Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sonra milletin beni bir mezara tıktıklarını filan düşündüm, mezar taşında adım filan yazılıydı. Çepeçevre ölmüş heriflerle sarılmış durumda. Vay canına, öldüğünüzde işinizi gerçekten bitik yani! Ah nerede o günler, gerçekten öldüğüm zaman, şöyle aklı başında biri çıkıp beni denize filan atıverse, ne iyi olurdu. Ne yaparlarsa yapsınlar da, beni lanet bir mezara tıkmasınlar. Pazar günleri millet gelip karnınızın üstüne bir sürü çiçek koyacak, daha bir sürü zırvalık. Öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın? Yani...
“Ne yılması be…” diye Pirana başladı yine. “Aslanlar gibi karşı koydular… Ama çok polis vardı.” Geri Parkı’nda neler yaşandığını hatırlıyordum, korkunçtu. Hükümet acımasızca sürmüştü bizim çocukları göstericilerin üstüne. Hepimiz için utanç vericiydi. Bir kez daha anlamıştık ki bir ülkede otoriter bir yönetim varsa ilk kaybeden polis teşkilatı olurdu. “Olanları biliyorum çocuklar.” Dedim daha fazlasını duymak istemediğim için. “Senin gözüne ne oldu, onu anlat.” Birden durdu, sanki sağ gözü şimdi kör olmuş gibi boş elini siyah bandın üzerine attı. “Puştun teki,” dedi nefretle. “Puştun teki, üç metreden gaz fişeği sıktı tüfekle. Boş bulundum, yoksa yaklaştırmazdım yanıma. Başımı çevirmiştim ki herif bastı tetiğe… Fişek gözüme saplandı. Sert bir tokat yemiş gibi oldum. Her yer karardı, ama gözümün patladığını anlamadım, birazdan geçer zannettim.
Reklam
SÜRVEYAN HEKİM “Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında. Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur. Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız. Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-3/Kitabı okudu
Bu sabah Garrone gerçek yüzünü gösterdi. Birinci sınıf öğretmenim, beni yolda durdurup bizi ne zaman ziyarete geleceğini sorduğu için sınıfa biraz geç girdim. Öğretmenimiz henüz gelmemişti. Bir de ne göreyim! Birkaç çocuk Crossi'yi aralarına almış, ona eziyet ediyorlardı. Hani şu kolu felçli, sebzeci kadının çocuğu. Cetvelleriyle ona
Sayfa 10 - Sis Yayıncılık - Çocuk KlasikleriKitabı okudu
.... yedi çeşit frenk askeri uğursuz bir hava çökmüş üstüne memleketimin uğursuz ve karanlık çocuklar gülmemiş artık sessiz sessiz ağlamış analar oduna giderken vurulmuş ve yahut harman yerinde avuçları buğday kokan delikanlılar...
Sayfa 20 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Vatan
— Sen hiç savaşa gittin mi, Zorba? O, büzülerek karşılık verdi: — Ne bileyim ben? Hatırlamıyorum. Hangi savaşa? — Vatan için yapılan savaş, demek istiyorum işte! — Sana bırak o lâfları demedim mi ben? Geçmiş saçmalar, unutulmuş saçmalardır! — Bunlara saçma mı diyorsun, Zorba? Utanmıyor musun? Vatan için böyle mi konuşursun sen? Zorba
Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Soğuğun, açlığın, cehaletin, pisliğin havasıydı bu. Mahalledekiler birbirlerine benziyordu. Gençlerin yüzü yaşlılarınkiyle aynıydı. Çocuklar acının ses verdiği birer cüce gibiydiler. Hem küçük hem büyük, herkeste aynı şey vardı "Açlık." Açlık her canlının alın yazısı gibiydi, tüm duyguyu, isteği bastırmıştı açlık illeti. Köhnemiş evler, ipte asılı paçavra giysiler bile şikayetçiydi açlıktan. Açlık, dumanı tütmeyen bacaların üstüne yuva yapmış, ekmeğin kırıntısı bile bulunmayan fırınları işgal etmişti. Çürümüş etlerden yapılan sucukları satan bakkalın adı da açlıktı.
Dini
İnsanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız! İnsanlar! Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağan yağmurlar ve biten otlar, rızıklar ve azıklar, babalar ve analar, diriler ve ölüler, toplular ve dağınıklar; işaret üstüne işarettir bunlar... Çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider. Dikkat edin, söylediklerime kulak verin! Gökte haber var; ve yerde ibret alacak şeyler! Yeryüzü serilmiş bir döşek, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez.
Öğretmen emeklisi: «Köylüyü bu kadar öğrendin de hâlâ Meclis'e neden giremedin. Aklım ermiyor!» «Ben köylüyü öğrenemedimki. Yalnız işin bu pratik yanını öğrendim, o kadar. Bu sefer, daha seçimlerin lâfı edilmeden, çıkacağım köylere. Karış karış dolaşacağım bölgemi, tanımadığım tek seçmen kalmayacak!» Öğretmen emeklisi, lâf olsun diye
Suriye açlığını gördük. Atılmış portakal kabuklarını üstüne üşüşen şiş karınlı çocuklar, ekmek artığı kemiren iskelet kadınlar, ilk defa burada bize cephe gerisinin ıstırabını haber verdi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.