expectokitabum.blogspot.com/2020/01/pia-mat...
Kitaba başlar başlamaz isimler inanılmaz itici geldi oradan başlayayım. Takıntıları olan biri değilim. Türk yazarlardan çok yabancı okurum. Ancak Galen, Tesla, Meryam, Alef, İlias, Perit gibi sonu gelmeyen, belki anlamlı ama inanılmaz yapmacık ve yapay geldi. En
"Bir bahçe en katıksız insanca kıvançların kaynağıdır. İnsan ruhunu en güzel o yeniler, onsuz konaklar saraylar kupkuru birer el ustalığı olarak kalır." Francis Bacon
Latife Tekin, ilk kitabı Sevgili Arsız Ölüm yayımlandığında, henüz 26 yaşındaydı. Amarantha'nın yalnızlığıyla çok erken tanışması, Marquez'in eliyle ardarda bir çok eser
Okuması çok zor olan bir kitabın, yazması çok daha zor olan incelemesinden merhaba.
Yalnızca 1000Kitap üzerinde bile nerdeyse 9 puanlık bir değere sahip olan, binlerce kişi tarafından hayranlıkla bahsedilen; benim nezdimde ise çok rahatsız edici bir okumanın ürünü olan bu kitap insanlık tarihinin kara lekelerinden birini, Bosna Savaşı'nda hayatı
Sermayenin sınırsız gücü bilimi destekliyor, bilim yaptığı icatlarla dönüp dolaşıp sermayenin hizmetine giriyor. Kapitalist sistemde her yeni bilimsel hamle insan hayatını kolaylaştıran, insanlığı binlerce yılda oluşturduğu değerlerinden uzaklaştırıyor. İnsanların çektiği acılar nispeten hafifliyor ama bununla birlikte insanlığın mutluluğunu da azaltıyor.
Cesare Pavese
(9 Eylül 1908 - 27 Ağustos 1950)
Hayatı boyunca verdiği ‘’
Yaşama Uğraşı’’, Onun hem hayatı hem de yazdığı kitabı olmuştur. 1935 yılından 1950 yılına kadar yazdığı günlüklerinin kitap haline getirilmesi ile oluşmuş otobiyografik nitelikli bir kitaptır. Bu kitabı yazdıktan 8 gün
Ebeveyn çocuk ilişkilerinde yetişkinleri kayıran anlayışa her zaman ters düşmüşümdür. İlişkilerin tüm sıfatlardan bağımsız, insan insana olması gerektiğini düşünürüm.
İlk olarak Nihan Kaya'nın İyi Aile Yoktur kitabını okurken, bu konuda bilimsel çalışmalar olduğunu sevinçle öğrenmiş oldum. Kitabında, Alice Miller'in çalışmalarına çokça yer vermiş olan Nihan Kaya, konu zincirinin ilk halkalarını oluşturdu.
İlk çocukluk döneminde yaşanan acılar, ebeveynler tarafından yaşatılması söz konusu olduğunda acının büyüklüğünün tarifi imkansız hale geliyor. Ebeveynlerine muhtaç ve onları koşulsuz sevmeye şartlandırılmış çocuklar duygularını bastırıyor, acılarını hiç yaşamamışcasına ebeveynlerine bağlı kalıyor. Lakin istismarın kayıtları beden hafızasında duruyor. Kabul edilmeyen, yaşanmayan duygular gelecek nesillere aktarılıyor. Bu döngünün kırılabilmesı için toplumsal farkındalık bilincinin oluşturulması gerekiyor.
Konusunda oldukça kapsamlı bir çalışma. Dili sade ve akıcı. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
YASİNCE YAŞAMLAR
Geçen hafta İnsan ve Değer Hareketi’nin organize ettiği bir program vesilesi ile Adana’da idim. Program öncesi hasta bir kardeşimizi ziyaret ettik… Yasin Asma… Yıllar önce tanıştığımız ancak yıllardır görüşemediğimiz bir dost… Mesajla beni evine davet etmeseydi belki ziyaretimiz gerçekleşmeyecekti…
Eve gittiğimizde yatakta sanki
"Kapitalist sistemde her yeni bilimsel hamle insanın hayatını kolaylaştırırken, insanlığı binlerce yılda oluşturduğu değerlerinden uzaklaştırıyor. İnsanlığın çektiği acılar nispeten hafifliyor ama bununla birlikte insanlığın mutluluğunu da azaltıyor. Giderek daha mutsuz toplumların, daha mutsuz bireylerin ortaya çıkmasına yol açıyor."
Not: Bu inceleme, bir incelemeden çok daha fazlasıdır.
Yazım uzun olduğu için ve anlaşılma kolaylığı sağlamak adına sekiz bölüme ayırdım ve böylece daha ilgi çekici olduğunu düşündüğünüz yerlere gidip okuyabilirsiniz:
– Giriş
– Kitapla İlgili Düşüncelerim
– Nietzsche'nin Ailesinin Sağlık Geçmişi
– Nietzsche'nin Sağlık Geçmişi
– Turin
Kitap İnceleme Yazısı
Kitap Adı: Kürtler
Yazarı : Hasan Cemal (1944-…)
Yayınevi : Everest Yayınları
Baskısı : 3. Baskı/ Nisan 2015 / 576 Sayfa
Barkodu : 9786051417158
Etnik kimlik sorunları ile ilgili gözlem, tespit, anı ve öneriler içeren okuduğum bu 11. Kitap.
Okuma listemde başka kitaplar da var. Fakat bu kitap, tarihsel bir süreç
çocuk, senin çocuğun doğdu. Ancak ölünecek bir yerdi orası, yabancı, yabancı, yabancıydı her şey, bizler, yani orada yatanlar da birbirimize yabancıydık, yapayalnızdık ve her birimiz ötekilere karşı nefret doluyduk, o karanlık, kloroform ve kanla, çığlıklarla ve inlemelerle tıka basa dolu olan salona bizi aynı yoksulluk ve aynı acılar fırlatıp atmıştı. Yoksulluğun aşağılanmadan, ruhsal ve bedensel utançtan yana maruz kalabileceği ne varsa hepsinin acısını orada, fahişelerin ve hastaların kader ortaklığını ortak bir bayağılığa dönüştürmeleriyle, genç erkek doktorların dudaklarında ironi ifadesi taşıyan bir gülümsemeyle savunmasız kadınların üstlerindeki örtüleri sıyırıp düzmece bir bilimsel tavırla ellerken sergiledikleri sinizmleriyle, hastabakıcıların açgözlülükleriyle fazlasıyla çektim –ah, evet, orada insanın utanması bakışlarla çarmıha gerilir ve sözcüklerle kırbaçlanır.
Bir yanda,bilimsel eğitimin istatiksel verileri ile donanmıştır,öte yanda,özellikle ruhsal acılar içinde kıvranan hasta bir insanı tedavi ederken ,onu bireysel olarak anlama görevi ile karşı karşıyadır.
İlk öncelikle incelemeye mizojininin tanımını yapmakla başlamak daha iyi olur. Sevgili okurlar mizojini tek ifadeyle kadın düşmanlığı demektir. Kitabın ana teması kadınlardan nefret etmenin tarihidir. Bu mizojini tarihine bakıldığında, okunduğunda bazı durumlardan ötürü insanın kanının donması hiçten bile değildir. İnsanlık tarihi boyunca kadın
david le breton neler yapmış böyle akıl alır gibi değil.
hem iyi hem de kötü yönden.
kitaba, daha doğrusu breton'un yaptıklarına ve bilimsel tezlerine dair şaşkınlıkla karışık hayranlık duyarken bir yandan da tepki duydum. işin garip yanı bu kitap da insanda acı bırakıp öyle bitiyor.
breton, acının her türlüsünü bilimsel çerçeveden çıkmadan pek çok farklı etkenin acı ile olan bağını bir çok yönüyle ele alıyor. özellikle ifade edilemeyen acılar konusunda...
tepki duyduğum nokta ise hastalarını rızası olmadan 'masumane' şekilde denek olarak kullanması ve hastaların acı çekmeleri üzerinden bilimsel veri elde etmesi üzerine oldu. ameliyattan sonra odaları bahçeyi gören ve yeşillikle temas halinde olan hastalar, pencereleri karşı binanın duvarına bakan hastalara göre ''iki kat daha az'' ağrı kesici tüketmiş olduklarını belirtiyor.
ameliyat ve operasyonlar sırasında bazı insanların verdiği tepkiler üzerinden kolaylıkla kültürel farklılıklarını yakalayabilecek kadar acıyı işliyor kitabında.
sevdim bu kitabı ama dediğim gibi, acı duydum.
“Ah Romeo, Romeo! Neden Romeo’sun sen?”
William Shakespeare’e olan ilgim Polonya’da erasmus yaptığım zamanlarda İngiliz Edebiyatı dersime giren hocamızın “Macbeth”i bize okutmasıyla başladı. O zamanlar Macbeth’in İngilizcesini okumuştum, çok beğenmiştim. Geçen sene tekrar Türkçesini okudum, yine hayranlıkla bitirdim kitabı. Shakespeare’in önemli