Anlattı dedem ;
İlk “Canım” demek istediğinde ar etmiş dedem, “Hanım” dese utanmış diyememiş, “Vesile” dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onun içini, yüreğini, sevdasını fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. “Baksana” dese olmaz, “Bak hele…” demiş, devamını getirebilecekmiş gibi. Bakele dönüp bakmış.
Dedem bütün söyleyeceklerini unutmuş, öylece kalmış.
Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, “Anladım “Mustafa ” demiş. “Anladım… Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini.”
“Canım” demekmiş.
Ve “Aşkım” ve “Bir Tanem” ve “Her Şeyim” ve “Ömrümün Vârı” ve “Gözümün Nûru” ve “Kalbim” ve daha yüz binlerce güzel söz, ses demekmiş.
"Dede?..." dedim, "Bakele ne demek?"
Anlattı.
"Canım" demekmiş.
Ve "Aşkım" ve "Bir Tanem" ve "Her Şeyim" ve "Ömrümün Vârı" ve "Gözümün Nûru" ve "Kalbim" ve daha yüz binlerce güzel söz, ses demekmiş.
İlk "Canım" demek istediğinde ar etmiş dedem, "Hanım dese "malım" demiş gibi olur diye korkmuş, "Vesile" dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onun içini, yüreğini, sevdasını fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. "Baksana" dese olmaz, "Bak hele..." demiş, devamını getirebilecekmiş gibi.
Bakele dönüp bakmış.
Dedem bütün söyleyeceklerini unutmuş, öylece kalmış.
Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, "Anladım İbrahim..." demiş. "Anladım... Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini."
Aşk, âşık olduğunla yekvücut olmakmış.
Öyle dedi dedem.
Selam gençler.
Şu ara sinirlerim çok bozuk. Aşırı boş ve anlamsız şeyler gelişiyor. Tabi bunları anlatabilmem için üstünden biraz zaman geçmesi gerekiyor. Bir şeyler karalayıp içimi rahatlatmam lazım. Başlayalım o zaman.
İnce Memed'in yeri bende inanılmaz ayrıdır. Atamın hayat hikayesiyle gayet yakından alakalı, hatta aynı gibi bir şey. Ki
5 yıldır 1000 kitap üzerinden düzenli olarak kitap okuyorum. Şükür elimden geldiğince tatlı bir sayıya eriştim, çok fazla kitap tavsiyesi aldım, etkinliklere girdim, etkinliği kendim düzenledim, arkadaşlarımın önerilerine uydum, canım sıkıldı ilk önüme geleni okudum, yeri geldi en alakasız kitapları okudum; ancak hiçbir kitapta bu kitabı okurken
Rahmetli dedem Üsküp'lü bir boşnaktı. Boşnaklar, çoğunlukla uzun boylu, sağlam yapılı, kumral ve ela gözlü olurlar. Orada doğmuş okumuş evlenmiş ve 1965 yılında Türkiye' ye göç etmişti. Üsküp, Makedonya'nın başkenti ve en büyük kentidir.
Boşnak idi. Ne midir Boşnak? Tabii güzellikleri kadar, akan kan ve gözyaşıyla kendisinden söz ettiren
"Âlem büyük insan, insan küçük âlemdir"
Ne derin manaları olan ne güzel bir söz. Yıllar önce dedem de buna benzer bir şey söylemişti:
"Bir aileyi yönetmek bir devleti yönetmek gibidir." O zamanlar burun kıvırmıştım. Hadi canım demiştim içimden, birkaç odalı evde yaşayan bir aile ile kocaman bir devletin
Li-3, değerli Rastafaryan, sen de ben gibi Çerkes, Abhaz mısın? Öylesin galiba Yasinciğim. Öyleyse, öyle evet, bu iletim sana ithaf olsun. Sen anlarsın beni.
Biz kendimizi hiç ifade edemedik galiba. Yok be ne alaka, biz kendimizi çok iyi ifade ettik aslında. Ettik de, insanlar değil atlar anladı.
' "Dede?..’’ dedim, ‘’Bakele ne demek?’’
Anlattı.
‘’Canım’’ demekmiş.
Ve ‘’Aşkım’’ ve ‘’Bir tanem’’ ve ‘’ Her şeyim’’ ve ‘’Ömrümün varı’’ ve ‘’Gözümün nuru’’ ve ‘’Kalbim’’ ve ‘’Işığım’’ ve daha yüz binlerce güzel söz, güzel ses demekmiş.
İlk ‘’Canım’’ demek istediğinde ar etmiş dedim, ‘’Hanım’’ dese ‘’malım’’ demiş gibi olur diye korkmuş, ‘’Vesile’’ dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onu içini, yüreğini, sevdasını, fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. ‘’Baksana’’ dese olmaz, ‘’Bak hele…’’ demiş, devamını getirebilecekmiş gibi.
Bakele dönüp bakmış.
Dedem bütün söylediklerini unutmuş, öylece kalmış.Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, ‘’Anladım İbrahim….’’ demiş.
‘’ Anladım….’’ Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini.’’
Aşk, aşık olduğunla yekvücut olmakmış.
Öyle dedi dedem. '
Beni merak ediyorsanız bu resimden bana bakın.
dropbox.com/s/josp2eiqbczyc...
Üzerimde duran küllük, yeşile çalan taşlı çakmak ve yarım bırakılmış bir Maltepe sigarasından ibaret. Gerisi alabildiğine toz, toprak. Unuttular bizi, işe yarar yanlarımızı söküp bir boş tarlaya çektiler hurdamızı. Şimdi kurda kuşa yuva
‘’Dede?..’’ dedim, ‘’Bakele ne demek?’’
Anlattı.
‘’Canım’’ demekmiş.
Ve ‘’Aşkım’’ ve ‘’Bir tanem’’ ve ‘’ Her şeyim’’ ve ‘’Ömrümün varı’’ ve ‘’Gözümün nuru’’ ve ‘’Kalbim’’ ve ‘’Işığım’’ ve daha yüz binlerce güzel söz, güzel ses demekmiş.
İlk ‘’Canım’’ demek istediğinde ar etmiş dedim, ‘’Hanım’’ dese ‘’malım’’ demiş gibi olur diye korkmuş, ‘’Vesile’’ dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onu içini, yüreğini, sevdasını, fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. ‘’Baksana’’ dese olmaz, ‘’Bak hele…’’ demiş, devamını getirebilecekmiş gibi.
Bakele dönüp bakmış.
Dedem bütün söylediklerini unutmuş, öylece kalmış.
Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, ‘’Anladım İbrahim….’’ demiş. ‘’ Anladım….’’ Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini.’’
Aşk, aşık olduğunla yekvücut olmakmış.
Öyle dedi dedem.
"Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın
Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın..."
Sensiz geçecek bir günü bile düşünemezken, bugün sensiz geçen koca bir yıl oldu. Bu bir yılda seni düşünmediğim, seni özlemediğim, seni sevmediğim tek bir gün bile olmadı. Ve değil bir yıl, bin yıl bile geçse sana olan sevgim, özlemim bir lâhza bile azalmayacak.
Bu hayattaki en büyük şansım senin gibi dedeye (arkadaşa, dosta) sahip olmaktı. Doğduğum günden, sen gidene kadar her daim bana sahip çıktın, doğruyu, dürüstlüğü öğrettin. Maddi, manevi her zaman yanımda oldun. Düşündüğümde seninle geçen sayısız anımız var. Her biri diğerinden daha kıymetli benim için. Ne kadar senin yokluğun içimi acıtsa da, iyi ki diyorum. İyi ki senin gibi bir dedem vardı, iyi ki seninle geçirdiğimiz bunca anılar var.
Buraya ne yazsam sana olan duygularımı, özlemimi, anılarımızı anlatmaya yetmeyecek. Seni çok seviyorum dedeciğim❤️
Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak...
twitter.com/Ethemtkn/status...twitter.com/Ethemtkn/status...
Söz konusu Bozcaada(Tenedos) olurda ben nasıl duygularımı dile getirmem...Hele bu kitabın bir kısmını Bozcaada da okuyunca...Ama yine de uzun uzadıya anlatmayacağım.Önce dışı boz içi üzüm kokan sevimli mi sevimli bol yeşillikli bir ada hayal edin...Ve kitaba gelelim...
Ah benim canım Mehmet Dedem...
Nasıl fedakâr bir babasın,
Nasıl sadık bir
Cânım anneannem ve dedem hac için 10 sene kura beklediler. Tam kur'a çıktığı senenin Mart ayında koronavirüs çıktı, o sene gidemediler. 1 sene sonra dedem vefat etti, anneannemi annemle beraber yollamaya karar verdik. Her şey tamamdı 6 Şubat'ta deprem oldu evler yıkılınca yine ertelemek durumunda kaldı.
Nasip :(
#Spoiler #
#Tolstoy dedem, Eco babam :)"
Ne okudum ben yahu ! ...sanırım alt başlıkta sevgili Umberto Eco lise yıllarında bir gölge aşk yaşamış , o aşkı ölümsüz'leştirmek için bu kitabı yazmış ....Cirano gibi aşkına uzaktan seslenmiş hic bir zaman cisimlendirmemiş..ya da tüm bu algıyı ben uyduruyorum :)
Klasik Eco tarzının dışında bir roman