Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ân, Zaman, Hayat, Yaşayış, Unutuş, ve Unutuluş
Çocuk İsa yanında tahtalarla oynayıp duruyordu, o tahtalar az ilerde bir çarmıha çakılıyordu, Yakup bir yanında hasreti, bir yanında kavuştuğu Yusuf'u ile bir arada duruyordu, dünya hem kuruluyor hem yıkılıyor, an an içinde devriliyor, bir yerden bir buzul parçası eriyip düşerken büyük bir gemi batıyor, hiç sönmeyecek gibi yanan bir ateş birden sönüveriyor, en bilindik herkesin tekrarındaki bir söz aniden unutuluyor, yüzyıllar boyunca hatırlanmıyor, dikmek için yüzlercenin uğraştığı bir taş binlerce tarafından sökülüyor, bir anlık heyecan duyarken birisinin gözünün feri inançsızlıktan sönüyor, biri kapıda beklerken beklediği az ilerde can veriyor, ahiret için yaşayanlar ve bekleyenler varken ahiret bu ahirliğinden habersiz kendini taptaze duyarak her gün yeniden olgunlaşıyor, bir üzüm asması toprağa düştüğü an üzümün tanesi de bir ağza düşüyordu. Başını ânın içinde nereye çevirse geçmiş, gelecek şimdinin içinde koyulup açılan ama hep aynı kalan bir kıvamın içinde dönüp duruyordu. Her şey ama her şey bir ipe dizili serçelerdi, yan yanaydı. Sağındaydı on bin yıl evvel denen, solunda da bin yılın sonrası vardı, hepsi de şimdiydi. Bir ipte serçelerdi.
Diğerleri gidince aniden vites değiştirirdi. “Sen bu şekilde konuşmaya inanmıyorsun, değil mi?” diye başlardı. İnanmadığımı itiraf etmek zorunda kalırdım. “Yanılıyorsun,” diye devam ederdi. “ İnsanlarla iyi geçinmek zorundasın, içlerinden birine ne zaman ihtiyaç duyacağını bilemezsin. Özgür ve bağımsız olduğun varsayımıyla hareket ediyorsun sen. Bu insanlardan üstünmüşsün gibi davranıyorsun. İşte bu noktada büyük bir yanılgıya düşüyorsun. Beş yıl, hatta altı ay sonra nerede olacağını nereden biliyorsun? Kör olabilirsin, bir kamyonun altında kalabilirsin, akıl hastanesine kapatılabilirsin, başına neler geleceğini kestiremezsin. Kimse kestiremez. Bir bebek kadar aciz kalabilirsin...”
Reklam
Günün birinde aniden ilham gelse, sanatın olanca gücü içime dolsa, uykuya bir güzelleme yazardım. Hayatta uyuyabilmekten daha büyük zevk tanımıyorum.
Sayfa 159 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Dünyanın en güzel hissi
"...kitaplar ona büyük bir haz veriyordu. Özellikle roman okurken aniden kendini başka bir evrende buluyor, içi kıpır kıpır oluyordu. O evrenden çıkıp gerçek hayata döndüğü anda tatlı bir rüyadan uyanmışçasına içi sızlıyor ancak bu üzüntü uzun sürmüyordu. Çünkü kitabın kapağını açtığı anda tekrar o büyülü dünyanın içine adım atabiliyordu."
Sayfa 11 - YoungjuKitabı okuyor
.... aşıktı bu kıza, hemde fütursuzca, sorgusuzca, nedensizce, kalbinin en derinlerinden aniden gelircesine, en büyük fırtınaları beraberinde getirircesine ve yokluğunda ölürcesine aşıktı.... sanki bir tek onun varlığıyla tamamlanacaktı.
Sayfa 449Kitabı okudu
Hanlığın kurucusu Hacı Giray Han 1466 yılında aniden öldü. Büyük bir ihtimalle içeride gücünü arttırmasından hoşnut olmayan kabile reislerince zehirlenmişti. Hacı Giray’ın ölümüyle Kırım'da Tatarlar arasında yoğun bir iç savaş dönemi başladı.
Reklam
''Dünya fani ölüm ani'' sözü gibi, ölüm aniden gerçekleşebilir. Çünkü bu, hayatın bir parçası ve hayatın en büyük gerçeği. Bugün çok zengin, sağlıklı, sportmen, hiçbir sağlık sorunu olmayan genç ve dinamik bir insan bile herhangi bir sebepten, ansızın bu sona erebilir. Yolculuğa, seyahate çıkan bir insan, bavulunu hazırlayıp pasaport, kimlik, bilet, para durumunu önceden kontrol ediyor. Bir seyahate öncesinde olduğu gibi, önemli olan, mutlak olan bir şeye (ölüm) hazırlıklı olmaktır.
Sayfa 52 - Az KitapKitabı okuyor
Dostoyevski'de ise ara sıra aniden uçurumlar açılır önümüze, bu karanlığın, bu isimsiz uçurumun kendi göğsümüzde açıldığını hissettiğimizde boğulacak gibi oluruz..
Washington Diplomats'a geçtiğimde her deplasman maçından önce engelli çocuklarla antrenman yapmam gerekeceği söylenmişti. Başta çok zor geldi. Birkaç ay sonra hiçbir işe yaramadığı için bırakmak istediğimi söyledim. Topu, vurmalarını istediğim yönün tersine atıp duruyordu çocuklar. Organizatörlere bunu söylediğimde antrenmanlarımızdan
Birinci Dünya Savaşı esnsında Osmanlı'daki Alman komutanların neden hem sizi sevmedikleri hem de büyük saygı duyduklarını şimdi anladın. Demir Haç Madalyası doğru insana verilmiş," dedi ve aniden topuklarını sıkıca birbirine vurarak asker selamı verdi Krug von Nidda.
Sayfa 190 - Türk diplomat ve vatandaşların vagonlara doldurulup kamplara götürüldüğünü öğrenen Behiç Bey, diplomatlar ve vatandaşların vagondan indirildi haberi gelene kadar Alman Gestapo Karargâhı'nda bekliyor. Trenin hareketinden 6 saat sonra indiriliyorlar.Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.