Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
Reklam
Sevgilim Hayat
Yüzüme bak ve yüzümü hırpala yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak sen her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat yaban, diri memelerinden ısırmak dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için çok oldu tepelere vurdum kendimi bulutlara karıştım ve karanlık kahvelerde tıraşı uzamış adamlardan huylarını öğrendim senin. Mahmur bir tohumdun delikanlı
"Şehirde asla gece olmuyor." diyor yazar. "Yalancı bir aydınlıkta, uzatılmış günlerin yorgunluğuyla gündüzleri akşama, akşamları sabaha ekleyip duruyoruz." Konuşmayı kışkırtan karanlığın büyüsünü hangi genç gönle dinletebiliriz ki! Ürpertili oyun gecelerini... Zifiri karanlıkta oynanan saklambacın tadını bugünkü çocuklar ne bilsin! Nasıl anlatmalı onlara çamurdan oyuncak, telden araba yapmayı, üstüne atladığımız çubukla sokakları tozu dumana katmayı!..
Sayfa 156
Avrupa'da paran olmadı mı başsız, kolsuz, bacaksız bir insansın demektir. Bir hiç yani. Mutlaka paran olmalı. Para yemek, içmek, uyumak kadar gerekli. Ne kadar paran varsa o kadar iyi yaşarsın. Paran oldu mu tütün, yüzük ve güzel giysiler alabilirsin, ama ne kadar paran varsa o kadar. Paran çoksa çok şey alabilirsin. Bu yüzden herkes, daha fazla şeye sahip olabilmek için daha fazla para edinmeye çalışır. Üstelik bir de başkalarından fazla edinme derdi var. Bu hırs insanları paraya karşı her an uyanık tutar. Yere bir yuvarlak metal atsan, çocuklar hemen üstüne üşüşüp birbirleriyle dövüşmeye başlarlar. Kim ele geçirirse zafer onundur. Ama yere pek seyrek para atılır.
HAVUZ BAŞI Beyazıt Havuzu'nun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum: Belki, bir geç olma hadisesi. Belki de bir çeşit hazları, kederleri, çocuklukları uzatma temayülü. Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet
Reklam
Heinrich Pestalozzi
"Şimdi pek zayıf bir kömür parçasını ıslak, nemli samanın üstüne koyarak yakmaya uğraştığımı anlıyor, ateşin tutuşmadığını görüyorum. Fakat bir rüzgarın esmeye başladığını seziyorum. Bu rüzgar kömürün üstüne doğru esmeye başlayınca ıslak samanı yavaş yavaş kurutacak, kömürü tutuşturup ateşi harekete geçirecektir."
Sayfa 68 - Cumhuriyet KitaplarıKitabı okudu
Şimdi düşünün İstanbul'a uçaklar gelip gitse, bomba atsalar ne yaparız? Böyle duramayız. Dağa kaçacaksın. Dağda ne yatak, ne yorgan, ne soba, ne ışık, ne helâ, hiçbir şeyin yok! Eee ya da girdin bodruma, mahzene. Işıklar söner, çocuklar ağlar, hastalar inler. Çekilir mi bunlar?! "İşte ey kullarım! Ya şerîatı yaşayacaksınız ya da bu
Sayfa 17 - Ahıska Yayınevi - 1. Cilt
Kuss bin saide'nin ukaz panayırında söylediği söz
"İnsanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız! İnsanlar! Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağan yağmurlar ve biten otlar, nzıklar ve azıklar, babalar ve analar, diriler ve ölüler, toplular ve dağınıklar; işaret üstüne işarettir bunlar... Çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider. Dikkat edin, söylediklerime kulak verin! Gökte haber var; ve yerde ibret alacak şeyler! Yeryüzü serilmiş bir döşek, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez." “İnsanlar! Yemin ederim, Allah'ın katında bir din var, şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgili bir din. Ve bir de gönderilme vakti çok yaklaşmış bir peygamber var. Onun gölgesi başınızın üzerine düştü. Ne mutlu onu anlayan ve ona iman edene.” "Vay o bedbahta ki, ona isyan ve muhalefet eyleye! Ve yazıklar olsun ömürlerini gaflet içinde geçiren ümmetlere!"’
Sayfa 49
Reklam
Öğretmen Evi'nin banyosuncia sıcak su akmayan odaları "Bu mektup kime?" diyen postacı Cumhuriyet satan gazeteci Pariatmaya çalışırken beni düşündüğün donuk bakışlı çocuklar Bilirler mi, bilmeden hayatıma girdiklerini?
yaranı yaramın üstüne koysana sürtsene biraz beni şu pis hükümdarlardan daha gerçek daha güzel acıtsana yapsana n,olur beni kurtarsana
Birbirine karışmış nice hayaller Kökleri hep canlı tutulmuş Yolculuklar, ev, aile, çocuklar İki hayat, yıllar boyu birmiş gibi ortak Ne zormuş, bir hayatı ikiye ayırmak.
Ertesi gün Kazancı yokuşunun kahraman insancıkları ellerinde rengarenk plastik bidon­ larla, arı gibi inip çıkıyorlardı yokuşu. Pijama­ nın üstüne palto giymiş aile reisleri, çocuklar, trençkotlu bir orospu eskisi, üstüste birkaç hır­ ka giymiş aile kadınlan soğuğa karşı birbirle­ rinden güç alarak köşe başlarında dimdik duruyorlardı. Günler köşebaşlarında geçiyordu.
Sonra milletin beni bir mezara tıktıklarını filan düşündüm, mezar taşında adım filan yazılıydı. Çepeçevre ölmüş heriflerle sarılmış bir durumda. Vay canına, öldüğünüzde işiniz gerçekten bitik yani! Ah nerede o günler, gerçekten öldüğüm zaman, şöyle aklı başında biri çıkıp beni denize filan atıverse, ne iyi olurdu. Ne yaparlarsa yapsınlar da, beni lanet bir mezara tıkmasınlar. Pazar günleri millet gelip karnınızın üstüne bir sürü çiçek filan koyacak, daha bir sürü zırvalık.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.