Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
‘1919’ şiiri
“Ben dünyaya bir idare lambası altında geldim Yeryüzü Birinci Dünya Harbi'ni yaşıyordu Başımın üstünde mendil boyunda bulutlar vardı Yunan Harbi'nde yanan şehirlerimizi bir dağdan seyrettim O çadır çadır insanları askerleri esirleri Arkalarında bir gömlekle kaçan halkımızı İlk topu ilk tayyareyi gördüm Anam kardeşim ve ben ayaktaydık Kapanık dükkânlarıyla çarşılarımıza yağmur yağıyordu Her sınıf insanıyla şehrim dağlara taşınmıştı O yangından nehirlerimiz dağlarımız ve çeşmelerimiz kurtuldular Yanmış ve yakılmış şehrimize bir akşamüzeri askerlerimiz girdi Kursaklarında bir parça ekmekle insanlar ayaktaydı O gün dünyayı ve insanları tanıdım O gün ayağımın dibindeki şehirden ağlamayı öğrendim.” ~ İlhan Berk~
Hastalığının başından bu yana ilk defa etrafındaki bir şeyle ilgileniyordu. Bu anı hatırladığımda, henüz hiçbir şeyin yitip gitmediği hissine kapılıyorum, fakat o kadar da hasta olmadığını göstermek için sarf ettiği bu sözler, dünyaya asılmak için gösterdiği bu gayret tam da uzaklaşmakta olduğunun işaretiydi.
Reklam
Sanki hiçbir şey uyaramaz İçimizdeki sessizliği Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey Gözleri getirin gözleri. Başka değil, anlaşıyoruz böylece Yaprağın daha bir yaprağa değdiği O kadar yakın, o kadar uysal Elleri getirin elleri Diyorum, bir şeye karşı komaktır günümüzde aşk Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi.
Edip Cansever
Edip Cansever
Suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu ve o sessiz derinlikten hiç bir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan bir dalgıç gibi hatta.
Dua ederken yükselirsiniz, tam o sırada dua eden ve dua dışında hiçbir yerde buluşamayacaklarınızla havada buluşmak üzere. Onun için o görünmez tapınağı ziyaretiniz vecdden ve tatlı bir paylaşımdan başka amaç gütmesin. Çünkü tapınağa sadece istemek için girecek olursanız, hiçbir şey alamazsınız. Eğer oraya boynunuzu bükmeye girecek olursanız, başınız kalkmaz yerden: Ya da başkalarının iyiliği için yakarmak üzere girecek olursanız, sesinizi duyan olmaz. Tapınağa görünmez olarak girin, yeter.
"Çünkü aşıklar öyle bir dille konuşur ki, o dili ancak deliler anlar."
Sayfa 306
Reklam
O'nun kulları hakkındaki çeşitli takdirlerinde kudreti için herhangi bir sınır olmadığı gibi, kulları için teşri buyurduğu hükümlerde de kendisine itiraz olunamaz. Çünkü kul, Rabbinin dinî ve kaderi emirleri altındadır, onlara boyun eğmek zorundadır
Yaz Üzüntüsü
Sen ey, o uykulu savaşçı, kumlar üstünde. Yorgun bir su ısıtıyor güneş saçlarında Ve bir günlük yakarak düşman yanağında. Karıştırıyor bir aşk içkisini gözyaşiyle. Duruk sessizliği ak yalımın, üzüntü içinde Dedirtti, ey benim ürkek öpüşlerim, sana: “Tek bir mumya olmıyacağız seninle asla Bu mutlu palmiyeler altında, eskil çölde.” Ama ılık bir nehirdir işte saçların, Ürküşüz boğmak orda bize tebelleş ruhu Ve bulmak o Yokluğu senin tanımadığın. Akan düzgünü tadacağım göz kapaklarından Verebiliyor mu diye ezik yüreğime Duygusuzluğunu gökyüzünün ve taşların.
Bugüne kadar Fay kadar açık ve insanlara güvenen bir başka kişiyle karşılaşmadım. Şu anda benim en çok ihtiya­cım olan şey o ... Basit insan ilişkilerine hasretim.
Şunu sakın unutmayın: Önemli olan bir tek an vardır. O da “şimdi”dir. Çünkü bir tek ona sözümüz geçer.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
400 syf.
10/10 puan verdi
Güzeldi
Spoiler. asiri guzel bir kitapti. Dolunayi cok sevdim. Cicek'e de ilk baslarda biraz sinir olsamda sonradan alistim. Ozellikle sonda ayza ile evlenmesi... Ama devamini cok merak ettim. Ben olsam o hayati birakmazdim. istersem dunyanin en asik insani olayim o hayati terk edemezdim.Dolunay ve dogukan ne oldu peki. sevgililer mi? ilerde evlendiler mi? cocuklari oldu mu? ya da belki anlasamadiklarini fark edip ilerde ayrildilar. peki o zaman dolunay ne yapicak. ayni evde kalacak halleri yok. o zengin hayatinida birakti. bilemiyorum. ama 01:01'e gore cok daha sardi beni.
02:02 Ayçiçeği Karnavalı
02:02 Ayçiçeği KarnavalıN. G. Kabal · Ephesus Yayınları · 20204,623 okunma
Elimizdeki en kıymetli şey olan zamanı, ihtiyacımız olmayan bir sürü eşyaya sahip olmak için kullanmak modern insanın laneti gibiydi. Temel ihtiyacı olmayan lüksleri hayatına sokup daha sonra o lüksler olmadan yaşayamıyordu insan.
Kısa süre sonra sende o da öleceksiniz, bundan daha kısa bir süre sonraysa isminiz bile kalmayacak ardınızda.
"Canın bü­yüğü küçüğü olur mu, Allah her birine can vermiş," diyen bir analığım vardı.Onunla konuşup, "Ne yapayım?" diye sor­dum. "Sen bir gavurla evlendin, onlar gavur çocuğu, onları unutup buradan Müslüman bir kızla evlen, yuva kur," dedi.Vay! "Canın büyüğü küçüğü olur mu, kuşu vurma, günah," diyen kişi şimdi, "O çocuklar gavur çocuğu!" diyordu.Yıkıl­dım."
Kültürel şablonumuzda pek çok cinsel ilişkisi olan genç bir adama öteki erkekler ve kabul edilsin ya da edilmesin, kadınlar imrenirler. Ona uçkuru gevşek denilebilmesi gerçeği, eğer o sağduyulu ve diğer açılardan dürüst hareket edebiliyorsa, onun toplumsal itibarını zedelemez. Her önüne gelenle sevişen bir genç kadın ise toplumumuzda kesinlikle itibar yitirir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.