Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
… Bazıları burda, bazıları ölmüş ve bazıları yabancı.
Sayfa 27 - KABALCI YAYINEVİKitabı okuyor
Metroda bir telaş, bir telaş! İnsanlar kendilerine psikolojik bir dokunulmazlık alanı yaratmak için hiç göz göze gelmiyor ve hayattaki tek amaçları bir yerden başka bir yere ulaşmakmış gibi koşuşturup duruyorlar. Oysa gelecek yıl bu insanlardan bazıları hayatta olmayacak On yıl sonra ise çoğu göçmüş olacak bu dünyadan. Ya elli yıl sonra? Herhalde pek azı görecek o günleri. Sonra hiçbiri kalmayacak. Peki o zaman nedir bu telaş? Nedir bu çırpınma, bu başarı açlığı bu ihtiras, bu para ve iktidar didişmesi. Genç kız niye ağlıyor? Köşedeki yaşlı adam niye böyle öfkeli? Ve neden dolayı insanlar, tabakta yatan şu uskumru gibi mahzun? Nasıl olsa hepsi bekledikleri trene binip bir daha hiç dönmemek üzere gidecekler. Hem de hırslarını burda bırakarak!
Reklam
Bizim buranın eriği üzümü yerine masalı, efsanesi meşhurdur. Fakat her yerde duyup okuduklariniza benzemezler.... Olan şeyleri olmamış gibi söylemek adettir. Misal, " bir varmış bir yokmuş" diye başlamaz hikaye, sadece " yokmuş" denir " ve hatta hiç var olmamış..." Bazı kelimeler saklıdır burda, bazıları da puslu, gözü alışmayan göremez.
Sayfa 83
“… Aman Tanrım biraz gerinmeliyim keşke burda o olsaydı kendimi bırakabileceğim biri içim yanıp tutuşuyor ya da rüyamda görsem beni arkadan parmağıyla gıdıklayarak 2 kez yaparkene bacaklarımı onun etrafına dolamış durumda 5 dakika kadar geldiydim sonra da onu kucaklamıştım Oh Tanrım her bir türlü şeyi bağırarak söylemek istiyordum sik gibi bok gibi öyle şeyler yani ama çirkin kaçmasın diye ya da o kelimelerin yaratacağı gerginlikten nasıl karşılayacağını bilemezsin ki bir adamı önce tanıman lâzım Allaha şükür ki hepsi onun gibi değil bazıları o işi yaparken nazik olmanı isterler bu zıtlık dikkatimi çekti yapıyor ama konuşmuyor …”
_Marki de Sade, kendisinden başka benzeri olmayan biridir. Hayatından ibaret bu acı deneyin en belirgin çizgisi, başkalarıyla arasında hiçbir bağ kurmamış olmasıdır. Sade, doğuştan hükümlü olduğu yalnızlığına öyle keskin, öyle aşırı erotik oyunlar doldurmuştur ki, suç ortakları bile ona karşı olmuşlardır. Kendine karşı bölünmüştü ve herkese
Tanrı'nın ilahi adaleti burda; Zuhruf Suresi ,Ayet 32
"Dünya hayatındaki geçimlerini aralarında böldük ve bazılarını üstün kıldık ki bazıları bazılarına hizmet etmekle âlem düzen bula..." (Zuhruf Suresi ,Ayet 32) Yukarda ki ayet ile görülüyor ki şeriatçı zihniyet, her ne kadar Tanrı'yı her şeyi yapmaya ve yaratmaya kadir bir Yaradan olarak kabul ediyor görünmekle beraber, her ne
Reklam
O kadar çok ölüm öpücüğü adayı var ki müşterilerin birkaç kez uğrayıp uğramadıklarının denetlenmesi gerekiyor. Bazıları yakınıyor: -Ama daha ölmedim! -Ah, Death Kiss’in etkisini gösterebilmesi için belli bir zaman gerekebilir, ama sonuç alınır mutlaka, ayrıca herkese yetecek kadar bulundurmamız gerekiyor. İntihar etmek isteyenler daha fazla para vererek bütün bir geceyi Marilyn’le geçirmenin mümkün olup olmadığını soruyorlar. Lucrece rahatsız oluyor bundan. -Yok daha neler? Pezev*nk değiliz burda! Kızan Mishima dükkandan kovuyor bu insanları: -Haydi, defolun! Sizin gibi müşterilere ihtiyacımız yok burada. -Ama ben ölmek istiyorum. -Çekin gidin buradan. Tütüncüye gidin!
En büyük suçumuz Hitlereboyun eğmek! İçimizden bazıları ona hayrandı ve artık en azılı düşmanları haline geldi! Ne kurnaz bir ikiyüzlülük ama! Bir söz sanatı var ama bulamadım ben burda
Takvâ ne imiş?.. Dikenli bir tarlada elbisesi yırtılmasın, ayağına diken batıp ayağını kanatmasın diye dikkatli yürümek gibi imiş. O halde bir müslüman nasıl yürüyecek hayatı boyunca?.. Nasıl bir yol tutturacak hayatında, nasıl yaşayacak?.. Dikenli bir tarlada yürüyormuş gibi yaşayacak. Bu tarlanın, dünya tarlasının dikenleri nelerdir?..
Sayfa 101
"...Bazılarının kendileri kadar büyük acıları vardı ve elbette onlar arkalarında mahvolmuş yaşamlarından başka hiçbir şeyleri olmayan, ama sıkıntılarını kabullenmiş insanlardı. Burası farklıydı; burda mantık filan yoktu. Yalnızca umutsuzluk; çarpık küçük gövdeli, şekilsiz kafalı, bazıları yerde birbirine sokulmuş, yerlere ve odaya öylesine fırlatılmış boş çuvalları anımsatan hareketsiz ve durgun kıvrılmış bebeklerin umutsuzluğu vardı. "
Sayfa 136Kitabı okudu
Reklam
Bizim buranın eriği, üzümü yerine masalı, efsanesi meşhurdur. Fakat her yerde duyup okuduklarınıza benzemezler... Olan şeyleri olmamış gibi söylemek âdettir. Misal, ''Bir varmış bir yokmuş'' diye başlamaz hikaye, sadece ''yokmuş'' denir ''ve hatta hiç var olmamış...'' Bazı kelimeler saklıdır burda, bazıları da puslu, gözü alışmayan göremez.
Bu sayfada kalakaldım sanırım uzun süre burda kalacam.
Bu yolu seçtin. Olabildiğince az hissetmek. Duygularını olabildiğince önemsememek. Ne sevgiyi ne de nefreti ciddiye almak. Pürüzsüz bir düşünce ağı kurabilmek adına duygularının boğazını sıktın. Bazıları kangren olup öldü, bazıları cılız hayatlarını sürdürdü. Zihin sınırları içinde, düşüncenin duygudan başka, düşmanı yoktu ve sen bunun farkındaydın.
CERVI KARDEŞLERE VE ONLARIN İTALYA'SINA
Alçaklar gülüyor tüm dünyada krallar, ozanlar, yineleyen dünyayı düşlerde, kötülük bilgeleri, bilgelik hırsızları. Benim ülkemde de gülüyorlar acımaya, sabreden yüreğe, umarsız hüznüne yoksulların. Ve güzeldir yurdum insandan, ağaçtan yana, şehitlerden, taştan ve renkten ve düşünceden yana, ilk çağdan beri. Azizlerinizin göğsüne vuruyor
Sayfa 130 - KavramKitabı okudu
Cemal Oğuz Öcal (1913-1971), İstanbul Erkek Öğretmen Okulunu bitirir (1935). Öğretmenlik yapar. Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümüne girer. 3 Mayıs 1944 Turancılık olaylarında Serdengeçti ile birlikte tutuklanır; okuldan kaydı silinir. Berat edince 1947'de öğretmenliğe döner. Heceyle milli, hamasi şiirler yazar. Serdengeçti ile önceden
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.