Birbirini tamamlamak için yaratılmış iki cinsi, birbirine eşitleme söylemi ile yarıştıran batı, yaptığı hatayı haklı göstermek için erkeğe saldırıyor. Allah karşısında erkek ile eşit yaratılmış olan kadını, ‘Erkeği günaha sürükleyen, insanlığın cennetten kovulmasına sebep olan varlık’ olarak yıllarca aşağılayan batı, bu sefer kadını
Oğlancılık da meşrulaştırılır. Erkek cinselliği serbest bırakılması gereken bir baskı olduğundan bunun nasıl gerçekleştiği önemli değildir. Küçük, zayıf bir oğlan tercih sebebi olabilir, çünkü bu erkek bir kadın gibi lekelenmez. Ayrıca öfkeli ailenin misilleme yapma riski de düşüktür: Bir oğlana tecavüz etmek bir kadına tecavüz etmekten daha önemsiz bir suçtur. Ödül olarak fail maço kabul edilir ve "eşcinsellikten" olabildiğine uzaktır.
Çocuk hakları örgütleri Afganistan'da küçük erkek çocukların eğlendirici, dansçı çocuklar olarak alınıp satıldığı ya da askeri komutanlar ve diğer güçlü erkeklerce seks kölesi olarak tutulduğu 'bacha bazi' yani 'oyun pratiğini' incelemeye kalkıştığında çoğu zaman bir sessizlik duvarıyla karşılaşıyorlar; birçok Afgan bunun varlığını kabul ediyor ama kendi cemaatlerinde gerçekleştiğini itiraf eden pek yok.
"Çin ve Tayland'daki insan hakları ihlalleri, Kamboçya,Laos ve Tayland'daki çocuk ve kadın istismarı, Myanmar'daki vatansız Rohinyaların uğradıkları muamele dünyamızın utanç verici kara lekeleri olmaya devam ediyor hâlâ. "
çocukların çocuk olma hakları günden güne reddediliyor. Bu hakla alay eden olaylar öğretilerini gündelik yaşama pay ediyor. Dünya zengin çocuklara sanki paraymış gibi davranıyor ki onlar da paranın davrandığı gibi davranmaya alışsınlar. Dünya yoksul çocuklara sanki çöpmüş gibi davranıyor ki onlar da çöpe dönüşsünler. Orta sınıftakiler i, ne zengin ne de yoksul olan çocukları, onları televizyona bağlı tutuyor ki daha vakit erkenken tutsak yaşamı kader olarak kabul etsinler. Çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler.
Bir mağaza sahibinin, mağazadan sakız aşıran bir genci cezalandırmak için öldürme hakkının olduğunu iddia eden liberteryenlerin peşinden gitmeli miyiz? Bizim "maksimalist'' tutum diyebileceğimiz durum şöyle söyler: Bir sakız çalmakla bu haylaz çocuk kendisini hukukun dışına atmıştır. Davranışıyla, doğru olan mülkiyet hakları teorisine saygı duymadığını ya da onu kabul etmediğini göstermiştir. Dolayısıyla bütün haklarını kaybeder ve mağaza sahibinin bu genci misilleme olarak öldürme hakkı vardır.
19. hatta 20. yüzyılda bile bir çok Avrupa ülkesinde evli kadınlar ömür boyu rüştünü ispat etmemiş çocuk muamelesi görüyordu ve vasilerinin izni olmaksızın bırakın kendi kocalarını, kimseyi mahkemeye veremiyorlardı(Sadece özel bazı durumlarda mahkemeye gitmeye hakları vardı.)
“Viktoryen çağ'da evli olmayan hanımların
önünde pantolonlardan bahsedemezdiniz.
Bugün de kamuoyu önünde bazı şeyleri söylemek iyi karşılanmaz:
Kapitalizm sahne ismi olarak ortak pazar ekonomisi‘ni kullanıyor;
emperyalizme ise küreselleşme deniyor;
cücelere çocuk demek gibi bir şey bu;
oportunizm pragmatizm oldu;
ihanetin adı
''Şimdi beni iyi dinle. Kadınlarımız Çanakkale Savaşı sırasında cephe gerisinde gönüllü hemşirelik yaptılar, evlerini yaralılara açtılar, askerlere torba torba armağanlar yolladılar. Milli Mücadele'de yalnız cephane taşımakla kalmadılar, silahlanıp dövüştüler, erkeksiz kalan köylerde her işi üstlendiler, işçi taburlarında görev alıp siper kazdılar, askere çorap, çamaşır yetiştirdiler, demir yolları tamir edilirken işçi olarak çalıştılar. Şimdi de dağ köylerine okuma yazma öğretmeye koşuyorlar. Kadınlarımıza çok şey borçluyuz. Borcumuzu tamamen ödeyemedik. Yüzlerce yıllık, kemikleşmiş anlayışı yıkmak kolay değil çocuk. Seçme ve seçilme hakkı istiyorsan, bu öyle üzülüp kızmakla, küsmekle olmaz. Düşünceni savunacaksın!''