Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"İnsan yüreği, insan bedeni, insan kafası biz cennetten kovulduktan sonra bozuldu. Işık fışkıran bir kaynaktan çıktık, bir ulu su olarak bulana bulana, çarpuk çurpuk, yozlaşarak bugüne geldik."
Sayfa 165Kitabı okudu
Alışamadım.
Öldük, ölümden bir şeyler umarak. Bir büyük boşlukta bozuldu büyü... Nasıl hatırlamazsın o türküyü*? Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü... Alıştığımız bir şeydi yaşamak. Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok; Yok bizi arayan, soran kimsemiz. Öylesine karanlık ki gecemiz; Ha olmuş ha olmamış penceremiz... Akarsuda aksimizden eser yok.
*Bu aralar daha çok arabeski andırsa da, sabır . . .
Reklam
"Cahilsin, okur öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur."
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar
“Garip bir ağustos tadı damaklarımda, hiç yaz gibi değil bu mevsim. Yaz, ben gibi değil. Ya ağustoslar bozuldu… Ya ağzımın tadı…“ | Edip Cansever
Edip Cansever
Edip Cansever
Bozuldu ağa bozuldu, dünya kökünden bozuldu. Üstüne bastığım toprak ayaklarımın altından kayıyor sanki. Bugün dünü arıyoruz, yarın da bugünü arayacağımızdan şüphen olmasın.
Orhan Kemal
Orhan Kemal
Lânet bir öfkeyle bozuldu huzur, Kazancın doğurduğu kör bir nefretle... Zihinleri dürten, Alevlendiren şehvetle... Kana susamış bir iktidar hırsı geldi ardından, Küçük büyüğe yem oldu... Dur durak bilmedi katliamlar, Kardeş kardeşi vurdu, Babanın ölümü oğul elinden oldu, Kadınının kılıcıyla deşildi kocalar...
Reklam
Ondan sonradır ki aşiret bozuldu. Töreler kalktı. Devir döndü. İnsan miskinleşti.
Sayfa 291Kitabı okudu
Uzun ama lütfen okuyun
Filistin davasının en önemli savunucularından şehit Şeyh Ahmet Yasin'in mektubu: "Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum! Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!.. Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!.. Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı
BABAM VE BEN (YAŞANMIŞ BİR OLAY) Benim adim Fatma. 32 yaşında evli 2 çocuk annesiyim, ve ben dün babami kaybettim. Oyle bir aci çöktü yüreğime, oyle bir sanci hissettim ki beynimde; sanki bütün organlarım kanser olmuş ölüm aşamasındaymışım gibi dayanılmaz ağrılar içindeydim. Bu sekilde feryat figan bağıra çağıra ağlarken bir bir komşu yavaşça
Ölüm gerçek
20 yaşında bir genç hayalini kurduğu üniversiteyi kazanmak için bir yıl boyu hazırlandığı sınava girmeye hızlı hızlı sınav yerine doğru yürüyordu. Birden kolundan uzun boylu iyi giyimli yakışıklı bir adam tuttu. Bir anda daldığı dünyadan çıkarılan genç biraz bozuldu ama belli etmeden sakince: "Amca kolumu bırakır mısın? Sınava yetişeceğim" dedi. Adam daha tatlı bşr gülümsemeyle "Senin sınav bitti evlat. şimdi sonuçlara bakacağız, benim adım Azrail" dedi. Hoş bir hikaye değil, ama doğru olduğundan kimsenin şüphesi yok. Öyleyse sonuçlara bakmadan önce tedbirli olmak gerekmez mi? Saygılar bizden Mustafa Tuku
Reklam
Yadsıyamazsın, senin hepsi; kaleminle, daktilonla, sözcük sözcük canlandırdığın insanlar, olaylar, aşklar...
Ben savaş yıllarının çocuğu olduğum için, ilk talihsizliğim beslenme şartlarının kötülüğüyle başlamıştır. Bütün savaş yılları kara ekmek ile geçti benim için. Ekmekle birlikte her şey bozuldu. Bana henüz verilmeye başlayan terbiyem okula gitmeden bozuldu. Bütün çocuklar gibi, kötülüğünü, anlamını bilmeden küfür etmeyi öğrendim ve sebebini bilmeden dövüşmeğe başladım. Sokak aralarında, biriktirdiğim gazoz kapakları ile lik oynamak ve jilet kapaklarının en iyisi olan glitteyi arkadaşlarımdan çalmak suretiyle kumara ve hırsızlığa alıştım. Babam beni mektebe götürdüğü zaman, çantamla birlikte artık uzun bir hayat tecrübesini de omuzlarımda taşıyordum.
Bozuldu ağa bozuldu, dünya kökünden bozuldu.. Üstüne bastığım toprak ayaklarımın altından kayıyor sanki. Bugün dünü arıyoruz, yarın da bugünü arayacağımızdan şüphen olmasın..
biz de zannediyoruz ki devir yeni bozuldu
Aslında var olmayan hastalıklar için havalı tedaviler uygulayarak büyük servetler elde eden doktorlar monsenyörün giriş salonunda itibarlı hastalarına gülümsüyorlardı. Devletteki ufak tefek aksaklıklara, sorunu kökten temizlemek dışında türlü türlü çareler bulan proje sahipleri, monsenyörün resepsiyonunda yakalandıkları herkesin kafasını türlü türlü zırvayla şişirdiler. Dünyayı kelimelerle yeniden şekillendiren ve gökyüzüne tırmanmak için iskambil kağıtlarından bir Babil Kulesi inşa eden inançsız filozoflar, monsenyörün düzenlediği toplantıda, metalleri dönüştürmekle kafayı bozmuş inançsız kimyagerlerle sohbet ediyorlardı. O devirde insanın doğal olarak ilgi alanına girebilecek her türlü konuya kayıtsızlıklarıyla tanınan, iyi ailelerden gelen kibar beyler o akşam monsenyörün otelinde birer tükenmişlik abidesi gibiydiler.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.