yetimhane diye bir şey yok
yetiştirme yurdu var çocuk yurdu var !
sadece yetimler değil ailesi tarafından dışlanan bakılmayan istismara uğrayanlar da orada kalıyor yetiştiriliyor ..
birisine evlatlık alma demeyeceksin
böyle bir şey söyleyeceksen
evlat edinme diyeceksin !
çocuklar meta değildir alınıp satılamaz !
kimsesiz çocuk diye bir şey
Kadına yönelik şiddet bütün dünyada gözlemlenebilen yaygın bir toplumsal sorundur. Kadına yönelik şiddetin tüm dünya genelinde, bu kadar yaygın bir hal alması sadece ulusal değil, uluslararası sivil toplum örgütlerinin dikkatini çekmekte ve şiddeti önlemeye yönelik uluslararası boyutta düzenlemelerin getirilmesine neden olmaktadır. Toplumsal
" 23 Nisan çocukları eğlendirmek günü değildir. Himaye-i Etfâl'in [ Çocuk Esirgeme Kurumu 'nun] yaptığı programı yanlış tatbik edenler , bunu bir eğlence günü kabul ettiler ... 23 Nisan açların , hastaların, işte çalışan çocukların günüdür. Onların dertlerinin konuşulacağı gündür. "
KADINLARINMUAYENEVETEDAVİOLMASINAKARŞIÇIKANMEBUSLARLAYUMRUKLAŞIPONLARADÜELLOTEKLİFEDENDOKTORMEBUSEMİNERKULBEY
yıl 1920 sonları...
mondros ateşkes antlaşması sonrasında izmir ve istanbulun işgali sonrası anadolu coğrafyası kelimenin tam anlamıyla yangın
Lütfen imkanınız varsa çocuk esirgeme kurumu ve yatılı kokullardaki ailesiz büyümek zorunda olan çocuklarla ilgili yapılan programlara dahil olmaya çalışınız.
~ Onur Alan ~
"İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.."
Cengiz Aytmatov
Kitabı bu cümleyle açmış Sanay. Ben de nerden başlayacağımı bilmiyorum. Sürekli okumayı ertelediğim bir kitaptı. Benim okurken bile dayanamadığım bu olayları yaşayan insanlar ve çocuklar olması beni mahvetti. Ama bu kaçınılmaz gerçekleri bir şeylerin önüne
Bu okuduğum roman beni en derinden etkileyen kitaplarımdan birisiydi. Onun için ona inceleme yazmak şart oldu. Konusunu açıklayıp kitap hakkında yorum yapmak istemiyorum, çünkü kitabı okuyan ya da okumak isteyen için açıklama niteliği taşır, bunun da sonunun ve içeriğinin anlatılmış bir film gibi olacağını düşünüyorum, keza kendim için söylüyorum
Ben bu devlete şaşıyorum. Sekiz on sene bakıp gözetilen kimsesiz bir çocuk, sen artık on sekiz yaşına geldin, diye kapının önüne konulduğunda, onun kimsesizliği, parasızlığı neden düşünülmez? Çoğuna bir meslek öğretilmemiş olan bu gençler, bin bir tehlikenin kol gezdiği bu büyük şehirde kendisini nasıl kurtaracak da doğru yolda yürüyecek diye hiç düşünülmez mi?
Hele kızların hâli daha da perişan!.. Onların çoğu yurttan ayrıldıktan sonra fuhuş batağına sürüklenir de kimsenin kılı bile kıpırdamaz. Onlara mı yoksa onları kurbanlık koyunlar gibi bin bir tehlikeye karşı çaresiz bırakanlara mı kızmak lazım geldiğini bilmiyorum.
23 Nisan Çocuk Bayramı -daha doğrusu çocuk haftası -Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından muhtaç çocuklara gelir sağlayabilmek, bu vesile ile kimsesiz çocukların sıkıntılarını duyurabilmek, onların yüzlerini yılda bir kere de olsa güldürebilmek için tertip edilirdi.
1927 senesinden sonra kutlanmaya başlanan bu şenliklere Mustafa Kemal sadece iki kez
Zina konusunda Kanun da hukuk da Kur'ân ve sünnet olursa ne olur?
1-Onlarca çocuk esirgeme kurumu kapanır.
2-Binlerce çocuk annesiz babasız kalmaz.
3- Nüfus cüzdanında anne baba adına hayali isimler yazılmaz.
4- Üvey anne-baba şiddeti ve tecavüzleri azalır.
5- binlerce bebek anne karnında katliama maruz kalmaz.
6-Aldatmalar azalır. Eşlerin bir birine ilgisi ve sevgisi artar.
7-Boşanmalar azalır. Çocuklar anne ya da baba eksikliği ile büyümez.
8-Sokak çocuklarının, tinercilerin sayısı azalır. Buna bağlı olarak gasplar, yaralamalar ve cinayetler azalır. Toplumsal huzur artar.
Ekleme yapmak isteyenler yoruma yazabilir :)
1929 yılında Öksüzler Treni adı verilen ve Amerika'da ki kimsesiz çocuklara bir aile kazandırmak adına, Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından başlatılan bir proje olarak hayata geçmiştir. Çocuklar bu trene bindirilip; yeni ailelerine kavuşturulmak üzere her istasyonda görücüye çıkartılmak üzere yolculuğa başlamışlardı...
1929 yılın da bu trende bulunan Vivian'in hayatının, 2011 de kendi gibi yetim olan Molly ile nasıl kesiştiğini, koruyucu aile ve toplumun onlara bakış açısını okuyacaksınız...
Çocukların yaşadığı duygusal çöküntüyü, sahipsizliği, toplumun onlara bakış açısını yazar sade, akıcı ve duygusal bir dil ile okuyucularına aktarmayı başarmış. Okurken kendinizi, Vivian'ın yerine koyup duygulanacağınız dan emin olabilirsiniz...
Korkuları olan bu çocuklar; dövülüp, kötü muamele gören, tacize uğrayıp ayakta kalmak için çırpınışları ile birlikte kendi ailelerinden kalan son hatıralarına sımsıkı sarılıp; kendilerin de eksik olan aidiyet duygusunu geliştirmek, değer görmek ve kişiliklerini koruyabilmek adına maruz kaldıkları duygusal baskıya, duygulanarak şahit olacaksınız...
O dönem de çocuklara uygulanan şiddet maalesef günümüze kadar artarak gelmeyi başarmış. Bu ise insanın şiddete ne kadar meyilli olduğunu gösterirken, bunun eğitim seviyesi veya gelişmişlikle ilgisinin olmadığını yazar Molly'nin hayatı ile gözler önüne sermiş...