Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şiddetin (terörün) psikopolitiği
Eric Hoffer, dilimize Kesin inançlılar adıyla çevrilen kitabında, hayal kırıklığına uğramış ve tatmin bulamamış kişilerin, anlamsız buldukları hayatlarına bir önem ve anlam duygusu katabilmek için, kendilerini kolayca kurban edebileceklerini yazar. Fanatik tutumları benimseyerek kendi kimliğini grup kimliğinde eriten bu nevi bireyler, aslında
Din hiçbir zaman sadece bireyin zihnini kurmak için gelmiş değildir. O, bireyi yetişkin, olgun bir hâle getirdikten sonra toplumsal yaşamda ona aktif olarak bir yer vermek ister. İnsanın toplumda aktif olarak yer aldığı bu sürece, bireyin şahsiyet/kişilik kazanma süreci diyoruz. Bu süreç aynı zamanda bireysel olan imanın da toplumsallaşma sürecidir. Ahlak da toplumun içine çıkarak bireyselliklerini birer şahsi kişiliğe dönüştüren bu insanlar sayesinde olmaktadır. Sevgili Peygamberimizin, 'Din Ahlaktır.' buyurmasının hikmeti de budur. Böyle bir donanımla toplum hayatında yer alan insanın önüne mü'min olma iddiasını test ettirecek imtihan vesileleri çıkacaktır. Salt mū’min olma iddiasının denendiği yer toplumdur ve insanlarla ilişkimizdir. Kur'an buna 'sarp yokuşa tırmanmak' adını vermektedir. İnanılması gereken iman esaslarına inanmak düz ovada yol almak gibidir. Bunlar bireyseldir. Ama bu inanç esaslarının gereğini yapmak, düzlüğün bittiği ve artık bir yokuşa tırmanmanın başladığı andır. Zor olan da burasıdır. Mü’min ile mü'min olmayanı ayıran da bu noktadır.
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Rol yapma siyaseti
kitap ve düşünce kültürünün giderek göz ardı edildiği bir süreç yaşanıyor. İnsanlar, sanal ve görsel dünyanın büyüsü içinde yitiyorlar. Siyasa artık bugün belli merkezlerden yönetiliyor. insanlar gün boyu sadece medya karşısında, sanal dünyanın büyüsüne kapılmış bulunuyorlar. Birisi sanal dünyadan; yalan ve yanlsatıcı bir ileti gönderse bu, çok kısa zamanda dolaşma girer, gerçek bir olaymış gibi kabul görür. Gücü elinde bulunduranlar medya aracılığıylabir olayı ya çok sivriltirler ya da göz ardı ederek unuttururlar. Günümüz siyasi adamları, sahnede rol yapan kimselerdir genellikle. Onlar rollerini yapma da başarılı iseler bir süre siyasaya tutunurlar. Değillerse çok çabuk gözden düşerler.
Sayfa 21
İnsan sürekli bir 'kendine hakim olma' süreci içerisindedir. Ancak bu süreç içerisinde insan, bir dünya üretir. Sadece kendi ürettiği böyle bir dünyaya kendini yerleştirir ve hayatını gerçekleştirebilir.
Bir okur, okuyacağı kitapları nasıl seçer? Çoğu okur, kitap seçimi yaparken araya güivendiği aracı kurumlan sokar. Sıradan bir okur, okuyacağı kitapları seçerken kitap eklerine, gazetelerin kültür sanat sayfalarına, edebiyat dergilerine, eleştirmenlerin önerilerine, öıdül alan kitaplara, kitapçıda vitrine konan kitaplara bakar. Genellikle süreç şöyle işler: Bir otorite bir şey söyler, okur da bunu onaylar, tekrar eder ve taşır. Bu otorite, bir eleştirmendir, bir köşe yazarıdır, bir televizyon programcısıdır, bir ödül jürisinin onayıdır, bir kitap ekinde çıkmış yazıdır, gazetelerin kültür sanat sayfalarıdır, panolardaki reklamdır ya da kitapçıya girdiğinizde gözünüze sokulan kitap yığınlarıdır. Ve bunların çok büyük bir çoğunluğu aynı şeyleri söyler. Adlarının birbirinden farklı olması sizleri yanıltmasın. Hiçbir zaman okurun gözü önüne, çıkmış bütün kitaplar serilmez; sıradan okur da çıkmış kitapların arasından inceleyerek tercihler yapmaz. Okur bazı kitapları hiçbir zaman görmez, bazı kitapları ise 50 kez görür. Bazı kitaplar yok sayılır; bazıları ise panolarda, kitap eklerinde, televizyonlarda, kitapçılarda ve hatta bankamatiklerde okurun gözüne sokulur. Umberto Eco'nun şu cümlesini hiç unutmamak gerekir: "Kültür ve sanatta bize 'en iyi' diye sunulanlar esasında sadece menüdeki tercihlerle sınırlıdır."
Sayfa 44 - Sıradan Okur ve "Ağır" KitaplarKitabı okudu
Siz kitapları raflara diziyorsunuz ve hepsi bir toplam ediyor, ama bu sadece bir yanılsama. Çeşitli konuları takip ediyoruz ve insan bir süre sonra kendisine çeşitli dünyalar tayin etmiş oluyor; ya da şöyle diyelim, kendisine, elindeki izlerden yola çıkarak, bir seyahat rotası çiziyor. Bu, basit bir iş değil. Sahip olmadığımız bir kitaba yapılan göndermeler karşısında duyduğumuz ilgi sonucu kaynakçalarla tamamlanan bir süreç...Kitapları buluyor ve onların bizi başka bir yere götürmelerine olanak tanıyoruz.
Reklam
Lenin'in ünlü "Devrimci kuram olmadan devrimci hareket de olmaz." sözü*, bir devrimin lafazanlıkla ya da aktivizmle değil; praksisle, yani yapıları dönüştürmeye yöneltilen düşünce ve eylemle gerçekleştirileceği anlamına gelir. Bu yapıları radikal bir biçimde dönüştürmeye yönelik devrimci süreç, önderlerini "düşünenler", ezilenleri de sadece "yapanlar" olarak tasarlayamaz.
Sayfa 121 - *Lenin, What is to be Done? Essential Works of Lenin, New York, 1966, s.69 derleyen: Henry M. Christman
İnsanlar yaratılmamış olduğu gibi, biyoloji bilimine göre ortada bu insanlara bir şeyler "bahşeden" bir "Yaratıcı" falan da yoktur. Ortada sadece hiçbir amacı olmayan son derece "körü körüne" ilerleyen bir evrimsel süreç var ve bu da insanların "doğmasını" sağlıyor. "Yaratıcı tarafından bahşedilmiş", aslında "doğmuş" olarak tercüme edilmelidir.
1.000 öğeden 911 ile 920 arasındakiler gösteriliyor.