Çok kitap okudum ama çoğunu unuttum. Ama o zaman okumanın amacı nedir?
Bir zamanlar bir öğrencinin ustasına sorduğu soru buydu.
Usta o anda cevap vermedi. Ancak birkaç gün sonra, o ve genç öğrenci bir nehrin yanında otururken, susadığını söyledi ve çocuktan oradaki eski bir kirli elekle ona biraz su getirmesini istedi.
Öğrenci başladı, çünkü bunun mantıksız bir istek olduğunu biliyordu.
Ancak efendisine karşı çıkamadı ve eleği alarak bu saçma görevi yerine getirmeye başladı. Efendisine götürmek için süzgeci nehre her daldırdığında, ona bir adım bile atamadı, süzgeçte bir damla bile kalmadı.
Onlarca kez denedi, ama kıyıdan efendisine daha hızlı koşmaya çalıştığı kadar, su elekteki tüm deliklerden geçmeye devam etti ve yol boyunca kayboldu.
Yorgun bir halde ustanın yanına oturdu ve "Ben o elekle su alamam. Affet beni usta bu imkansız ve ben işimde başarısız oldum" dedi.
“Hayır yaşlı adam gülümseyerek cevap verdi; başarısız olmadın. Elek bak, şimdi yeni gibi. Deliklerinden süzülen su onu temizledi"
"Kitap okuduğunda devam etti yaşlı usta ; bir elek gibisin ve onlar nehir suyu gibi"
"İçinde akıttıkları tüm suyu hafızanda tutamasan da önemli değil, çünkü kitaplar ancak fikirleriyle, duygularıyla, hisleriyle, bilgileriyle, sayfalar arasında bulacağın gerçekle, zihninizi ve ruhunuzu arındıracak, sizi daha iyi ve yenilenmiş bir insan yapacaktır. Okumanın amacı budur”.
Şimdi şifreli bir mesaj düşünün ve bu mesaj ölüm kalım meselesi. Bu şifreyi çözmek için dünyanın başka başka ülkelerinden yolları kesişen bir grup var. Ve bu küçücük grubun ortaya çıkartmaya çalıştığı bir güç gösterisi... Dünya büyük bir tehlike altındadır ve bu tehlikenin tohumu yıllar önce atılmıştır. Hikaye böyle başlıyor ve sağlam bir şekilde
Bir kadın düşünün; Hiç tanımadığı bir adamı ölümün eşiğinden kurtarıyor, sonra da " o adam bana o zaman sarılsa beni o zaman istese, onunla dünyanın öbür ucuna giderdim" diyebilicek kadar aşık oluyor.
Aşık olduğu o adamın ölmesinden sonra ise" Hiç etkilenmedim mutlu bile oldum çünkü onunla yeniden karşılaşma ihtimalim sonsuza kadar yok oldu " diyebilecek kadar yaşadığı şeyden pişmanlık duyuyor.
Kitap; 42 yaşında eşini kaybetmiş bir kadının hayatını derinden etkileyen 24 saati anlatıyor.
"Çocuklarımın bana ihtiyacı kalmamıştı.Kendimden vazgeçmiştim.Belirli bir hedefi olmayan her hayat bir hatadır. Ve ben ilk kez beklenmedik bir şekilde bir görev edinmiştim."
Mrs.C 'nin duygularını ve psikolojisini çok yoğun bir şekilde okuyucuya hissettiren, 70 sayfalık bu uzun öyküyü #haftasonunda #neokusam diyenler için tavsiye ediyorum.
#birkadınınyaşamından24saat #stefanzweig #1kitap1000yorum #neokuyorum #okuyorumyaziyorum #kitapönerisi #kitaptavsiyesi #kitaplariyikivar #kitapkurdu #bookworm #bookaddict #işbankasıkültüryayınları
Merhabalar.
Türk edebiyatının şaheseri ve temel yapı taşlarından biri olan İnce Memed serisinin ilk kitabı ile geldim.
Bu kitabı okurken kulağımda hep Livaneli'nin seslendirdiği İnce Memed Türküsü vardı. Livaneli'nin sazı ve Yaşar Kemal'in su gibi akıp giden dili ile bir kez daha sana da aşık oldum.
Fazla uzatmadan romana geçiyorum.
Masalsı bir anlatım ve o kadar akıcı bir kitaptı ki bayıldım.
Bu kitap sayesinde Zamanın aslında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış oldum.
Küçük momo nun olaylar karşısındaki cesareti ve mücadelesi çok güzeldi. Saf kalbi ve naifliğiyle çocukluğumuzun bir resmi idi sanki Momo.
Bittiği için üzüldüğüm bir kitap oldu.
Kesinlikle okumalısınız.
MomoMichael Ende · Pegasus Yayınları · 201765,8bin okunma
Sütlü çikolatayı her kim icat ettiyse, tam bir dâhiymiş. Gezegende en çok istenen yiyeceği bulmuş. Birçok kez bırakmaya çalışsam da her seferinde fena halde başarısız oldum.
Ayşe Kulin...
Kalemine,yazılarına hayran olduğum yazar.Hiçbir kitabında beni yanıltmadı,bu kitabında da bu değişmedi.
İlk başta biraz önyargıyla yaklaşsam da çok geçmeden beni konusuyla içine alan bir kitap oldu.Anlatılmak istenen şeyleri sembolik olaylarla o kadar güzel anlatmış ki,bir kez daha bir kez daha hayran oldum.
Bir robot gibi hayatın içinde yaşayan etrafındaki olayları sorgulamadan olduğu gibi kabul eden itiraz etmeden hayatına devam eden,kendine dayatılan hayatı sevmese de yaşamaya çalışan Yuna'nın güzel bir uyanış hikayesidir bu kitap.
Daha kitaba başlamadan,yazarın alıntısı beni kitabın neye sürükleyeceğini tahmin etmek zor olmadı.
"Uykularından uyandıramadığımız ne çok insan var.'
Antoine de Saint-Exupéry
Hepimizden bir parça var bu kitapta.Ve hepimizden eserler var Yuna,Regan,Tamur,Samira ve diğerlerinde.
Yaşadığımız dünyayı değişik bir bakış açısıyla tanımak isteyen herkesin okumasını tavsiye edeceğim bir kitap.Ve ileride de okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar ve keyifli UYANMALAR...
Aileleri tarafından terk edilmiş yada kimsesiz kaldığı için orada yaşamaya mecbur bırakılmış çocuklardan bazılarının hikayesine ortak oluyoruz bu kitabımızda.Adından da anlaşolacağı gibi “Mahar”isimli baş karakterimizin yaşadığı trajik hayatı söz konusu.
Arka kapak yazısına kısa bir cümle ile başlamış sevgili yazar “Dünyanın en hızlı büyüyen
Spoiler olabilir. 🤔🙃🙃
3.kez okuyorum kitabı. İlk lise bir de okumuştum. Ne yalan söyleyeyim çok da etkilememişti beni. Daha sonrasında kitabın popüler olduğu ve herkesin okumayanı dövdüğü bir dönemde tekrar okumaya karar verdim. Gerçekten çok etkilendim, hüzünlendim ve bazen Raif efendiye kızdım. Neden bu kadar içine kapanık, neden küskün, neden Maria'nın kendisine ihanetine inandı diye düşünüp durdum. Ve bir kaç gün önce kitaplıkta bana gülümseyince ve birazda unutmaya başladığımı anlayınca ihanet etmemek için tekrar okumaya başladım. Bazı noktalarda üzüldüm ama bu sefer mutlu da oldum. Son sayfada Raif Efendi'nin kızı için yazdığı bir kaç cümle beni mahvetti. Babasız büyüyen bir kız çocuğu olarak ister istemez kafamda adını bile bilmediği kızının hikayesi başladı. Anne yok baba yok belki de tek bildiği annesinin babasını çok sevdiği aşık olduğu ve babasının bir Türk olduğu...
Tarifi zor bir yalnızlık.
Dördüncü kez okumayı düşünmüyorum. Kitabın etkisi uzun sürecek gibi.
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · İş Bankası Kültür Yayınları · 2023314,5bin okunma
Ak kefenli gelmişti. Önünde bir sürü kırmızı yılan... "Hasan," diyordu, "Hasan, sen oğlum değil misin? Sen benim zürriyetimden olmadın mı Hasan? Kurtaramaz mısın babanı? İşte önümde yüzlerce kırmızı yılan, bunlar yılan değil, kanı yerde kalmış insanlar. Öldürülmüşler de öçleri alınmamış. Kırmızı yılan olaraktan hortlamışlar. Beni
Eveeett, bu incelemeye nasıl başlayacağım bilemiyorum çünkü Tolkien gibi bir ustanın kitabına inceleme yazmak ölesiye zor geliyor şu an.
Açıkçası Yüzüklerin Efendisi'ni her yerde duymama rağmen bu yaşıma kadar ne filmini izlemiş ne de kitaplarını okumuştum. Kıymetlimisss diyen garip yaratığın ismini bilmiyor ama repliğini nerede duysam
Bu kitapla ilgili can sıkıcı tek şey elimde hem inklap, hem DK baskısı olmasından dolayı içinde düştüğüm durumdu. Sanki yabancı bir kitabı çevirmişler gibi hareketler. Evde DK okudum, sonra devamını başka bir yerde inklaptan okuyayım dedim kafam çorba oldu. Ne gerek duyulmuş baskılarda konuların yerini değiştirme olayına anlamadım hakikaten. Anlayana kadar bir çok bölümü iki kez okumuş oldum. Tüm Livaneli romanlarını okumuş oldum bu son kitapla. Hâlâ favorim Mutluluk.
Yazarımız Cem Gülbent ile ilk defa Paradokya serisi ile tanımıştım. 9 yıldan fazla oldu belki de okuyalım, ancak okurken ne kadar etkilendiğim ve kitapları ne denli sevdiğim hala aklımda. Paradokya da ilk sayfasından itibaren, alıp kitabın dünyasına sürüklemişti beni. Öyle güzel öyle akıcıydı ki o yaşımda bile inanılmaz keyif almıştım. Hani derler
Günümüzden 4000 yıl önceki Mısır medeniyetinin doğulu komşularıyla giriştiği muharebelerle başlayıp 700 sayfalık geniş ölçekli bir macerada 11 Eylül 2001 saldırılarıyla sona eren kitap, savaşlar tarihini büyük ölçüde askeri yönüyle ele alıyor. Siyasi, ekonomik ve ekolojik yanlarını da es geçmeden. Dört yazarlı kitabı okurken tek bir yazarı okumuş
Sanki kendisiyle karşılıklı oturup hayatını dinlemişim gibi hissettim. Hayranı olduğum bilim insanının ne kadar çağın ötesinde biri olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Kitap iki kısımdan oluşuyor diyebilirim. İlk kısımda anılarını, genel olarak hayatını anlatırken ikinci kısımda ise daha çok çalışmalarından ve buluşlarından bahsedilmiş. İkinci kısmı anlamak ve sıkılmamak için fizik bilgisi gerekiyor açıkçası.
Ben keyif alarak okudum, meraklısına kesinlikle tavsiye ediyorum.