Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Anlaşılamayan, sırrı çözülemeyen bir sıra olaylar hızla birbirini kovalamaya başladılar. Girit, Tuna eyaletleri, Bosna-Hersek geri alınamadıkça başka, kimse daha ne olduğunu anlamaya vakit kalmadan, Osmanlı Afrika’sı (Trablusgarp-Bingazi) ile Ege adaları da elden çıktı (1911). İtalya, Libya ile bizim Akdeniz adalarına oturdu.
Reklam
Sınıfların duvarlarına asılan haritalarda, bu büyük imparatorluğun toprakları, toz pembe bir renkte gösterilirdi. Bu topraklar bana dünya kadar geniş görünüyordu. Ama onları gene de dar buluyordum. Afrika'nın ortasındaki Büyük Sahraya kadar Trablus-Bingazi (Libya), sonra Habeşistan’a kadar Mısır, Sudan bu toprakların içinde görünüyordu. Hatta Tunus beyliği bile pembe bir çizgi ile sınırlandırılmıştı ki, bu rengin manası bir nevi himayeydi. Sonra Hint denizine kadar Yemen ve bütün Arabistan kıtası bizimdi. Irak, Suriye, Sina ve nihayet İran ve Rus sınırlarına kadar Anadolu bu topraklara dahildi. Girit’ten, Kıbrıs’tan Ege adalarından başka, bütün Trakyalar, bütün Rumeli vilâyetleri devletimizindi. Hatta Balkanlarda Bulgaristan’ın yarısı da bu himaye çizgisi içinde bizim sayılırdı. Makedonya’nın ve Arnavutluk’un Ötesinde Bosna-Hersek kıtası da pembe renge boyanarak, imparatorluğun sınırı Sava’ya, Dalmaçya’ya kadar uzatılırdı. ..
Mari'nin akıl hastanesindeki arkadaşlarına veda mektubu
Genç bir avukatken bir İngiliz şair tarafından yazılmış dizeler okumuş, çok etkilenmiştim. "Taştan fışkıran bir pınar ol, suyu tutan bir kuyu olma." Bu sözlerin doğruluğuna inanmamıştım o zaman. Çünkü taşmak tehlikeliydi, taşan suyun sevdiklerimizin bulunduğu alanı basması olasılığı vardı, onları sevgi ve coşkumuzla boğabilirdik. Hayatım
O güne kadar demek ki bir hayal âleminde yaşamıştık. Bütün inan-dığımız şeyler demek ki bir vehimdi, bir aldanıştı. Bu imparatorluk as-lında belki çoktan ölmüştü. Biz onu belki de sadece, kendi hayalimizde yaşatmıştık. Şu kaybolan Osmanlı Afrikası, belki hiçbir zaman bizim olmamıştı. Şu Osmanlı Avrupası belki çoktan beri artık bizim sayılamazdı. Girit, Sarkî Rumeli, Tuna eyaletleri olan Bosna-Hersek, demek ki çoktan bizim için artık tarihe karışmıştı. Ya Asya Türkiyesi? Fakat onun üstünde de; Türk, Arap, Kürt, Ermenigibi ayrılıklar yok muydu? Bütün şu Arabistan'a biz, nasıl “bizim!”diyebilirdik ki, oralarda, yüzyıllardan beri israf edilen kanımızdan başka bizim hiçbir şey yoktu.
Müslüman merhametiyle Hıristiyan veya Yahudi merhametini kıyaslamak mümkün değildir mesela. Vicdanlarımız aynı değerleri merkeze almıyor artik. Haniflik, dosdoğru olmak demek. Buradaki doğruluktan bizim anladığımız ile sizin anladığınız kıyas kabul etmiyor nedense. Bizdeki hoşgörü sizde olsaydı Filistin'de yahut Bosna'da, Müslüman coğrafyası ve Ortadoğu ülkelerinde her gün cinayetler işlenmezdi. Öldürmeyiniz!' emrini 'Öldürtmeyiniz!' biçiminde de okuyacak bir Hıristiyan veya Yahudi dünyasını nerede bulacağız?
Reklam
Bu soykırımı yapanlar kadar sessiz duranlar da suçlu..
Bu kadar çalkantıdan sonra ruhum mavi suların kararılık derinliklerinde hapsolmuştu. Artık vatan toprağımın üzerinde açan değil, solan beyaz bir zambaktım ben. Günlerin neşeli bir şekilde geçtiğini gösteren ve Bosna'nın simgesi olan beyaz bir zambak çiçeği olmaktan çıkmış, yüreğimde açan kan güllerine dönüşmüştüm. Gezip tozmak, sokaklarda özgürce dolaşmak bizim için hayaldi artık. Sadece savaş ve gözyaşı Boşnakların uğursuz kaderi olmuştu. Bu uğursuz kaderi biz yazmamıştık, ama bu uğursuz kaderin senaryosunu yazanlar ne yazık ki bizi başrol oyuncularından biri yapmıştı. Ömrüm boyunca da bu uğursuz kaderin yaftasını boynunda taşıyıp duracaktım. Artık ölülerime dahi ağlayamayan bir ölüye, bir gül olup da gülemeyen kaderi bahtsız birine dönüşmüştüm.
Sayfa 204 - Alfa Basım Yayım, 44-45. Basım: Ağustos 2017, İstanbulKitabı okudu
islam bey şu cevabı verir: " Kimliğim nasıl olsun. Babama kimlik alalım dediğimde, her defasında ‘Oğlum, ne gerer var kimliğe. Osmanlılar nasıl olsa geri gelecekler!’ diye cevap verirdi."
Biri çıkıp da: ‘Bizim bir Mısır’ımız vardı, bir Bosna-Hersek’imiz vardı, bir Şarki Rumeli’miz vardı; ne oldu? diye hesap soruyor mu? Sormuyorlar, neden? Çünkü halk fikirleriyle değil, gözüyle görür de ondan! Çünkü Şarki Rumeli‘nin gittiğini fikir görür, Abdülhamit’in uzun burununu göz görür de ondan!..”
Sayfa 344 - Everest Yayınları, 1. Basım: Aralık 2022Kitabı okudu
"İyileri tanımak için mutlaka kötülere ihtiyaç olduğu fikrine itibarım yoktur. Birilerinin semirmesi için birilerinin de aç kalması gerekmiyor çünkü. Yaşadığımız şu dünyaya bakınız, Rabbimiz, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme tokatla erişmeyi tercih edenlere değer verelim ki? Gülümsemek dururken kaş çatmayı, sevmek ve barışmak varken küsmek ve kavga etmeyi huy edinenler zalimlikten gayrı neyin peşinden olabilirler? Bu erdemler için buluşacaksak bende sizinle beraberim ;lakin Ortadoğu'da savaş çıkaranlara Hz. İbrahim'im doğruluk üzerine bina edilmiş Hanif akidesini bütün çıplaklığıyla anlatmadığınız sürece aramızdaki bu meseleyi çözmüş olmayacağız. Çünkü Hz. İbrahim'in inandığı en basit düsturlar bile sizin kutsal metinlerinizde malesef yer almıyor. Hz. İbrahim'in önerdiği müslüman merhametiyle , Hristiyan ve Yahudi merhametini kıyaslamak mümkün değildir mesela. Vicdanlarımız aynı değerleri merkeze almıyor artik. Haniflik dosdoğru olmak demek. Buradaki doğruluktan bizim anladığımız ile sizin anladığınız kıyas kabul etmiyor nedense. Bizdeki hoşgörü sizde olsaydı Filistin'de yahut Bosna'da, Müslüman coğrafyası ve Ortadoğu ülkelerinde her gün cinayetler işlenmezdi. 'Öldürmeyiniz!'emrini 'Öldürtmeyiniz! 'biçiminde de okuyacak bir Hıristiyan veyâ Yahudi dünyasını nerede bulacağız? Ve nihayet Hz. İbrahim'in önerdiği şu az evvel tartıştığımız içki yasağı. Buyurun, bu şartlarda Hz. İbrahim'le Hıristiyanlık veya Yahudiliği bağdaştırın. "
Reklam
Bir gün mescitte Habeşli oyuncular peygamberimizin huzurunda tef çalarak dans ediyorlar. Peygamber, “Ayşe’yi çağırın, o da seyretsin” diyorken hz Ayşe ile birlikte mescitte tef çalınarak oynanan oyunu seyrediyorlar. Tenkit edenlere, “bizim mescitlerimiz kiliseler, havralar gibi üzüntü yeri değil, mutluluk yeridir” diyor peygamber. Demek istediğim, sen inancından utanma, onu bu hale getirenler utansın.
Köylülerin Örgütlenmesi
Arkadaşlar! Bilirsiniz ki şimdiye kadar, birçok yerler elimizden gitti. Tuna Vilayeti, Bosna ne oldu? Oradaki ahalinin canlarını kurtarmak için mallarını bırakarak kaçtıklarını bilirsiniz. Bunlar ne oldu? Geldiler, bu yerlere sığındılar. Fakat, ekserisi aç çıplak. İşte şimdi bizim de başımıza bu belalar gelecek gibi görünüyor. Hükümetin
Genelde Türkiye'de haritaya bakma alışkanlığı yoktur. İlkokul ve ortaokul yıllarının dersleri arasında haritaya bakılır ve ondan sonra bir daha da harita ortaya çıkmaz. Neyse ki, son zamanlarda büyük gazeteler kupon karşılığında atlaslar dağıtmaya başladılar ve bizler de evimizin bir köşesine sakladığımız bu atlaslar aracılığı ile biraz biraz
Tanrı, imparatorluğun kaderine hürriyeti değil, artık galiba ölümü münasip görmüştü ... Anlaşılamayan, sırrı çözülemeyen bir sıra olaylar hızla birbirini kovalamaya başladılar. Girit, Tuna eyaletleri, Bosna-Hersek geri alınamadıktan başka, kimse daha ne olduğunu anlamaya vakit kalmadan, Osmanlı Afrika'sı (Trablusgarp-Bingazi) ile Ege adaları da elden çıktı (1911) . İtalya, Libya ile bizim Akdeniz adalarına oturdu.
312 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.