Kağıttan Köprüler. Tüm arkadaşlarıma tavsiye ettim. Uzak doğu ülkelerinin simgesi mavi lotus çiçeğinin felsefesinden yola çıkmış yazar. İnsanların iç sesleriyle geçmişlerine dair yaptıklarının yoğun sorgulamasını okuyup her karakterin içine giriyorsunuz. Bir sıfır önde gidiyorsunuz. Çünkü sizin bildiğinizi diğer karakterler bilmiyorlar. Para psikoloji konularından telepatiyi işleyen, yoğun bir mistisizmi içeren, duygu dolu, aşkı hem erkeğin iç sesinden hem de kadının iç sesinden sorgulatan, cevaplar arayan, her iki tarafın eski yaralarını sarmak için kendileriyle iç savaşlarını, muhakemelerini gözler önüne seren muhteşem bir kitap. Eski Mısır döneminde kazılarda çıkarılan Edward Smith papirüsleri üzerinde yazılı olan reçeteden yola çıkılarak mavi lotus çiçeğinin hem kendi felsefesiyle hem de özüyle harmanlanarak laboratuvarda üretilmeye başlanan bir ilacın yolculuğu ile kaderleri değişen bir ailenin özlem dolu buruk hikayesinin yan ısıra, otuz yıl içindekilerle kayıp bir güncenin zamandaki yolculuğunun nasıl son bulduğunun hikayesi. Kurgu son zamanlarda yerli yabancı okuduklarımın arasındaki en iyisi. Karakterler yabancı. İstanbul, Kahire, Strazburg, Colmar' da geçiyor. Üslubuna bakınca "bir Türk yazmış olamaz bunu" dedirten bir kitap. Fevkalade sürükleyici dili ile eğer vaktiniz varsa iki günde bitirebileceğiniz bir kitap.
Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız...
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi nerdesin, ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın , değil mi?
Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz .
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten. Ömür
Özlüyor insan herşeye rağmen
Kimi zaman özlem duygusunu
Kimi zaman özlenen özü
Kimi zaman özlemle geçmişi
Özlüyor insan herşeye rağmen
Acısı tatlısı demiyeceğim
Acı tatlı duyguda bir benim için
Bütün varlığımızı sarmıştı keder .Buruk bir tat bırakarak gelip geçen sözleşmeli kederlerden değildi. Yiyip içtiğimize, konuşup sustuğumuza, düşünüp taşındığımıza, hatta o kırgınlıkla düşünemeyip taşınamadıklarımıza bile sızmıştı."
Pamuk bu eserinde Nişantaşı yazarlığını bir kenara bırakarak ve İstanbul'un yitik insanlarını konu edinerek yazarlık kariyerinde çizmiş olduğu imajı bir kenara bıraktığını ve aslında herkese hitap edebildiğini kanıtladı şahsımca. Eser'in kurgusu anlatımı ve seçtiği üslup açıcısından gerçekten başarılı bulduğum bir eser. Mahsun ve yalnız kalmaktan korkan bir adamın inişli çıkışlı hayatını sıkılmadan okuyacağınıza eminim. Kitap sonunda Mevlut karakterinin benim gibi yalnızlığına siz değerli okurlarında buruk bir gülümsemeyle eşlik edeceğine eminim... Hayatta Mevlut gibi saf ve temiz kalabilmek için özlemle beklediğiniz Rayiha'nız yoksa içinde binlerce Rayiha ve onun sıcak şefkatini bulabileceğiniz kitaplardan yolunuz ayrılmasın..
Her devrin bir insanı vardır. Yazar 80 leri çocukların,yaşlıların,gençlerin,köylünün,işçinin,memurun,devrimcinin kısacası insanın gözünden yaşamın içinden anlatmış. Yakın tarihimizi içten bir anlatımla yeniden hatırlamak buruk da olsa güzeldi. Yazar satır aralarında kendi yaşamından da kesitler sunduğu için taraflı anlatıyor ama yine yaşananların gerçekliğini bu durum etkilemiyor. Ben çocukların olaylara bakış açısını en çok beğendim. Çocuktur anlamaz deriz ama çevresine en saf duygularla duyarlı olan çocuklar. Çocuk gözüyle 80 leri yaşamak , anlamak isteyenlere tavsiye ederim.
DevirEce Temelkuran · Can Yayınları · 20162,515 okunma
Ustalaşma, sadeleştirme ve bununla beraber zerafet katmak, Japon geleneklerinde Şibumi olarak ifade ediliyor. Şibumi’nin asıl anlamı “ham hurmanın buruk tadı” imiş.
Azdı bir gün korkularım, tartıldım terazide; baktım mahşer toplanacak
Birkaç çiğnenmiş ceset eti ve birkaç buruk sevap tanesi
Düşüverdim yollara bunlar mı beni kurtaracak