Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
""Kasada para bitince ordu duruyor. Bilim öyle değil. Bilim adamı bir hırka bir lokma kendinden öncekilerin biriktirmiş olduğu bilgiyi daha yükseğe çekmeye devam ediyor. Tabii bunun da sonu var.."
“Dostum, sizin bahsettiğiniz sağlam kıymetler ancak bir lokma, bir hırka yaşamağa razı olanlar içindir. Sizin gibi her şeyi ve hepsini birden isteyenler için değil! Bütün ve halis şahsiyet her şeyden evvel kendisiyle yetinmeyi icap ettirir.”
Reklam
Sufiler Hristiyan ve Yahudi mistisizminden etkilenmişlerdir. Yine kadim paganların geliştirdiği Gnostizm'in tesiri tasavvufi İslam'da barizdir. Hind miskinleri gibi bir lokma, bir hırka ile yaşamayı ifade eden riyâzat İslam'da yoktur. Gazalî'deki, fakirliğin övülmesi, zenginliğin yerilmesi ve dünyanın zemmi ile ilgili bölümler ve hadis diye takdim edilen uydurmalar, bu zihniyetin tezahürüdür. Zengin Müslüman, fakir Müslüman'dan hayırlıdır. Güçlü, sağlıklı Müslüman hasta Müslüman'dan hayırlıdır. Tıpkı; bilgili Müslüman'ın cahil Müslüman'dan hayırlı olduğu gibi. Çünkü kişinin sağlığını koruması farzdır, çalışıp rızkını kazanması farzdır, okuyup ilim sahibi olmanın kadın ve erkeğe farz olması gibi. Zengin Müslüman izzet içinde yaşar. Zekâtını, sadakasını verir. Yoksullara yardım eder. Hacca gider. Muhtaçlara yardım eder. Fakat çalışmayan asalak tipler, beceriksiz, fakir kimseler de düşmanın maskarası, Müslümanların da yüz karasıdır.
Sayfa 199 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
Bir lokma ekmek ve bir hırka ile kanaat eden insan yaratıcı olamaz. Bu felsefeyi öven hiç bir düşünce yaratıcı bir toplum ortaya çıkaramaz
Sen bir lokma bir hırka giy derler ama onlar hırkayı ve lokmayı size satar. CK
Bir lokma ekmek ve bir hırka ile kanaat eden insan yaratıcı olamaz. Bu felsefeyi öven hiçbir düşünce yaratıcı bir toplum ortaya çıkaramaz.
Reklam
Dünyayı isteyen ve daima onu düşünen kahrolsun! Ona çılgınca bağlanan bir kimse rahat yüzü görmez. Eğer insan oğlu dünyanın ne olduğunu bilseydi, ona bir lokma, bir hırka yetişirdi.
Sayfa 26 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
-Doğru, ya bütün olur, ya hiç olmaz... Dostum, sizin bahsettiğiniz sağlam kıymetler ancak bir lokma, bir hırka yaşamağa razı olanlar içindir. Sizin gibi her şeyi ve hepsini birden isteyenler için değil! Bütün ve halis şahsiyet her şeyden evvel kendisiyle yetinmeyi icap ettirir.
Sayfa 149Kitabı okudu
Bir lokma ekmek ve bir hırka ile kanaat eden insan yaratıcı olamaz. Bu felsefeyi öven hiçbir düşünce yaratıcı bir toplum ortaya çıkaramaz. Okullarında itaat ve kanaat öğreten toplumlar başkalarına itaate ve kendilerine verilenle kanaate mecbur olurlar.
"Bir hırka, bir lokma" felsefesiyle ve "yoksulluğu veren Tanrı'dır", "Tanrı yoksulları sever" inanışıyla ve yeryüzünün "misafirhane" olduğu masallarıyla beslenen ve "rızk" denilen şeyi kendi gücünde değil Tanrı'da arayan, insanlık haysiyeti duygusu olmayan ve olmadığı için de mutlu şekilde ve insanca yaşamaya gerek duymayan insanlar toplumunda ekonomik canlılık diye bir şey söz konusu olamaz. İnsanları her şeyden önce bu ilkel inanışlardan kurtarmak gerek; bunu yapmadıkça, onlara yoksulluğun fazilet değil utanç verici bir şey olduğu anlatılmadıkça yoksulların varlıklılardan önce, hem de "beş yüzyıl önce" cennetlere gideceklerinin yalan olduğu belletilmedikçe hiçbir ekonomik kıpırdanma olanağını sağlamak mümkün değildir.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
212 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 saatte okudu
Mustafa Kutlu, Beyhude Ömrüm adlı bu hikâyede insanın yaratılışı ve cennetten çıkışından yola çıkarak tekrar özüne dönüşünü anlatmaya çalışıyor. İnsan özünden ve yurdundan uzaklaşmıştır. Bu özlemi gidermenin mücadelesini vermelidir. Bu mücadele yaradılış maddesi olan toprakta devam etmektedir. Tasavvuf terimlerinin ve tasavvuf kültürünün çokça kullanıldığı hikâyede İslam dini ve kültürünün sürekli bir eylem halinde olduğuna dem vurularak hikâyenin kahramanı sürekli mücadele halinde anlatılmıştır. Hikâye kahramı tasavvuf ve tarik akımının bazı mensupları gibi dünyaya ve yaşama küsmemiştir. Hayat kitabımızın belirlediği kader anlayışına sahip olup yanlış bir kaderci anlayışa sahip değildir. Hikâyenin kahramanı tasavvuf ve tarik erbabının bir kısmının bir hırka, bir lokma düşüncesinin aksini mücadeleci ruha sahip olup sürekli yeni bir şeyler yapma derdindedir.
Beyhude Ömrüm
Beyhude ÖmrümMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20198,3bin okunma
İyinin nerede başladığı belli olmadığı gibi nerede bittiği de belli değildir. Daima daha iyiyi isteyen insanların memleketi olan Amerika, sırf bu yüzden son 20 yıl içinde zenginliğe gark olmuştur. Halbuki şarkta iyinin hudutları bellidir. Biraz önce de söylediğim gibi bir lokma, bir hırka ile başlar ve çok zaman orada kalır. Kanaatkârlık elbette ki kaybedilmemesi gereken hasletlerden biridir. Ama icap ettiği zaman kanaatkar olmasını bilmeli. Toprak bomboş dururken bir avuç tarlayı ekerek "Benim ihtiyacımı bu kadarı karşılar." deyip oturan, daha fazlasını istemeyen fakirlikten kurtulamaz.
Sayfa 18 - Elips Kitap, 10. BaskıKitabı okudu
Derviş'in biri bir padişahın yanına gitti. Padişah ona "Ey zahit" dediği vakit, o: "Zahit sensin" dedi. Padişah; "Ben nasıl zahit olurum? Bütün dünya benimdir." dedi. Bunun üzerine derviş: "Hayır, aksine görüyorsun ki bütün dünya, ahiret ve bütün mülkler benim malımdır. Âlemi ben kapladım; sen sadece bir lokma ve bir hırka ile kanaat ettin" dedi.
Benzer bir durum tasavvuf ve tarikatlar konusundaki mesafeli fikirleri ile hayatı arasında da vardır. Şeyh olmadığı, olmak istemediği söylenebilir ama o bugün müntesipleri nezdinde bir tarikat şeyhi hatta pîri (yeni bir tarikat kurucusu) mesabesindedir; fikirleri tartışmasız, evliya/mehdi olduğu kesin, Risale-i Nur'ları tamamlanmış bir şeyh. Nurculuk da bir tarikat değil ama âdap ve erkânı, evrâd ve ezkârı, giyim kuşamı, ritüelleri, tasdikleri, tepkileri itibariyle bir tarikat gibi işlemekte ve çalışmaktadır. Bilmiyorum bu paradoksu aktüel tartışma açısından da düşünmek ve tartışmak ister misiniz? Nasıl oldu da 12 Eylül darbesinden sonra Nurculuk hareketi büyük ölçüde zühtten vaz geçti; güç ve kuvvete, iktidara ulaşmak için dünyayı, parayı, büyüklükleri, mübalağalı kurumları, rakamları, reklamları, gösterişi, israfı... önemsemeye, devleti, devletliliği ele geçirmeye başladı, yöneldi? Buna, sadece Nurculuk hareketiyle sınırlı olmayan, diğer tarikat ve cemaat yapılarını da şirket ve holding heveslerinin/ateşlerinin içine atan, iktidar arayışlarına, siyaset oyunlarına sürükleyen bu büyük değişmeye ve paradoksa bir daha bakın derim. 12 Eylül'e ve onun uzantısı olan Özal'a niçin açıktan veya gizli olarak hâlâ büyük bir minnettarlık duyduklarını, rahmet okuduklarını da anlamaya çalışın. "Bir lokma bir hırka" istiaresinin sonuna "bir mersedes"in nasıl ilâve edildiğini veya "bin lokma bin hırka" olarak yapının biçimsizleştiğini anlayın.
Sayfa 845Kitabı okudu
991 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.