Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mezarın içine yuvarlanan ceset, sanki bir şeyin sonuna gelmiş gibi değil de yeni bir şeye başlıyormuş gibi bir kozayı andırıyordu. O ve Nina birbirlerine asla hediyeler ya da yüzükler vermemişlerdi. Paylaştıkları hiçbir eşyaları yoktu. Buna rağmen, Nina onu öylece gömemezdi. Cebinden ince bir dişbudak filizi çıkarıp bunu mezara attı. Bunun arkasından da savaş arkadaşlarının Ketterdam'da ona veda ederken göğsünün üstüne koydukları lalelerin kurumuş yapraklarını üstüne serpti. "Tatlı şeylerden asla hoşlanmadığını biliyorum." Bir avuç şekerlemeyi mezara atarken, sesi titriyordu. Şekerlemelerden tok bir ses çıktı. "Ama bunu yapmakla seninle birlikte olacağımı hissediyorum. Seni tekrar göreceğim zamana dek, bunları benim için saklayabilirsin. Bunları senin yemeyeceğini biliyorum." Sırada ne olduğunu biliyordu. Bir avuç toprak. Bir tane daha. Seni seviyorum, dedi içinden toprağın şarapnel sesine benzeyen tıkırtısını, aniden bastıran yağmur sesini andıran kaba sesini duymamaya çalıştı. Seni sevdim.
Sayfa 171
_Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğumu düşleyen bir kelebek miyim, bilmiyorum. Chuang Tzu _Mükemmel bir insanın zihni ayna gibidir. Hiçbir şeyi kavramaz ve hiçbir şeyi ummaz. Böylece mükemmel insan hayatın içinde hiçbir çaba harcamadan hareket eder. ****** _Kalpteki incelik sevgi yaratır; sözlerdeki incelik güven
Reklam
Doğu Avrupalıların, Veda Öpücüğü...
Helen gözyaşlarına engel olamadı. Herr Direktor Schindler onu, Polonyalıların tren istasyonlarında birbirlerine veda ederken yaptıkları gibi, Doğu Avrupa öpücüğüyle alnından sertçe öptü. Adam da ağlamaya başlamıştı. "Bu öpücüğü onlardan sana getirdim..."
Sayfa 30 - Ephesus Yayınları, Basım: 2016Kitabı okudu
İki insan birbirine veda ederken son ana kadar birbirlerine söyleyecek çok şeyleri olur
İki insan birbirine veda ederken son ana kadar birbirlerine söyleyecek çok şeyleri olur
Sayfa 292Kitabı okudu
Onların 'sonsöz'ü anlatıp yeniden kurmalarını dinliyordum; yaşadığımız şu yüksek, bölük pörçük toprak parçasını, burada bizlerden önce yaşamış insanları ve hayatlarını düşünüyordum; bu köye kapanmak ve birbirlerine kin duymak, üzerinde dolaştıkları yerle hiçbir bağı olmayan ortak geçmişlerini konuşmak, anlaşmak için gelmiş şu üçünü ve çocuğu düşünüyordum. İşte bunları ve başka şeyleri düşünüyordum, tezgâhın arkasında servis yapıyor, bardakları yıkıyor, malları tartıyor, para verip alıyordum; hastabakıcı ile Reina bir köşeye yerleştiklerinde hep öğle sonrası oluyordu; onların mırıltılarını işitiyordum, el ele tutuştuklarını biliyordum.
Reklam
Yaşadığımız şu yüksek, bölük pörçük toprak parçasını, burada bizlerden önce yaşamış insanları ve hayatlarını düşünüyordum; bu köye kapanmak ve birbirlerine kin duymak, üzerinde dolaştıkları yerle hiçbir bağı olmayan ortak geçmişlerini konuşmak, anlaşmak için gelmiş şu üçünü ve çocuğu düşünüyordum.
Sayfa 61 - alakargaKitabı okudu
1894, SELANİK Bir gün Mustafa'yla okuldan dönüyorduk. Birden boş, yıkık dökük bir arsanın ortasında birbirdir oynayan arkadaşlarımızı gördük. Ben, "Hadi biz de oynayalım," diye atıldım. Mustafa kararlı bir şekilde, "Ben oynamam," deyince bozuldum, "Hadi be nazlanma,'' diye karşılık verdim. "Oynamam dedim ya!"
  Veda Birçok Türkçünün maddi, manevi yardımıyla çıkmakta olan Orkun, onu idare edenlerin yorgunluğu yüzünden kapanıyor. Bu kararı verenlerin ızdırabı büyüktür. Uzun konuşma, tartışma ve danışmalardan sonra, yapılacak başka bir şey olmadığı için bu neticeye varılmıştır. Yurdun her tarafındaki genç Türkçülerin, bu sonuç karşısında duyacakları
MABETSİZ ŞEHİR Bu şehrin insanlarının mabutları ceplerinde mabudeleri yataklarındadır Dünyanın başka yerinde var mı bilmem! Türkiye’de mabetsiz bir şehir var... Ankara’nın Yenişehir’i... Bir akşamüzeri bu şehirde dolaşıyorum. Sanki yürümüyorum; ayaklarım kendiliğinden gidiyor. Asfaltlar üzerinde otomobiller, otobüsler, troleybüsler
Reklam
Unutulmuş Diyârlar-Forgotten Realms Etkinliği :))
Hikayeleri tüm gün ve gece, hatta onu takip eden haftalar boyunca devam edebilirdi, ama Drizzt, güneşin batmak üzere olduğunu gördüğünde, kızın eve dönme vaktinin geldiğini farketti. "Seni bırakayım," diye teklif etti Drizzt. "Hayır," diye yanıtladı Catti-brie. "Yapmasan daha iyi. Bruenor bunu anlamaz ve beni dağlar boyunda sorunların ortasına bırakmış olursun. Kendim geri dönebilirim, endişelenme! Bu patikaları senden daha iyi tanıyorum, Drizzt Do'Urden, ve eğer istesen bile bana yetişemezsin!" Drizzt, bu böbürlenmeye güldü ama neredeyse inanmıştı. Vakit geçirmeden o ve kız, dağın güney duvarına doğru yola çıktılar, ardından birbirlerine veda ederken, bir daha ki erimede, ya da bir kez daha olmaması halinde gelecek baharda, tekrar buluşmaya söz verdiler.
Sayfa 257 - ARKA BAHÇE YAYINCILIK, Türkçesi: Emre YerlikhanKitabı okudu
Bırbirlerine veda ederken...
_senin için bir dua yazdım buraya ,Al... _işe yarar mı? .. _Alay etme Gregor. . _Alay ettiğim yok.. _Eh, haydi Allaha emanet ol kardeşim.Cephede herkesten ileri fırlama sakın. Ölüm atakları çok sever .Dikkat et kendine ...diye bağırdı Piyotr. _"Ben kendime dikkat ettikten sonra duanın ne kıymetı kaldı ?..
Sayfa 401 - Altın kitaplar 1967/Moskova baskısı nüshasındanKitabı okudu