2009 ANKARA NUMUNE HASTANESİ
Ölmüyordu işte. Tam 3 saat geçmişti ama hala kalp atımı bir gelip bir gidiyordu monitörde. Kaç defa ölüm raporunu noktalayıp hastayı toplamaya çalıştıysak, birden ekranda farklı bir atım beliriyor herkes başına toplanıyordu. Tüm muayene bulguları öldü derken; bir süre sonra, birden kalp atımı başlıyordu. Uzunca
İTALYAN YENİ GERÇEKÇİ SİNEMA
Merhaba, biraz gezelim görelim tadında incelemeler seyrinde ilerlemeye devam etse de benim derdim izleyelim, görelim tarihle bütünleşelim, kültürel depolamalarımızı tarihe ışık tutmuş senaryolarla ve filmlerle yapalım düşüncesinden ileri gelmektedir.Bu sebeptendir ki sizlere elimden geldiğince sinemanın ne badirelerden geçtiğini, sinemanın sadece
“KÖR BAYKUŞ…”
Çok bilinen, hakkında fazlasıyla yazılan bir eser. Okumakta biraz geç kaldığımın farkındayım, ama başyapıt diye bir şey varsa o da 
Kör Baykuş’tur.
Modern İran Edebiyatından farklı bir kitap.
Sadık Hidayet ile tanışmam bu kitap sayesinde oldu. Biyografisinden ve kitaptan anladığım üzere, yazar hayatı boyunca kendini bir yere ait hissetmemiş. Hayatı
Doğduğu topraklara saplantılı bir tutku ile bağlı bir yazar Pavese. İtalyan edebiyatının bu bunalımlı anti-faşist temsilcisi ününü, müthiş doğa betimlemeleri ile sunduğu ve kendi çocukluğunundan izler taşıyan İtalyan köy hayatını anlattığı romanları ile kazanmış. Ülkemizde ise, bizim bunalımlı yazarımız 
Tezer Özlü’nün
Oğuz Atay Okumaya Başlama Kitabı
Veda etmek. Aslında işin en zor yanı buydu: İnsan bir kez akıl hastanesine girdi mi, delilik dünyasında var olan özgürlüğe alışıyor, hatta ona bağımlı hale geliyordu. Sorumluluk altına girmek, ekmeğini kazanmak için çalışıp çabalamak, sıkıcı, rutin günlük işler yapmak zorunda değildiniz burada. Sabahtan akşama dek bir tek resme bakmak ya da bir kâğıdın üstüne saçma sapan çizgiler çizmekle oyalanabilirdiniz. Her şey hoşgörüyle karşılanıyordu, çünkü ne de olsa kişinin aklından zoru vardı. Kendisi de pek çok kez gözlemlemişti ki, çoğu hasta daha hastaneye girer girmez iyileşmeye başlıyordu, çünkü artık semptomlarını saklamak zorunda değillerdi, üstelik buradaki "aile" havası nevroz ve psikozlarını kabullenmelerine yardımcı oluyordu.
Sayfa 65
Bir veda havası
...
Aşksa bitti...
Gülse, hiç dermedik.
Bul kendini kuytularda, hadi dal!
Seninle bir bütün olabilirdik...
Hoşça kal gözümün nuru,
Hoşça kal...
Vakit tamam!.. seni terk ediyorum.
Bu, kırık ve incecik
Bir veda havasıdır.
Tutuşan ellerimden
Parmak uçlarına değen sıcaklık,
İncinen bir hayatın yarasıdır...
Yusuf Hayaloğlu
Bir Veda Havası Şiiri - Yusuf Hayaloğlu
Vakit tamam!.. seni terk ediyorum.
O bütün alışkanlıklardan
Ve bütün sıradanlıklardan öteye,
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum.
Doyamadım inan,
Kanamadım sevgiye...
Korkulu geceleri sayar gibi,
Bir veda havası
Ne diyor şarkıda ; “Kalacak tüm izlerin hayatımda
Gözümden bir damla yaş aktığında
Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan;
Kan tarlası gelincik şafağında..”
Memleketim Diyarbakır’da fırından,manava Ahmet Kaya şarkılarını duyarak büyüdüm. Minibüs’e bindiğimde Ahmet Kaya’nın sesini duyardım bozuk araba radyosunda.Bütün şarkılarını ezbere bilirim o yüzden. Her şarkısında bir anının kokusunu duyardım. Rakı sofrasında açıp efkarlanmışlığım da var,uzun yolculuklarda son ses eşlik etmişliğim de..
Ama bu gece bu şarkı, bu şarkı bu kadar ben olabilirdi. Yusuf Hayaloğlu bu gecemi görmüş de yazmış, Ahmet Kaya bu geceki çaresizliğimi görmüş de okumuş gibi..
Bu yaşıma kadar hiç bir şarkı böyle yıkmadı beni,böyle bir gece yaşamasaydım eğer..Böyle ince ve sızılı bir vedam olmamıştı..
open.spotify.com/track/4L2zgSnFu... Yusuf Hayaloğlu