Kaç düğüm attım bugün
Kaçını sana
Kaçını bana
Kaçını, birlikte seveceğimiz kedi yavrularına
Boyayacağımız duvarlara
Dikeceğimiz kuşkonmazlara
Daha daha yapılacak ne varsa
- gerisini sen hatırla-
Kaç düğüm attım bugün?
Bozulmasın büyü!
HG
Büyü de baban sana
Büyü de
Acılar alacak
Büyü de baban sana
Büyü de
Yokluklar alacak
Büyü de baban sana büyü de
Bitmez işsizlikler açlıklar alacak
Büyü de
büyü de baban sana
Baskılar işkenceler alacak
Kelepçeler gözaltılar zındanlar alacak
Büyü de
Büyüyüp on yedine geldiğinde
Büyü de baban sana
İdamlar alacak
Cezâ ve mükâfat, Kur’ân’da çok net,
Kimsede ne korku.. Ne de bir gayret.
Sanki.. Bize değil, Cehennem, Cennet;
Olmuşuz.. Fal, büyü, cinlere tâbî;
Ne kadar da sabırlısın.. Yâ Rabbî...
O “Kâlû Belâ”yı, unuttuk çoktan,
İşret soframızda, kuş sütü noksan.
Kimin umûrunda; “Mâide” doksan;
Olmuşuz.. Münâfık fırkaya tâbî;
Ne kadar da sabırlısın.. Yâ Rabb
~√~
Ben o'ymuşum kahretsin. Kim yaptı bunu. Kaç yüzyıllık işkence bu... Nerden bulaştım. Bu büyü nereden sarıldı sırtımın ucuna. Neresinden vurdular kırgın sessizliğimi
Ah o zor veda... Boyun eğiyorum, bir de...
Evet, kendiliğinden gelen gecelerden bir gece....
Saçlarını bırakmadan giden kadın..
Eriyen gözlerim..
Bozulan büyü.
Yaşamın üçünçü yarısı böyle başladı.
"..Ve ağustoslar eylüle
Bir yol alış duygusudur ki, biliriz
İnsanlar zamanlardan önce boğulur.
Balkonlar açar çocuk yaşında, yalnızlık kurur
Bir iki ölmeyle bir iki yaşamayla ancak kurtulunur.
Ne kaldı o yükselişlerden. Kalan ne
Ey kiremit renkli büyü, güneyin kızgın birimi
Biri öldüyse çok geç
Biri öldüyse çok erken belki
Pırnallar, arıkuşları, ayçiçekleri
Gece
O kadar yalnızım ki birden, gördüm de
Binlerce yıldızıyla bu sonsuz mağaranın içini
Ha yanıp söndü, dedim
Ha yanıp sönmedi bir ateş böceği."
“ Eleştirmek için gereken enerji, büyü için gerekenden çok daha fazladır. Üstelik, birçok şeyin yanında mesela cahillerin suçlama, dahilerin itiraf tutkusu; tabiatın, ağırlığını büyüden yana koyduğunu gösterir.”