Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Sonuç olarak, toplumumuzda, hala daha (Oysa ki yaşımız ilerleyip olgunlaştıkça iyi bir eş bulma olasılığımız azalmaktadır.) eşi olmayan bir kadına eşit değer verilmemektedir. Böylece, "hiç yoktan iyidir" diyerek, ölçülerimizden ilerde bizi tedirgin edebilecek düzeyde ödün verebiliyoruz. Ondan sonra da enerjimizi, sonu olmayan bir biçimde onu değiştirmeye harcıyoruz. Eşin değişmesi için uğraşmak, dost olmak için bir sincabı kovalamakla eşdeğerdir. Bizim, ilişkilere eğilmemizin nedenini kısmen, kadınların bağımlı statusüne bağlamak, duygularımızın yanlış yönlendirildiği, aşırı ya da yanlış olduğu anlamına gelmez. Tersine, yakınlık ve bağlılığa değer vermek, başlıbaşına bir değerdir bir eksiklik değil. Kadınların ilişki konusuna bağlılıkları da geçmişten devraldıkları onurlu bir güçtür. Ancak, yakınlık ve onay almayı karıştırdığımızda, yakın ilişkilerimize benlik saygımızın tek kaynağı olarak baktığımızda ve ilişkilere, bağlılığımız pahasına giriştiğimizde sorun çıkmaktadır. Tarihsel olarak bakacak olursak, kadınlar "ben"i "biz"e kurban etmeyi öğrenmişlerdir. Oysa erkekler tam tersini yapmaya itilmiş, "ben"i dik tutma uğruna, başkalarına sorumlu bir biçimde bağlanmayı gözardı etmeye özendirilmişlerdir. "
Biri ilkez gözlerimin içine bakıp, "Sen hep böyleydin, hiç bu dünyaya ait değildin." demişti.. Bunun ne demek olduğunu izah edemem ama gözlerinizin içine bakıp kalbinizdekini görmek muazzam bir his.. Herkes farklı bir şey ile itham ederken, asla tartışmaya girmeden kim nasıl düşünürse düşünsün diye yoluma devam ettim ama bir gün hayatımı açtığım dahası kalbimi açtığım insanın beni anlamış olması dost seçerkenki titizliğimle birkez daha mutlu oldum..
Reklam
Arada bir küçük tartışmalar, gözyaşları, güvensizlikler, barışmalar yaşanıyordu. Fakat şimdi yolları ayrılıyordu. Kadın buradan, erkek oradan yürüyordu. Birbirini seven iki insan mı? Bu eskidendi. İki dost mu? Yanılgı. İki düşman mı? Sen orada, ben burada. Kazanan kim?
Bir temizlik şart..
'Oturdum kalbimin nüfus sayımını yaptım. Bir iki dost, çuvalla düşman.'
Ahmet Erhan
Ahmet Erhan
Zihin, tedbirli dost, teyakkuzda düşman, her şeyi nasıl da sahibinin ihtiyacına göre usulca tanzim ediyor. Ona her yol mubah, yüzeyini bile isteye aşındırmış donuk ama pürüzsüz cam misali, her şeyi gösterdiği yalanının altına teminatsiz gerçekler örüyor. En kullanışlı hatıraları arayıp buluyor, anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde yan yana diziyor, bulamadıklarını da esasa hizmet edecek mürekkeplerle yeni baştan yazıyor.
"Oturdum kalbimin nüfus sayımını yaptım.' Bir iki dost, çuvalla düşman:" Ahmet Erhan
Reklam
Mesnevi Tarzında Bir Şiir
Gönül gurbete düştü,eyvah eyvah, Her gün derim ben naçar ah ile vah Haber gelmiyor nicedir,yardan, sıladan Bir tek derdimi anlayan sensin Yaradan Gurbette yoksa yanında bir eş, bir dost Söyle ne işe yarar altında olsa en iyi post Bu gün, belki yare kavuşacağım gündür Saymadım yardan ayrıyım bunca gündür Rabbim ne olur duy beni, sana açtım elimi Muradımı nail eyle, zikrinle süsle dilimi Ey nefsim ne dünyada ne kadar yaşarsan yaşa Bir gönül kazanmamışsan, ömrün boşadır boşa Kemal der ki, en büyük sermaye gönül kazanmak Gönlü güzel bir dostun hayır duasında amin olmak KK
Bir dost dinlenecek bir yer istediğinde ona verilecek en iyi şey sert bir divandır.
Sayfa 400Kitabı okudu
Sana verilen ömrü neden dedikodu ve lüzumsuz işlerle tüketiyorsun? Değerli bir eşyâ bile ağır bedeller karşılığı ele geçirilir. Sen ise insan kisvesine bürünmek şerefine nâil olmuşsun. Bunun için kime ne ödedin? Bedâvaya bulduğun bu emâneti şimdi mîrasyediler gibi harcıyor, döküp saçıyorsun. Bir hazîne sahibi olduğun aklına bile gelmiyor. Eğer biraz olsun düşünmüş olsaydın elindeki bu bahâ biçilmez sermâyeyi kalp akçe gibi olan dünya dedikoduları ile değişmezdin. Değerini bilmediğin vücut hazînen bir gün asıl sâhibi tarafından geri istenecektir. O zaman, kerem sâhibinin karşısına boş el, kupkuru bir yürekle gitmekten utanmayacak mısın?
Nem varsa şahsî kabiliyet ve yürek başkalığına borçluyum. Şimdi sana büyük bir laf edeyim: İster dost, ister arkadaş, ister sıradan bir tanış ve ister bir sevgili say. Ara da bul bakayım benim gibisini. Ah benim karayazım. Ah benim vurgunluğum. Sana öyle de bir kadın olduğunu düşünerek, hattâ bunu ısrarla böyle arzu ederek de bakabilmenin yasağı neden?
Sayfa 165 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
En yakın tanıdıklar arasında bile duyguların ne denli değişik, görüşlerin ne denli bölün müş olduğunu düşün bir kez kendi kendine; aynı görüşlerin bile dostlarının kafalarında, sendekinden tamamen farklı bir konuma ya da şiddete sahip olduklarını; yanlış anlama bir birinden düşmanca uzaklaşma vesilesinin yüz kere doğdu ğunu. Tüm bunlardan sonra diyeceksin ki: tüm ittifaklarımı zın ve dostluklarımızın üzerinde durduğu zemin ne kadar da güvensiz, soğuk yağmurlar ya da kötü havalar ne kadar da yakın, ne kadar da yalnızdır her bir insan! Bir kimse bunları ve ayrıca kendisindeki ve yakınlarındaki tüm görüşlerin ve bunların tür ve şiddetlerinin kendi eylemleri gibi zorunlu ve sorumluluk dışı olduklarını görürse, bu görüşlerin, karakterin, uğraşının, yeteneğin ve ortamın ayrılmaz iç içe geçmişliğiyle içsel zorunluluğunu kavramış olur - belki böylece o bilgenin "dostlarım, dost yoktur! " diye bağırınasındaki duygunun acılığından ve keskinliğinden kurtulmuş olur. Daha çok şöyle itiraf edecektir kendi kendine: evet dostlar vardır, ama onları sana yönelten, senin hakkındaki yanılgıları ve yanılsamalarıdır; seninle dost kalabilmek için susma yı da öğrenmiş olmaları gerekir: çünkü bu tür insani ilişkiler hemen hemen her zaman bazı şeylerin hiç söylenilmemesine, onlara hiç dokunulmamasına dayanırlar ama bu küçük taşlar bir kez yuvarlanmaya başladıklarında, dostluk da onların peşinden gelir ve parçalanır.
Sayfa 232
Biz dost olamayız. Eşitler dost olamaz ve her ilişkiye aynı zamanda alttan altta sürdürülen bir güç mücadelesidir.
Sayfa 338Kitabı okudu
Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili Ben senin en çok ellerini sevdim Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak Nice güzellikler gördüm yeryüzünde En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak Ben senin en çok gözlerini sevdim Kah çocukça mavi,
Beyaz dilekçe Rahmân ve Rahîm olan adına sığınarak Açtım iki elimi : Kor gibi iki yaprak... Bir edep ölçeğinde umutlu ve utangaç, İşte dünya önümde; benim ruhum sana aç. Bu seğriyen ellerle senden seni isterim, Senden seni isterken canımdan çıkar terim. Sana âşık ruhumdur merceği yakan ışık, Gözlerim cemâlini görmeden de kamaşık. Bir mirasyediyim
520 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Harry Hole serisinin 6. kitabı
Jo Nesbo'nun bu romanın da nedense bana, soğuk diyarların, demokrasinin ve adaletin yıkılmaz kaleleri olarak bildiğimiz, refah seviyesi pek yüksek ülkelerin, bu yönlerinin tam tersindeki durumları çok vurgulanmıştı. Polisiye roman türünde olduğu için, elbette romanda bir suç, bir haksızlık, olmaması gereken bir durum olacak. Harry Hole'un yapayalnız yaşamı ile örnek ülkelerden biri olan Norveç'in mutsuz, yalnız insanları. Arka sokakları, o sokakları dolduran, sokakta yaşayan insanları, katilleri, uyuşturucu satıcıları, uyuşturucu kurbanları, tecavüzcüler, yasadışı örgütler çok fazla dikkatimi çekti. Kitabın konusu kısaca şöyle; Kurtuluş Ordusu'nun yaz kamplarından birinde 14 yaşında bir kız tecavüze uğrar. On iki yıl sonra, Oslo'da Kurtuluş Ordusu'nun düzenlediği bir sokak konserinde, ordu mensuplarından genç bir adam alnından vurularak öldürülür. Ortada ne cinayet silahı vardır, ne de olası bir cinayet sebebi… Konser fotoğraflarında kırmızı fular takmış bir adam dedektif Harry Hole'nin dikkatini çeker. Çeşitli açılardan çekilmiş fotoğrafları, yüzleri ayırt etmekte uzman Beate Lönn'e gösterdiklerinde, o bile adamın aynı kişi olduğundan emin olamaz. Yüzü olmayan bir adamdır Harry Hole'un kentin arka sokaklarında adım adım kovalayacağı katille sürpriz sonlu bir veda yaşar.
Kurtarıcı
KurtarıcıJo Nesbo · Doğan Kitap · 2015476 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.