Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Sonunda, hayal kırıklığı içinde din yaşamını terkettim, başarısızlık ve yetersizlik yükünden kurtulunca da Tanrı inancımın sessizce kayıp gittiğini hissettim. Elimden geleni yapmış olmama karşın, Tanrı, yaşamımda hiçbir gerçek iz bırakmamıştı. Artık endişeli değildim, kendimi suçlu da hissetmiyordum. Tanrı, gerçeklik olamayacak kadar benden uzaklaşmıştı. Ama dinle olan ilişkim devam ediyordu ve Hristiyanlık tarihi ile dinsel deneyimin yapısıyla ilgili televizyon programları yaptım. Dinler tarihini daha fazla öğrendikçe, daha önceki korkularım daha çok doğrulandı. Çocukken sormadan kabul ettiğim öğretiler, gerçekten uzun bir zaman içinde ortaya çıkmış insan işiydi. Bilim Yaratıcı Tanrı'yı elden çıkarmış görünüyordu ve Kitabı Mukaddes üstüne çalışanlar İsa'nın hiçbir zaman tanrısallık iddia etmediğini kanıtlamışlardı. Saralı biri olarak, daha çok nevrotik nedenlerle görümler gördüğümü biliyordum azizlerin görüm ve vecdleri de böyle basit zihni tuhaflıklardan mı kaynaklanıyordu? Tanrı, gittikçe daha fazla insan soyunun kendisini kurtardığı sapkınlık olarak görünmeye başlamıştı."
Üniversite bilim yapar. Yani bilimi üretir, öğretir ve yayar. Bilim üretimi araştırmayla olur. Araştırma kaynak ister. Kaynak sırf para değildir. Her şeyden önce akıl ve onun ürünü olan meraktır. Merak ise pek küçük yaşlardan başlayarak körükle­nir. Bunun için, çocukların götürülebileceği müzeler, onların aileleriyle birlikte yararlanabilecekleri kütüphaneler olmalıdır. Televizyonlar ahlaksız ve sığ bir yaşamı pohpohlayan rezil maga­zin programları yerine, merakı ateşleyebilecek eğlenceli bilim propagandası yapan programlar yayımlamalıdır. Okullar ise tamamen merakı canlandıracak bir müfredatla teçhiz olunmalı, öğretmen merakı uyandırabilmek için açlıktan kurtarılmalıdır. Okul kitapları çocuğu okumaktan nefret ettirecek değil, oku­mayı teşvik edecek tarzda yazılmalıdır. Yazanlar ne yazdıklarını bilen insanlar olmalıdır, bakanlıklara çöreklenmiş, ders kitabı pazarından midelerini doldurmaya çalışan zır cahiller değil!
Reklam
...bilgisayar programları yazmak hem sanat hem de bilim egzersizidir; hem işlevsel hem de estetik emektir.
Sayfa 147 - MetisKitabı yarım bıraktı
Beşir Fuad'ın ve pozitivizmin müteakip etkisini artıran husus, II. Abdülhamid devrindeki eğitim anlayışı olacaktı. Bu dönemde “Harbiye, Mülkiye ve Askeri Tıbbiye'nin programları geliştirilmiş”ti. Böylece “Her üç kuruluşun öğrencileri ders programları icabı 19. yüzyıl müsbet bilimlerinin Batı'nın esas güç kaynağını oluşturduğunu görüyorlardı.” Bu sayede, II. Abdülhamid döneminde “Batı'yı, Batı'da geliştirilen müspet bilimle bir tutan bir kuşak yetişti.” Bu Jön Türk kuşağı, pozitivizmin Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde gerçek taşıyıcıları olarak öne çıktı. Sözü geçen İttihatçı kuşak, toplumu din-bilim çatışması üzerinde kurulu görüyor, modernleşmenin ancak "dinin oynadığı rolün bilime devredilmesiyle" başarıya ulaşabileceğini düşünüyordu.
Sayfa 144Kitabı okudu
Bilim adamları beyni daha iyi anlamaya çalışıyor, bunun nedeni ise biz merakımızı giderelim diye değil, bizleri daha iyi nasıl etkileyebileceklerini keşfederek, gelecek nesillerde daha verimli köleler oluşturmaya çalışmalarıdır. İlaçlar bunlara göre üretiliyor, televizyon programları buna göre düzenleniyor, sinema filmlerinde bunlar kullanılıyor.
Bilgisiz Bilgi Çağı/6
Son beş yıl içinde ortaya çıkan skandallar elimizdeki cep telefonunun, bilgisayarın, notepadin hatta televizyonun aslında Batılı istihbarat örgütlerine sürekli mâlumat aktardığını bize gösterdi. İnternet programları, bilgisayar işletim sistemleri, navigasyon programları, sosyal medya uygulamaları, hatta online oyunlar bile meğerse hep bir "arka kapı" ile tasarlanmış. Bunlar sizin haberiniz olmadan telefonunuzda veya cep telefonunuzda yaptığınız her şeyi ânında bir istihbarat örgütüne bildiriyor. Bu işin çok ciddi boyutlarda olduğunu Wikileaks, Edward Snowden, Cambridge Analytica ve Facebook skandallarıyla anladık. Her yeni bilim ve teknoloji alanında olduğu gibi mâlumat teknolojilerinde de Batı'nın üçkâğıt açtığını gördük. İnsanlık tarihinde ilk defa Batılılar, Ruslar ve Çinliler her insanın mahremine kadar girebilme imkânını elde ettiler.
Reklam
+++ Radyoda yakışıklı bir adam, sizin kendi yakışıklı adamınızdı. İyi yürekli kadın, sizin kendi kafanızdaki iyi yürekli kadındı. Güzel bir günbatımı, sizin günbatımınız, sizin güzelliğinizdi. Haber yayınları dişli, hızlı ve güçlüydü, bilim önemli ve hayranlık uyandırıcı, mizah adamakıllı komik, tiyatrolar yürek burkan cinsten, macera programları ise, özellikle çocuklara yönelik olanlar, hayal gibi bir şeydi.
Sayfa 98 - Jean-Luc LaPointe - HAFTADA 7 DOLAR 27 SENT - E Yayınları - Üçüncü Basım - 2015, İstanbulKitabı okudu
_Kitle, ilkel insan topluluğunun yeniden dirilişidir. Kitle psikoloji ilkel insan psikolojisidir. Bilinçsiz davranışlar, düşüncesizce menfaatlerinin peşine takılmak ilkel insan özellikleridir. Kitle yasası: Gerizekalılar, üstün zekalıları kendi seviyelerine çekerler. _Kitle, arsız bir çocuk gibidir. Özgüvenden, özsaygıdan ve sorumluk duygusundan
"...Dev bir bilgisayar alırdınız. Muazzam programları çalıştırmaya başlardınız. Ve hiçbir ilerleme kaydedemezdiniz. Onun yerine elimizde zeki bir genç vardı, arada bir insanlarla konuşuyordu tabii, ama sakin bir şekilde oturmuş esas olarak kendi başına çalışıyordu."³ ³ Carruthers.
Sayfa 195 - ALFA Bilim, 5. Baskı: Ağustos 2022, İstanbul/BayrampaşaKitabı okudu
"Kapitalist Batı'da olsun, sosyalist Batı'da olsun Türkiye ve benzeri ülkeler için birtakım 'iktisadi kalkınma' programları hazırlanmıştır. Bu programların çoğu iktisadi kalkınma adı verilen bir 'bilim' çerçevesinde öngörülmektedir. Aslında Batı için mesele olan şey, geri kalmış diye baktığı ülkelerin derdine derman olmak değil, fakat mevcut sömürü düzeninin sürdürülme imkanlarını 'bilimsel bir tabana' oturtma endişesi ve gayretidir."
Reklam
Her ne kadar eğitim programları çocuk ve gençlerin iradesini tümüyle görmezden gelse de biz enerjimize oranla kendimize değer verdiğimizi ve zayıf bir insana hiçbir konuda güvenemeyeceğimizi hissederiz öte yandan yaptığımız işin irade gücümüz hakkında yaklaşık da olsa bir ölçü sayıldığını bildiğinizden bunun üzerinden değerlendirmeyi umursamayız
Geçmişte, bilgisayarın Büyük Birader'i mümkün kılacağı endişeleri vardı. George Orwell'in 1984 adlı romanında, totaliter bir rejim dünyaya egemen olur, cehennem gibi bir geleceğin önü açılır, casuslar her yerdedir, tüm özgürlükler baskılanır ve yaşam sonsuz bir aşağılanma halini alır. Bir noktada, internet her yanı kuşatan bir casusluk makinesi haline gelmiş olabilir. Bununla birlikte, Sovyet bloğunun 1989'da dağılmasından sonra, Ulusal Bilim Kurumu, interneti, sonuç itibariyle, öncelikli bir askeri araç olmaktan çıkartıp, üniversiteler ve hatta ticari oluşumlar arasında bir ağa dönüştürdü, geliştirdi; bu da 1990'lardaki internet patlamasına neden oldu. Bugün, Büyük Birader mümkün değildir. Asıl problem “küçük birader” dir, yani, meraklı işgüzarlar, adi suçlular, magazin gazeteleri ve hatta kişisel tercihlerimizi öğrenmek için veri madenciliğini kullanan şirketler. Bu, bir sonraki bölümde tartışacağımız gibi, ortadan kalkmayacak ama zamanla evrilecek bir sorundur. Büyük olasılıkla, gizliliğimizi korumak için programları yaratan yazılım geliştiricileriyle bunları kırmak için program yaratanlar arasında sonu gelmez bir kedi- fare oyunu olacak.
Sayfa 425 - PdfKitabı okudu
NORMALİN SINIRLARI
UCUdeld Ulusal Öjenik Laboratuvarı İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da varlığını korudu. Böylece Avrupa ve Kuzey Amerika'nın bazı yerlerinde, "anormal" olduğu düşünülen bazı grupların çocuk sahibi olmasını engellemeyi amaçlayan öjenik kısırlaştırma programları devam etti. Örnegin Çek Cumhuriyeti'nde Çingenelere uygulanan zorunlu kısırlaştırma 1971'de başladı ve bilinen son uygulama 2007 gibi yakın bir tarihte gerçekleşti.
Üniversite bilim yapar. Yani bilimi üretir, öğretir ve yayar. Bilim üretimi araştırmayla olur. Araştırma kaynak ister. Kaynak sırf para değildir. Her şeyden önce akıl ve onun ürünü olan meraktır. Merak ise pek küçük yaşlardan başlayarak körüklenir. Bunun için, çocukların götürülebileceği müzeler, onların aileleriyle birlikte yararlanabilecekleri kütüphanelee olmalıdır. Televizyonlar ahlaksız ve sığ bir yaşamı pohpohlayan rezil magazin programları yerine, merakı ateşleyebilecek eğlenceli bilim propagandası yapan programlar yayınlanmalıdır. Okullar ise tamamen merakı canlandıracak bir müfredatla teçhiz olunmalı. Okul kitapları çocuğu okumaktan nefret ettirecek değil, okumayı teşvik edecek tarzda yazılmalıdır. Yazanlar ne yazdıklarını bilen insanlar olmalıdır, bakanlıklara çöreklenmiş, ders kitabı pazarından midelerini doldurmaya çalışan zır cahiller değil!
Sayfa 69 - İnkilâp Kitabevi
140 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.