Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
‘Bazen kaybolmuş gibi hissediyorum kendimi dedi çocuk. Ben de dedi. köstebek ama biz seni seviyoruz.. Sevgi insana yuvasını buldurur.
Biz iki ayrı ırmak gi­bi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir nok­tada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak bü­yük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz şimdi. Nicedir bu böyle. Hep de böyle olacak. De­nize dökülene, ölene dek.
Reklam
'Biz artık gitmeliyiz dağımıza anneciğim Yorgun geldim savaşmadım ama Bir velet gibi ayaklarının dibindeyim'
Velhasıl hayat beklemiyor, beklemek gibi bir derdi de yok.Biz onu anlayana kadar gelip geçecek.
Tarihte bu dönemin utancı zemzem ve kevserle bile yıkanamaz. Biz dünya denilen foseptik çukurunda yaşıyor, kurtlar gibi fakirlik, hastalık ve pislik içinde kıvranıyor, en iğrenç şekilde hayatta kalıyoruz. İşin komik yanı, en güzel şekilde yaşadığımızı sanıyoruz!"
Velhasıl hayat beklemiyor, beklemek gibi bir derdi de yok. Biz onu anlayana kadar gelip geçecek.
Reklam
Cumhuriyetçi kuşak, bu memlekete yeni bir ahlâk, yeni bir zihniyet, çoktan beri unutulmuş bir özgürlük ve kurtuluş heyecanı getirmiştir. Cumhuriyetçiler, Anadolu’da düşmanla savaşırken, aynı düşmanın çizmeleri altına bu ülkenin istiklalini bir halı gibi seren sadrazamlar ve şeyhülislamlarla da çarpışmışlardır. Biz, bu çağın çocuklarıyız.
Sayfa 147
Ali yatakta yatıyor, Doktor, "Bir yakını var mı?" diye sordu. Kim olduğumu belli etmemeye çalışarak kısık bir sesle, "Ben serumu tutabilirim" dedim. Serum bitti. O geldi, işlemleri tamamlamış, Ali'nin koluna girdi. Hastaneden çıkıyorlar. Ben de onlara yetişmeye çalışıyorum kaymadan… O sırada iki genç onları gördü, "Bak bak, Kemal Sunal, yanındaki de oğlu." Biri bana dikkatle baktı, "Aaa arkadaki de karısı!" dedi. Diğeri midesi bulanmış gibi ekşi bir ifadeyle, "Yok beee!" dedi. Kendime bir baktım, saçım başım un içinde… Manto eski, ayakkabılar büyük… O iki gençten başkasına rezil olmadığımı sanıyordum… Olmuşum! Sabah erkenden telefon çaldı. Kayınvalidem, "Ne o halin? İnsan kürkünü giyer, adamakıllı bir makyaj yapar, komşularımın hepsi görmüş" dedi. Gazetedeki berbat halimden bahsediyordu. Ne ara gazeteciler oraya gelmiş, resim çekmişti anlamadım. Ben O'nun yanına bile yaklaşmamıştım, tanınmamak için… Bir türlü kayınvalidemin yüzünü güldüremiyordum. Şu komşular olmasa biz iyiydik aslında.
Sayfa 34 - Doğan KitapKitabı okudu
Bravo! Madem müzik ruhun en yüce tezahürü ve evrende ondan daha büyük bir özgürlük yok,o hâlde her bir kişi müziğe istediği gibi yaklaşmakta da özgür olmalı. İster üstüne biner koşturur, ister kamçıyı basar!Varsın şimşekler gürlesin, biz herkesi çatı altına toplarız.
Sayfa 26 - Ketebe YayıneviKitabı okudu
- Kızıl kahkaha bu. Dünya çıldırdığında işte böyle gülmeye başlar. Dünyanın çıldırdığını biliyorsun değil mi? Ne çiçekler var üstünde, ne de şarkılar; derisi yüzülmüş bir baş gibi yuvarlak, pürüzsüz ve kızıl artık. Görüyor musun onu? - Evet, görüyorum. Gülüyor. -Bak ne oluyor beynine. Kanlı bir lapa gibi kırmızı ve bulamaç haline gelmiş. - Bağırıyor. - Canı yanıyor. Ne çiçeği var ne de şarkısı. Hadi şimdi ben de üstüne uzanayım. - Çok ağırsın, korkuyorum. - Biz ölüler canlıların üzerine uzanırız. Üşümüyorsun ya? - Üşümüyorum. - İyi misin? - Ölüyorum. -Uyan ve bağır. Uyan ve bağır. Gidiyorum ben...
Reklam
“…Velhasıl hayat beklemiyor, beklemek gibi bir dersi de yok. Biz onu anlayana kadar gelip geçecek.”
Sayfa 12 - Yapı Kredi Yayınları
Ve biz zekâmıza her şeyi kendi bildiği gibi yapma özgürlüğü vermeyerek onu korkaklaştırıyor ve köleleştiriyoruz.
Sayfa 77 - Venedik YayıncılıkKitabı okuyor
bir zaman biz de yürüdük yıllarca koştuktan sonra şehrin ortasında toprağından hiç ayrılmamış ağaçlar gibi bilinen bütün tesadüflerden uzak ölümcü doğmuş adamlar gibi çarşaflarından ruh suyunu akıta akıta emekliliğini kazanan kadınlar gibi otomotiv mühendislerine inandık sigaralara sigortalara ve artık yaşamaya basit bir cam parçasıyla müziği deviren adam olacağımız güne kadar -ki güneşin batışıyla gelmeyecek sevgilinin bakışlarını beklemeye dayanamayız çünkü yaşamak budur.
Sayfa 42 - İrfan ÇamurKitabı okudu
"Doğu nazarında her eşyanın bir ruhu olduğu savını büyük bir kibirle reddeden Batı, bununla kalmayıp Doğu'nun özdeğini teşkil eden manayı batıl ve gülünç buldu. Allah'ın varlığını kalbinden saç diplerine kadar hisseden Doğulu bir benliğin tam aksine kendini Allah ile bir gören, maddeye tapınan güçlü insan modelini ortaya çıkardı. Batı ve mana ihtiva eden her şeyi bir safsata olarak niteleyip, kenara ittikten sonra sözde yarattğı bilimin kalpsizliğine verdi kendini. Her şeyi maddeye hapsetti. Zaman geçtikçe bunun ölçüsünü arttıracak kanımca, bir gün insanlar kendi icat ettiklerinin kölesi hâline gelecekler. Batı'yı tanıyın, bilin ama kendinize oradan bakmayın. Her ne yapacaksanız, neyi değiştirmek istiyorsanız önemli olan evvela manayı şerh etmektir. Evvel Allah'a sonra kendine inanmaktır mesele, o zaman her şeyle başa çıkılabilir. Batı aklı ile nasıl büyüdüyse, biz de hem kalbimizden hem de aklımızdan medet umarak yeniden küllerimizden doğabiliriz, Anka kuşu gibi. Mühim olan inançla her şeyin elimizde olduğunu idrak etmektir; dünyayı yıkmak da dünyayı bayındır kılmak da..."
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.