Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Onların yüzünde gördüğün her tebessümü mutluluktan, her göz yaşının umutsuzluktan ve her suskunluğunun haksızlıktan olmadığını ne kadar bilirsin? Bazen mecburiyet bu hallerinin adı, bazen sevgi. Bazen bir şeylerin günün birinde düzeleceğine dair olan inançları ayakta tutar onları, bazen ise inatları. Hepsi için değil sözüm elbet. Sözüm, eksilse de sevdiklerinin bir gülümsemesiyle kendini tamamlayan, zorluklar karşısında yılmayan yıkılmayan kadınlara. Tabi ki sonsuz değildir yüzlerine vuran ışıkları ve dillerinden düşmeyen sabırları. Çoğu insan, "Sen güçlüsün," deseler de, onlar da etten ve kemikten yaratılmışlardır. Gün gelir, uzun ince yollara takılır bakışları. Kaybettim demezler asla. Denedim derler. Yüreklerine bir düğüm atarlar ve geldikleri gibi sessizce giderler. Yani böyle bir kadın tanımadan, tanıdım diyemezsin kadınları... Duyacaksın, "Bir inattır yaşamak," dercesine, gelmişe ve geçmişe gönderdikleri o şen kahkahaları.
Kadının ezilmesi tamamen iyi niyetindendir. Belki de kadınlar anne olacakları için onlara sevgi ve duygusallık daha fazla yüklenmiştir. Kimseyi kırmak istemezler. Kötülük olmasın diye hep kendilerinden ödün verirler. Sevdikleri mutlu olsun diye kendilerini unuturlar. Onların bu halleri kötü niyetli insanlar tarafından suistimal edilir. Kadını bir insan değil, kendilerinin tapulu malı gibi görürler. Böyle insanlar merhametsiz ve egoisttir ya da küçüklüklerin de ezilmiş, kişilikleri oluşmadan büyümüşlerdir.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Tutalım ki dünya bir gün ayakları altında kırılıp döküldü, parçalanıp dağıldı, yaratıcı güç olarak sana böyle bir yıkılıştan bağımsız, varlığını sürdürecektir; yeni dünyaların ve yeni çağların düşünsel olanağıdır sanat.
Sayfa 40
“İnsan vardır kendisini aradığı için gider komşusuna; insan vardır komşusuna gidip kaybetmek ister kendisini. Kendinize duyduğunuz kötü sevgi bir zindana dönüştürür kimsesizliğinizi.
Nasıl bir tanrının çocuklarıyız böyle Her şeyde bir ‘hak etmiyoruz’ duygusu Hayranlık ve küçümsemeden yapılmış Zehirli bir sevgi, bir güzellik korkusu Hepimiz içimizdeki şarkıyla ölüyoruz.
Reklam
“Şiir seviyor, Atatürk hayranı bu yüzden onun ilgi duyduğu şeylere özel olarak ilgi duyuyor. Tarzı olmasa da onun sevdiği şarkıları dinliyor. Çünkü onun o şarkıyı sevdiğini bilmek kendisinin de sevmesini sağlıyor. Söz konusu Atatürk olduğunda tamamen duygusal davranıyor, hatta böyle düşününce ona duyduğu şeyin hayranlıktan öte olduğu görülüyor. Hayır, ona sadece hayran değil, ona derinden bağlı ve çok güçlü bir sevgi duyuyor.”
Sayfa 326Kitabı okudu
Kadının her türlü acıya ve aşağılanmaya göğüs gererek içinde taşıyıp olgunlaştırdığı bu insanlık, dış konumunda gerçekleşecek değişimler sonucu o geleneksel salt-dişilik kisve- üzerinden sıyırıp atsın yeter ki, gün ışığına çıkacak, henüz yarınlarda böyle bir şeyle karşılaşacaklarını sezemeyen erkekleri gafil avlayacak ve yenilgiye uğratacaktır.
Sayfa 12
İnsan ne kadar birikimliyse, tüm yaşantıları o kadar zengin nitelik taşır. Derinlikli bir sevgiye ulaşmak isteyenin tutumlu davranması gerekir; böyle biri toplayıp devşirecek, sağdan soldan bulup buluşturduklarıyla bal üretecektir.
Sayfa 10
Gerçi içini kötülük kaplamış, yüreğine bir damla vicdan düşmeyen bu insanların hepsinin sonu aynı olur. Yalnızlık. Allah’ın bize sunduğu en büyük servet olan sevgi böyle insanların hiçbir zaman ulaşamayacağı bir hazine. Bu insanlar da sadece bu dünyada kalbine gölge gibi düşen sahte dostluklar ve sahte sevgi gibi şeyler ile avutuyorlar kendilerini. Allah kimseyi onlar kadar alçaltmasın.
Reklam
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
İnsanlığın en büyük yanılgısı, ortak sevgi ve saygı alanında oldu çağımızda. İnsan, kalbinin bağını Tanrı'dan kopararak eşyaya, güçlü görünen insanlara, düşüncelere ve sitemlere bağlıyor. Bu bağlanışı şöyle veya böyle ölçülü bir bağlanış sanmayın. Bu, aklın ve sağduyunun kabul edeceği veya mazur göreceği bir ilgi değil, irrasyonel bir bağlanış, adeta bir tapıştır. İnsan çağımızda gönül tarlasına durmadan put dikiyor. Kendi türettiği eşyaya, kendi kurduğu sisteme ve kendinin yücelttiği insana tapmak yoluyla kendine tapmaya çalışmakta belki de. Kendini dolaylı yoldan putlaştırmanın boş deneyinde.
Kısacası yetişkin kendini çocuğun yaratıcısı bilir ve onun hareketlerini kendisinin çocukla olan ilişkileri açısından iyi ya da kötü diye yargılar. Yetişkin kendini çocuktaki iyi ve kötü ölçüsü, kıstası sanır. Kendini yanılmaz, çocuğa örnek, model olabilecek tek varlık olarak görür. Çocuk o modele göre yoğrulacaktır. Çocuğun yetişkinin yolundan sapması, yetişkinin hemen müdahale edip düzeltmesi gerektiği sanılan bir bela, bir illet, bir kötülüktür. Böyle hareket eden bir yetişkin, istediği kadar çocuğa karşı sevgi, şevk ve esirgemezlik ruhuyla dolu olduğunu sansın, çocuğun öz kişiliğinin GELİŞİMİNİ bilinçsizce baskılamaktadır.
Sorun önyargıların aşılması, bağışlanabilir bir düşüncesizlik veya basit anlamda bir hata olsaydı; ah, sorun keşke böyle bir şey olsaydı! Yersiz kuşkulara kapılmayan sen, her şeyi anlayan ve hissedebilen sen, bu yüzden hayatımdan kaybolup gitmezdin. Fakat durum bu değil ve yine de bu: Uzun süreli bir yoldan sapma beni ciddi ve eksiksiz bir sevgi için yetersiz hale getirdi.
"Seni seven sevecek ; sen kilolu da olsan, kötü alışkanlıkların da olsa, hiç çaba harcamasan da... Kimisi de sen elinden gelen her şeyi yapmana rağmen bir türlü seni sevemeyecek. Böyle bir durumda kendini akışa bırakmak en iyisi ; elbette sevdiğini göster ama sevgi dilenme. İnsanlar için fedakarlıklar yap ama bunu kendine rağmen yapma. İlla herkesin senin kadar emek vermesi gerekmez ama hiç emek vermeyene sen de emeğini sunma."
Sayfa 90 - Sahi KitapKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.