Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Lise önemli
ilk derse girdiğim gün öğrencilerime hep aynı şeyi söyleyerek başlıyorum; "Robert Kolejli, St. Josephli, Alman Liseli, St. Benotli ve St. Georglu olanlar ön tarafa buyurun" Ondan sonra da sınıfın diğer öğrencilerine hitap ederek diyorum ki "Bakın, ben dersi saydığım okullardan gelen öğrencilere göre anlatacağım. Yetiştiniz yetiştiniz, yetişemediniz işte kapı!" Çünkü bunu bir yarış olarak görmekte fayda var. Tabii elenenler oluyor ya da aynı dersi on defa alanlar, malum atılmak kalktı. Ama yine de öğrenci alması gereken o notu alana kadar vazgeçmiyorum.
Sayfa 175Kitabı okudu
Yunan komutan Trikupis anlatıyor.
Askerimiz çok yorgundu ve cephanemiz bitmişti. Beyaz bayrak çekip teslim oldum. Atatürk beni mert bir askere yakışır bir biçimde kabul etti. Gazi’nin bana söylediği sözleri hiç unutamayacağım: üzülmeyin generalim, dedi siz Görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte yenilmekte vardır. Napolyon da savaş kaybetmiş, tutsak olmuştu. Size karşı büyük bir saygı besliyoruz. Burada kendinizi tutsak durumda saymamanızı rica ederim. Konuğumuzsunuz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun istirahat edin.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Atatürk savaşı adım adım takip etmiştir. Askerliğe bir bilim olarak ilgisi vardır. Bu muharebeyi nasıl kazandık, onlar neden kaybetti vs. birçok sorunun cevabını arar. Yunanlıların yaptıkları hatalara bakar. Mesela, taarruz sürerken bir telgraf gelir, bizimkiler telgraf karşı tarafın eline ulaşmadan kesip alır. Telgrafta Trikopis’in başkomutan
Akıl ile zeka arasındaki fark.
İlk derse girdiğim gün öğrencilerime hep aynı şeyi söyleyerek başlıyorum; "Robert Kolejli, St. Josephli, Alman Liseli, St. Benoitli ve St. Georglu olanlar ön tarafa buyurun."
Sayfa 175Kitabı okudu
_İnsan, ya insan gibi akıllıca söylemeli yahut hayvanlar gibi susmalıdır! _Sessizce bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, gevezeden daha üstündür. _Her ormanı boş sanma, belki de kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur. _Hastaya şeker vermek günah olur, çünkü ona acı ilaç fayda verecektir. _İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok
_Estetik: Güzel Sanatlar Felsefesi’dir. _Sanat: Kendisini nesne olarak alan Tin’dir. Yaratıcı Ruh’un nesneleşmesidir. İnsanın doğaya öykünmesi ve gereksinmesi olup tinsel ve duyusal olanın uyuşmasıdır. _Sanat, bizleri felsefi düşünmeye çağırır; felsefi düşünme ile de o, sanatta bir yenilenmeyi, yeniliği sağlamayı değil, ama sanatın temelinde
Reklam
KONYA TABURU'NUN KURULUŞU
Yunan savaşının yeni başladığı günlerden bir gün Mustafa Kemal Paşa, Konya'ya geldiğinde (3 Ağustos 1920), Mevlevî tekkesini de ziyaret etmiştir. Postun en büyüğü Çelebi Efendi ile birlikte kahve içtikten sonra, Postnişin (Büyük Çelebi): -Paşam kavga hepimizin, biz nasıl katılacağız? Dediğinde; Paşa'nın: -Maddî yardım ve insan yardımı bekleriz. Demesi üzerine, Baş Çelebi: -Biz hazırız, davetinizi bekliyorduk Paşam. İki yüz otuz kişi eli silâh tutan mevlevî genç müridimiz var, emir buyurun, yüzbaşıya hemen talime başlasınlar. Ayrıca kasada yüz elli altınımız ve on beş araba kadar depoda erzakımız var. Bunları orduya bağışlıyoruz. Harp bitmeden türbenin kapısı da açılmayacaktır. Gazamız hayırlı olsun. Diyerek, Kemal Paşayı kapıya kadar uğurlamıştı… …Mevlevi Bölüğü ve Konya'dan katılan diğer gönüllerle birlikte meydana gelen Konya Taburu, Sakarya Harbi sırasında Yunanlıların Ankara'ya yürüyüşünü Haymana ilerisinde durdurmuştur.
Sayfa 118 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Sana hayran olmayan mı var Atam
Gazi’nin bu esnada ki sözlerini hiç unutmayacağım: “Üzülmeyin General “dedi . Vazifenizi sonuna kadar yaptığınız askerlikte mağlup olmak da vardır Napolyon da vaktiyle esir olmuştur.Size karşı büyük bir hürmet hissi besliyoruz. Burada kendinizi esir addetmemenizi rica ediyorum.Misafirimizsiniz. Yakında her şey düzelecektir buyrun istirahat edin . Atatürk’ün bu ince ve Nazik muamelesi karşısında ben de büyük kumanda karşı içimde bir hayranlık duymaya başlamıştım.
Sayfa 67
"Elinizi uzatın." Ellerimi uzatıp: "İşte buyurun, dedim. Ellerimi tuttu "Şimdi de benim hikayeme başlıyoruz,"dedi.
Sayfa 42 - Mahzen Yayınları/ Çeviri: İremgül Keskin
Çölde Kaybolmak
Develerden sadece birini görüyorum! Diyor: ve çevreye baktığımızda anlıyoruz ki develerden biri kaybolmuş. Sen kal Zeyd, ben bakayım, diyorum, kendi izlerimi takip ederek geri dönmem zor olmayacaktır. Ve şafak sökerken, kum vadisinin içlerine doğru açılarak tepelerin ardında kaybolan yitik devenin ayak izlerini izleye izleye ilerliyorum. Bir
Sayfa 32 - İnsan Yayınları 22.Baskı
Reklam
Allah Azze ve celle Kolaylaştırır!!!
Yukarıda söylediklerimiz ilk etapta zor gelebilir, gözümüzde büyüyebilir. Böyle düşünmeyelim. Biz bir adım atalım, Yüce Allah birimizi on yapacaktır. Biz bildiklerimizle amel edelim, Allah (cc) bilmediklerimizi öğretecektir. Biz O’ndan korkup sakınalım, Obize bir çıkış gösterecek ve hiç ummadığımız yerden türlü bilgilerle rızıklandıracaktır. Biz elimizden geleni ortaya koyup O’na dayanalım; yani gerçek bir tevekkülle tevekkül edelim, O bize yete cektir. Biz özümüz, sözümüz ve eylemlerimizle O’ndan hidayet isteyelim, O bizi yolun en doğrusuna hidayet edecektir. Bunlar O’nun vaadleridir. Şayet bu vaadlere karşı güvensizlik duyuyorsak; biraz değil, bayağı bayağı modern cahiliyeden etkilenmişiz demektir. Zira modern cahiliyenin amentü esaslarından biri; bilim dışında hiçbir şeye tam anlamıyla güvenmemektir! Birçoğumuz farkında değiliz belki; ancak şu ânda ümmetin en ciddi sorun larından olan “İlahi vaadlere karşı suizan”, tornasından geçtiğimiz modern cahiliyenin eseridir. Bu sebeple çoğumuz İsviçreli bilim adamlarına, diye tisyenlere, güzellik uzmanlarına, kıytırık gazete haberlerine vahiyden daha çok güveniyoruz. “Çok yemek kalbe zararlıdır.” diyen İslam âlimine burun kıvırıyor, bilim adamı söyleyince diyete başlıyoruz. “Az uyuyun.” diyenâlime dudak büküyor, kişisel gelişimci söyleyince uykumuzu düzenliyoruz. Oysa birçoğumuza sorulsa İslam âlimlerine daha çok güvenilmesi gerek tiğini söyleriz. İnandığımızla pratiğimiz arasındaki farkın nedeni, modern cahiliyenin üzerimizdeki olumsuz etkisidir.
Sayfa 113Kitabı okudu
:D
Bir gün Levent yine çekimde. Setten bir arkadaşı yanına gelip telefonu uzatıyor, "Abi, seni Doğan Güreş Paşa arıyor," diyerek. İstemeye istemeye alıyor telefonu. "Bir dakika, paşamı bağlıyorum," diyen sekreterin bile ses tonu emreder gibi, telefonda marşlar çalıyor! Az sonra paşa bağlanıyor: - Oğlum hiç yakışıyor mu sana? -
≈)))
Gazi'nin bu esnadaki sözlerini hiç unutmayacağım: "Üzülmeyin General" dedi. "Siz vazifenizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte mağlup olmak da vardır. Napolyon da vaktiyle esir düşmüştü. Size karşı büyük bir hürmet hissi besliyoruz. Burada kendinizi esir addetmemenizi rica ediyorum. Misafirimizsiniz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun, istirahat edin."
Sayfa 68 - Yunan Başkomutanı TrikopisKitabı okudu
68 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.