. 7) Cephede kalma konusunda büyük bir özen gösterir, yumuşak ve rahat hayattan kaçarlardı. 8) Dilleri sadece Müslümanların güzelliklerini anlatırdı. Allah haddini bilen ve sınırlarını aşmayan kula rahmet etsin.
Derler ya, kendi haline bırak, o yolunu bulur. Ben de öyle bıraktım kendimi, kendi halime…
Uyduruk biriyim ben. Uyandığımda kendimi hep yabancı kucaklarda, adeta yanlışlıkla avutulurken buldum.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.