palto gerçekten mükemmel; okuduğum en etkileyici kısa hikayelerden biri. gogolun, epey komik ve ordununkinden daha derin olan eseridir. (ya da bana daha derin geldi, ne de olsa koskoca 8. ferdinandim, sizden daha geniş görüşlü olacağım elbette) bu derinliklerde gezinince anlaşılıyor ki bir delinin hatıra defteri, palto ve burun ayni şeyleri anlatmaktadır dolayısıyla, bir arada, karman çorman bir şekilde değerlendirilmelerinde yarar var. Kısaca vurgulanan toplumsal statünün hayattaki temel rolüdür. bu, gerek statüsü nedeniyle sevdiğine kavuşamayan ve içinde fırtınalar kopan bir insan yardımıyla, gerek paltosuna göre sadece çevresindekilerin değil kendisinin de hakkındaki görüşlerinin değişmesiyle veya kaybolan bir burunun kaybolan yasam standardınıı sembolize etmesiyle anlatılıyor. hem de öyle güzel anlatılıyor ki gogoldan makas almak istiyor insan, yer yer eğlenceli yer yer dokunaklı farklı bir kitap. Adam delirerek ölmüş sonradan öğrendiğim bilgi öğrendikten sonra kitaba yaklaşımım çok daha başka oldu.
Önce bir şaşkınlık, afallama. Sonra haaa, aaaa, evet. Arkasından gülümsemeler, kahkahalar. Böyle başlıyoruz okumaya.
"Papalagi döşeğine yatınca da, içi büyük bir kuşun karın tüyleriyle doldurulmuş bir örtü çeker başına kadar. Bu örtü, kuşun tüyleri ortalığa saçılıp savrulmasın diyedir. Bu tüyler Papalagi’yi terletir. O da, güneş olmasa bile kendisini güneşin altında yatıyormuş gibi hisseder. Çünkü Papalagi, güneşin kendisine o kadar önem vermez."
İroni ise ironi. Teşbih ise teşbih. Alası var. İçinde yaşadığımız dünya için tipik bir kara mizah.
Akıcı, sade ve şık bir çeviri ile bize kazandırılmış bu kitap, hem eğlenceli hem de düşündürücü.
Alıntı yapılması düşünülse her sayfadan bir tane çıkıyor, her paragrafa çarpı atılıyor ya da çok fazla satırın altı çiziliyor.
Okunur.
Göğü Delen AdamErich Scheurmann · Ayrıntı Yayınları · 202013,9bin okunma
Düşünüyorum da neden gerçek değeri hak eden şahsiyetlerin kıymeti öldükten sonra ya da bir şekilde itibarsızlaştırıldıktan sonra anlaşılıyor güzel ülkemde? Hani hep deriz ya tekerrür eden tarih değil olaylardır diye, baktığımda bu durumun geçmişte neyse günümüzde de değişmediğini görüyorum. Halbuki bu şahsiyetlerin kıymeti zamanında anlaşılsa,
Herkes ve Hiç kimse için Bir Kitap.
Ne demek ki şimdi bu?
Yani şimdi böyle beylik laflar edeyim de okuyucu etkilensin diye mi yazmış bunu kitabın ilk sayfasına?
Unutulanlar unutanları asla unutmazlar gibi bir laf!
Hehe.
İlk okuduğumda tam da böyle söylemiştim.
En başta; Nietzsche okumak roman ya da hikaye okumaya hiç benzemiyor. Yapılan
Pis Moruk İtiraf Ediyor-Şarap Lekeli Defterden Bölümler-Charles Bukowski
Chuck Palahniuk,Charles Bukowski,Philippe Dijan veee Sadist Psikopat Marquis De Sade.Kim tanıştırdı abi beni bu adamlarla?Hangi arkadaş getirmişti bunlardan birkaçının kitaplarını cidden hatırlamıyorum,bana sorsanız para verip almazdım,tabi bu düşüncem birkaç sene
Sabah yatağınızdan kalktınız ve gününüz başladı.Bir gününüz nasıl geçiyor?Neler yapıyorsunuz?Neler kullanıyorsunuz?
İşte bu kitap size bunları anlatıyor,ama bilmediğiniz ve tahmin edemeyeceğiniz bir şekilde ve ÖĞRETİYOR!
Tarih öncesinden günümüze kullandığımız aletler nasıl yapıldı,nasıl evrildi,günlük hayatımızda yerlerini nasıl buldu?Ve
Bir psikiyatri doktorunun post-modern kafa yapısının ve boş zamanlarının sonucu bencilliğe ve bencilliğini sorumluluk almadan, kendinden bağımsız şekilde icra etmenin bir yolunu bulmasıyla psikoza itilmesini konu alan bir kitap. Ciddi bir şekilde okuyuculardan "zarlamalarını" beklemiyor da, daha çok bu konsepti -ki gayet yaratıcı- bir best-seller yazmak için kullanıyor gibi geldi bana. Aralarına beyin gıdıklayıcı bilgiler serpiştirilmiş güzel ama nihai halinde edebi değerden yoksun, eğlenceli bir roman. Her zaman vaktimizi sonuna kadar değerlendireceğiz diye bir şey yok. Ben okudum, beğendim. Çok muhafazakâr olmayan insanlar da gayet beğenebilir.
Eğlencesi kahkahasıyla, acısı ve tatlısıyla, müthiş bir kitabı daha geride bıraktım.
Kitabı ilk elime alışımda kitaptan aldığım enerji, beni onu okumaya teşvik etti. Üzülmektense çoğu yerde kahkaha attım, güldüm. Benim de istediğim tam da buydu, beni okurken gülümsetecek neşeli bir kitaba ihtiyacım vardı. Her yaştan insana rahatlıkla tavsiye edilecek, gönül rahatlığı ile okunabilecek bir kitap.
Gelelim kitabın konusuna. Müthiş bir yazar olduğunu düşündüğüm Şermin Çarkacı'nın, hâliyle eğlenceli ve müthiş bulduğum çocukluğunu anlatıyor. Her çocukta olduğu gibi, kahramanımızın da harika bir hayal gücü var. Kendisi sadece bir yazar olmasına rağmen çocukların psikolojisinden son derece anlayan, çocuklara önem veren bir kişidir. Karakter açısından kendime rol model olarak örnek aldığım güzel insanlardan biri. Neyse, devam edeyim. Çoğu zaman gerçekten onun yerinde olmak istedim. Sınırsız çikolata, sonsuz abur cubur... (Ama bu sadece bakkal çırağı için geçerli.) :) Kitabı okuduktan sonra ağzım açık ve hüzünle son sayfayı kapattım. Yazar olmasına şaşmamalı. Ticari zekâsı ve hayal gücü, şaşılacak derecede yüksek. Mesela insanları mutlu etmek için "çikolata kapaklarını açıp içlerine 'Afiyet Olsun' yazmak" gerçekten çok güzel bir fikir. Bu beni mutlu etti ancak müşterileri hiç mutlu etmedi belli ki... :) Kitabı şu şekilde bitirdim: Son sayfa kapanmıştı, kitabın kapağını çevirdim ve bir iç geçirdim. Sonra da sanki ben yaşamışım gibi içimden "hey gidi günler" dedim. Neyse benim çok işim var, daha büyüyüp adam olacağım... :)
Dedemin BakkalıŞermin Yaşar · Taze Kitap · 20189,4bin okunma
Saramago rüzgarına, Filin Yolculuğu uçurtmasıyla katılmam iyimiydi bilemiyorum çünkü bu okuduğum ilk kitabı. Deneyimli okur arkadaşlardan daha çok Kabil ya da Körlük ile başlamam gerektiği konusunda tavsiyeler gelmişti. Etkinlik yapılınca elimdeki ilk edindiğim kitabıyla başladım. Diğerleri de aklımda.
Değişik bir tat, yazım tekniği, anlatım