Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Gondor sağlam bir kale ise, Boromir, biz de bir diğer rolü üstlendik. Sizin sağlam surlarınızın ve parlak kılıçlarınızın engelleyemediği nice şer yaratığı var. Kendi sınırlarınız dışındaki topraklan pek az tanıyorsunuz. Barış ve özgürlük mü demiştiniz? Biz olmasaydık Kuzey bunları pek az görmüş olurdu. Korkunun karşısında eriyip giderlerdi. Fakat karanlık şeyler ıssız dağlardan çıkıp geldiklerinde veyagüneşsiz ormanlardan sürünüp çıktıklarında, bizden kaçıyorlar. Dunedain uyusa, veya tümü ölüp gitmiş olsa, kim hangi yollarda seyahate cesaret edebilirdi, sessiz topraklarda yahut basit insanların evlerinde geceleri kimin can emniyette olurdu ki? “Yine de, sizin kadar bile şükran görmeyiz biz. Yolcular bize kötü gözle bakar, köylüler aşağılayıcı adlar takarlar. Biz her an nöbette olmasak kanını donduracak veya küçük kasabasını harabeye çevirecek düşmanlardan bir günlük mesafede oturan şişman bir adam, ‘Yolgezer’ der bana. Yine de başka türlü olmasını istemeyiz. Basit halk ancak huzursuzluk ve korkudan azadeyse basit olabilir ve onları bu şekilde koruyabilmek için de bizim gizli kalmamız gerekir. Uzun yıllar boyunca, benim sülalemin görevi olmuştur bu. “Fakat şimdi dünya bir kez daha değişiyor. Yeni bir zaman geliyor. İsil-dur’un Felaketi bulundu. Savaş kapıda. Kılıç yeniden yapılacak. Minas Tirith’e geleceğim.”
Deveden Büyük Fil Var
Padişah derviş olma isteği ile Şeyh'e gelince Şeyh ayağa kalkıp kendisine tazimde bulunmamıştı. Padişah bu halden kırıldığını Velîyyüddinzâde Ahmed Paşa'ya söyledi. Veliyyüddinzâde şu karşılığı verdi: Şeyh sizin mürebbinizdir (mürşidinizdir). Bu fetih birçok sultana nasip olmayıp size nasip olduğu için bundan dolayı sizde oluşan gururu kırmak istemiştir. Padişah, Şeyh'in kendisine saygı için ayağa kalkmamasına çok içerlemişti. Hatta Şeyh'in boynunu vurdurmayı bile düşündüğünü Mahmut Paşa'ya söyledi. Paşa güç bela Padişah'ı ikna etti ve şöyle dedi: Padişahım, siz de Şeyh'i davet edin. Geldiği zaman da ayağa kalkmayın. Sultan, Paşa'nın dediğini yaptı. Şeyh sükûnet içerisinde geldi, diline İsm-i A'zam'ı aldı. Sultan, Akşemseddin'i görünce hemen ayağa kalktı ve ona tazimde bulundu. Şeyh gittikten sonra Paşa, Sultan'a niçin böyle davrandığını sordu. Padişah şu cevabı verdi: Şeyh'e tazim göstermemek elde değil. Diğer Şeyhler gelip benimle musafaha ettiklerinde elleri titrer. Akşemseddin ile musafaha ettiğimde ise benim ellerim titrer.
Reklam
Bu kadar basit :D
Niye inanmıyorum? Çok basit olarak herhangi bir Tanrı’nın veya gelecek hayatın varlığı için getirilen açıklamalar, önüme konan kanıtlar hiçbir biçimde bana ikna edici gelmiyor. Benim derdim Tanrı’nın var olmadığını kanıtlamak de­ğil. Ben sadece Tanrı’nın var olduğu yönündeki iddianın bana doğru, ikna edici gelmediğini, bundan dolayı da böyle bir varlığa inanmadığımı söylüyorum. O kadar. Eğer bu konuda söylenen şeyler bir başkasına, örneğin size inandırıcı geliyorsa, size başarılar ve mutluluklar dilerim. Eğer size bu kadar inandırıcı gelen şeyin, bana niçin inandırıcı gelmedi­ği yönünde benim aklımı veya ahlakımı sorgulamaya kalkmazsanız, ben de sizin aklınızı ve ahlakınızı sorgulamayacağıma söz veririm.
Belki de nasıl bir insan olduğunu bugün bile bilmiyorum; daha doğrusu bugün, senin bilmediğin bazı şeylerin varlığından haberim olduğu için, bu bakımlardan nasıl bir insan olduğunu merak ediyorum. Acaba senin de bilinçaltın var mıydı babacığım? Bana öyle geliyor ki sizin zamanınızda böyle şeyler icat edilmemişti. Sanki Osmanlıların böyle huyları
Sayfa 181 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de Pırılpırıl dalgalı bir denize karşı Yangelmişim dizboyu sulara Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum Hiçbirinizle döğüşemem Siz ne derseniz deyiniz Benim bir gizli bildiğim var Sizin alınız al inandım Sizin morunuz mor inandım Ben tam dünyaya göre Ben tam kendime göre Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınız
Kendini horoz sanmak;
Eski zamanlardan birinde, bilinmeyen bir ülkede, bir prens aniden aklını kaçırmış. Kral çaresizlik içindeymiş - prens tek oğlu, krallığın tek varisi. Bütün büyücüler çağırılmış; bütün keramet sahipleri, tıp adamları davet edilmiş; hiçbir çaba sonuç vermemiş. Genç prense kimse yardım edememiş, aklı yerine gelmemiş. Delirdiği gün giysilerini
Reklam
«Hanımlar saçlarını boyarlar ama köpekler kendi tüylerini kendileri boyayamazlar, onları satana düşer bu iş. Diyelim ki bir köpek çok yaşlıdır da tüyleri kırçıllaşmıştır. Siz de onu bir yaşındaki bir yavru diye satmak istiyorsunuz. Ya da köpek büyükbabadır ama siz onu dokuz aylık bir yavru diye yutturmak istiyorsunuz. O zaman toz boya alırsınız,
Sayfa 274 - Amaç Yayınları, 1987 - Çeviren: Semih TiryakioğluKitabı okudu
Ucuz Romancılar
* Kendimi öldürmeden önce şaheser bir intihar mektubu yazmak mecburiyetindeyim. * Sıfırdan geriye saymak gibi. * Eh, naparsınız, akıllılar da aptallar da kendini kandırır. Akıllı, kendini kandıracak kadar akıllıdır; aptal ise kendine kanacak kadar aptal. * Felaket senaryosundan farksız kaderinde, kazazede rolünü oynuyor. * Şeytanın verdiği pasla
"Benim krallığım," diye başladı adam tekrar, "sizin hayal ettiğiniz gibi bir krallık değil. Onun ne çitleri var ne duvarları ne de sınırları. O, bu dünyaya ait bir krallık değil. "
Kara Kuvvetleri Disiplini
Bir toplantı sebebiyle askerlikten üç gün erken ayrılmam icap etti, tabii bu izni de havacılar sayesinde alabildim. Bizim alay komutanına Hava Kuvvetleri'nden beni bırakmaları için emir gelmiş. Komutan beni çağırdı, "Senin baban havacı mı?" diye sordu. "Hayır komutanım," dedim. "Ailede havacı var mı?" diye
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.