Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Canim babam aramis az once, diyor ki, Ankara'da Dost kitapevindeyim istedigin kitap var mi? Dedim, olmaz mi cok. Dedi, soyle birini. Ben uc tane soyledim, bunlardan sec birini al, dedim. Ucunu de alma hakkim var mi, diye sordu :)
Ama ben yine de hâlâ 12 yaşındaymışım gibi davranmaktan hoşlanıyorum. Herkes söylüyor bunu, özellikle de babam. Bu biraz doğru sayılır, ama tümüyle de doğru değil. İnsanlar bazen, bir şeyin tümüyle doğru olduğunu sanırlar. Ben böyle şeyleri pek sallamam, ama birileri bana yaşıma uygun davranmam gerektiğini söylediğinde canım sıkılır. Bazen yaşıma göre daha olgun davrandığım da olur -ciddi söylüyorum- ama buna kimse dikkat etmez. İnsanlar hiçbir şeye dikkat etmiyorlar zaten."
Sayfa 14
Reklam
Her gün, bir gün sıranın bana geleceğini düşünerek yaşadım. Ve o gün, her kemer darbesinde bunu düşünerek nefes aldım. Babam yaklaşık bir seksen beş boylarında, cüsseli bir adamdı. Gençlik yıllarında boks kurslarına gitmişti. Bu cılız halimle ona karşı koyamıyordum. Kemeri vuruyordu ki, nasıl oldu bilmiyorum, elimle havada yakala- dım. Üstüme yürüdü. Artık boğuşuyorduk. Küfürleri duymuyordum. Nasıl olduysa bana işkence yaptığı aletlerin olduğu masaya çarptım. Üzerindekilerle beraber yere düştüm. Artık üstümdeydi. Yerde o da ben de bir şeyler arıyorduk. İlk darbe ondan bana, sağ omuzuma geldi. Benim de elimde bir şey vardı. Bedenine doğru salladım, göğüs bölümüne geldi. Kan yüzüme sıçradı. Yana doğru kaydı üzerimden. Bense şok olmuştum. Elimi yüzüme sürdüm. Kanı ılıktı, kokusu bü- yüleyiciydi. En önemlisi, içimde ona karşı olan nefretim soğumuştu. Şimdi canım acımıyordu...
Sayfa 175Kitabı okudu
Çocuğa Şiddet
Küçücük yüreği ile korkarak sindiği yerde uyuyakalmıştı. Annesinin kendisini çok sevdiğini biliyordu ama neden hep bağırdığını ve canını yakacak şekilde vurduğunu bir türlü anlayamıyordu. Kendi kendine daha çok küçüğüm, sadece altı yaşındayım ama büyüdüğüm zaman anneme bunları soracağım; belki de sormam çünkü üzülebilir. O beni çok seviyor, nasıl bilmiyorum ama seviyor. Fatma teyze Zeynep'i sürekli öpüyor canım diyor, ömrüm diyor. Oysaki annem bana sadece Elif bazen de şeytanın dölü diyor. Keşke Fatma teyzenin kızı olsaydım neden bunu istiyorum onu da bilmiyorum. Annem beni seviyor, ben onun dediğini yapmaya çalışıyorum. hiç bağırmıyorum, ağlamıyorum, bir tane oyuncağım var onu da hep elimde tutuyorum. kızar diye yere bile bırakmıyorum. Annem bana bağırdığı zaman çok korkuyorum. beni döveceğini biliyorum. O çok yoruluyor, babam nerede bilmiyorum. Bir kaç kez sordum çok kızdı ben de artık sormuyorum. Annem yüzüme vurduğunda orası değil ama karnımın üstünde bir yer daha çok acıyor. İçimde bir yer. Orası neresi henüz bilemiyorum. Soramıyorum da. Sadece çok korkuyorum. Annem beni bugün yine dövdü ve yine üstümü ıslattım. Çünkü o bağırarak bana vurmaya çalışınca annem olmuyor başka bir şey oluyor. Yüzü annem gibi olmuyor .Ben ona ne yaptığımı bilmiyorum ki.... Ama o benim annem beni seviyor... En çokta beni sevdiği için canım yanıyor...
Jack Kerouac Kendini Anlatıyor Ben hayatım boyunca pranga mahkûmiyetlerinden kaçan köksüz bir ağaç oldum. Ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. Bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. Öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak… Benim öyküm de onlardan biri. Her zaman gizlice
“Fakat yine durdum. Aklın alamayacağı kadar zayıf olmalıydım. Gözlerim çukura batmış, kafamın içine gömülmüştü. Yüzüm nasıldı acaba? İnsanın, henüz yaşarken, sadece açlık yüzünden çirkin, korkunç biçimlere girmesi, çok rezil bir şeydi, çok rezil! İçimde o çılgınca öfkeyi yeniden hissettim; son parlayış, son deprenişti bu. Allahım, bu ne surat böyle? Memlekette eşi benzeri bulunmayan bir kelle götürüyor, Allahım, bir hamalı tuz-buz edecek güçte bir çift yumruk taşıyor ve Kristiana şehrinin göbeğinde, suratım suratlıktan çıkacak kadar açlık çekiyordum! Ne işti bu! Bir beygir gibi, ha babam, kendimi zorlamış, gece gündüz, gözlerim önüme akıncaya kadar okumuş, çalışmış, beynimdeki zekâyı açlıklara akıtmıştım! Ne geçmişti, lanet olsun, elime? Sokak sürtükleri bile, bu manzaradan kendilerini koruması için Tanrıya yalvarıyorlardı. Fakat artık buna bir son vermek gerek… anlıyor musun? Son vermek gerek, şeytanlar görsün yüzümü!.. Sürekli büyüyen bir öfkeyle, bitkinliğime içerleyip, dişlerimi gıcırdatarak, ağlaya küfrede, sendeleye tökezleye yürüyor, yanımdan geçenlere dikkat bile etmiyordum. Kendime işkence etmeye başlamıştım yeniden. Alnımı bile bile sokak fenerlerine çarpıyor, tırnaklarımı avuçlarıma batırıyor, düzgün konuşamadım mı, öfkemden kudurarak dilimi ısırıyor, canım yandıkça deliler gibi gülüyordum.”
Reklam
Canım babam ,bu sensiz kutladığım ikinci sensiz babalar günüm...Acım o kadar güçlü ki seni anınca bile yüreğim yanıyor...Sen arkamda nefesimdin şimdi o nefes sensiz eksik ve yarım.Mahsun bakışını ,sessiz ama dik duruşunu ,dürüstlüğünü sözünün eri oluşunu ,seni nasıl anlatayım kısaca her şeyini çok özledim.Dilerim Allah'ımın rahmeti senin ve tüm geçmişlerimizin üzerine olsun...Bana verdiğin tüm değerler için sonsuz teşekkürler...Ruhun şad,mekanın cennet olsun,sen hayatım boyunca tanıdığım adam gibi adamdın...
Babalık sıfatını hak eden tüm babaların babalar günü kutlu olsun...CANIM BABAM SENİ ÇOK SEVİYORUM
''Babam ağzının kenarları seğirerek, ''Güle güle canım,'' dedi.
Babam birdenbire yerinden fırladı ve beni yatak odasına sürükledi. Basamakların ayak bileklerime çarpışını hissediyordum. Beni yatağa fırlattı ve bedenim yatakta sekti. Dolaba gidip bir kot çıkarttı ve kotun belinden kemeri aldı. Kemer belime inerken kendimi hazırladım. Belkemiğimden yayılan acı her yerimi kapladı. Acının rengi kırmızıydı. Bütün vücudum kırmızıya bürünmüştü. Yine vurdu, ama bu sefer canım yanmasına rağmen acımadı, çünkü artık bir parçam başka bir yerdeydi; bir parçam tavana veya belki de kocaman yeşil bir ağacın tepesine yükselmiş, onun beni dövmesini izliyordu.
Reklam
56 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Bazen sözün bittiği yere geliriz ya hani. Nefesimiz kesilmiş, kullanacağımız tüm cümleler aklımızdan uçup gitmiş, alfabe silinmiş gibi.. İşte bugün böyleyim. Sitenin haline, sizin halinize, Türkiye`nin haline üzülüyorum. Ama ne deyip, nasıl teselli edeceğimi bilemiyorum. Ağzımı açıyorum ve yeri doldurulamaz boşlukla karşılaşıyorum. Acının
Orientir Yıldızı
Orientir YıldızıZaur Ustac · «MTR group» nəşriyyatı · 2011251 okunma
HAKİM BEĞ Gene tehir etme üç ay öteye, Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ. Otuz yıl da babam düştü ardına; Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ. Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
"Annemden nefret ediyorum. Babamdan nefret ediyorum. Babam annemden nefret ediyor. Annem babamdan nefret ediyor. Üzülmek dışında canım hiç bir şey çekmiyor."
Sayfa 125Kitabı okudu
Beklemek
Her gelmenin gelmek demek olmadığını, haliyle de her gitmenin aslında gitmekten sayılmayacağını daha bebeyken öğrenmiştim. İlk annem gitmişti benden. İki yaşındayken abiydim çünkü ve kardeşimin ona benden daha çok ihtiyacı vardı. Tamam dedim çaresiz, sıramı beklerdim. Ama sıra hiç gelmezdi. Çünkü sıranın bana gelecek gibi olduğu zamanlarda bir sürü kardeşim daha oldu. Öyle öyle büyüdüm işte... Anladım hep durumu ve hak verdim anneme. Ne kızdım ne sitem ettim. Bekledim yine de... Dizimi masanın köşesine çarptığımda, mahalledeki çocuklardan dayak yediğimde, babam ilk tokatı attığında... İçime içime ağladım hep. İçime içime ağladım ve bekledim. Annemi bekledim. Koşup gelseydi annem, sarılsaydı bana, yapıştırsaydı kafamı göğsüne, ortalığı ayağa kaldırırcasına ağlardım. Ama annem hiçbirine gel-e-medi. Hep çok işi vardı çünkü! Öyle öyle, kimselere göstermeden içime içime ağlamayı öğrendim. Demem o ki ben şimdi sana kalk gel demem. Beklerim hep ama gel demem. Diyemem. Çünkü öyle öğrendim. Canım çok yanıyor şu an. Eğer gelirsen, sarılırsan bana, yapıştırırsan kafamı göğsüne, ortalığı ayağa kaldırırcasına ağlarım. Ama gel demem. Diyemem. Öyle öğrendim çünkü. Öyle büyüdüm. Gelmezsen işi vardır derim. Oturur beklerim. Gelirsen ne iyi edersin. Gelmezsen bir şey demem. Beklerim...
Sayfa 333
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.