"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”
İnsanın yolculuğu bir ömür boyu sürer, sessiz bir gemi gibi. Bazen açık denizlerde, masmavi bir gökyüzünün altında, esen rüzgârlarla yelkenlerini şişere şişere dingin, kaygısız ve tasasız bir şekilde yol alır. Bazen de karla, tipiyle, borayla, denizlerin
Ilk Mehmed Uzun kitabım yani bir tanışma kitabı benim için "Aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık "
Derin tarihe girmeden yüzeyde dolaşmak istersem kitap için ne diyebilirim diye sordum kendime "öncelikle " merak duygusu hakimiyeti diyebilirim .. daha erken saate başlasaydım şimdi yatmak zorunda kalmazdım acaba ne olacak diye
-Söyle, şeytan var mı yok mu?
-Ah tabi ki yok. Bunlar boş inançlar.
-Öyle mi? Emin misin bundan?
-Kesinlikle, akşam yemeğini nerede yiyeceğimden ne kadar eminsem bundan da o kadar eminim.
Şeytan bir kahkaha attı (tabi sinirinden). En sevmediği şey varlığının kabul edilmemesiydi ve ilk hamlesini yaptı; kafa kesmedi, racon kesti.
Komünizmde
Düşünüyorum...
Bu kitabı düşünüyorum, yazılanları düşünüyorum, kahramanı düşünüyorum, Dostoyevski'yi düşünüyorum.
Kitapta yazılanları zihnimde şekillendirmem için kafamı bir hayli zorlayıp daha çok düşünmem gerek. Evet, çünkü anlamam için fazlasıyla düşünmem gerek.
Neden bu kötülüğü yaptı bize Dostoyevski? Yeraltından Notlar kitabını okuyanları silkelemek mi istiyor? Kendi iç dünyasına savaş açarken bizi de mi bu düelloya davet ediyordu? Ama yanıldığı bir nokta var.. Onu kendi silahıyla ve kendi alıntısıyla vuracağım; "Bir insanın görüşleri değişebilir ama yüreği daima aynı kalır."
İlk bölümü okuyunca akıl tutulması yaşadım, yaşamak durumunda kaldım. Çünkü Dostoyevski bunu bana yaşattı, bilerek yaptı. "Madem ben yeraltındayım seni de kendime doğru çekmem lazım" dedi. Direkt olarak söylemese de zımnen yaptı bunu.
Direniyordum. Biraz daha ve biraz daha... Aklım da direniyordu yazılanları "anlamamak" için, yeraltına inmemek için. Ama sonunda pes etti. En güzel pes ediliş şekliydi bu. Kitabın içine girebildim, yeraltına inebildim...
Kitaptaki kahraman artık bendim. O ezilince ben ezildim, o aşağılanınca ben aşağılandım, o acı çekince ben acı çektim, o sevince ben sevdim, o nefret edince ben ettim. O "yeraltına" indikçe beni de kendisiyle beraber çekti. Belki de ben onu çekmişimdir...
Yeraltından Notlar kitabının kahramanı "BENİM"
"İyi biri... olmama... izin vermiyorlar."
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 2020127,8bin okunma
Yüzünde gülümseme , kalbinde kırıklık, ruhunda dünya kadar ukde ile büyümüş tüm kız çocuklarına ithaf edilmiştir. (S.N.Demir)
Sözü beni derinden etkiledi , ve ekledim
Sanırım buldu muhatabını kitap dedim . Kendini bir türlü bu dünyaya ait hissetmeyen ben’e yazıldığını hissettim ve başladım okumaya. Bir çoğumuz kalbinde kırıklıklarla büyüdük,
Sene bitmeden okumayı başardığım mükemmel bir eser. Bu kitaba karşı tuhaf bir ön yargım vardı. Sanki çok sıkıcıymış gibi geliyordu. Hatta Maksim Gorki'ye karşı da bir ön yargım vardı. Bu yüzden aylardır elimde olmasına rağmen okumadım. Her seferinde şu kitap bitsin okuyacağım dedim ama hiç okumadım. En son yeter arkadaş nedir bu zulüm, dedim ve
Muhteşem. Tek kelimeyle. Kitaptan da filmden de çok etkilendim. önce kitabı okuyup ardından filmi izlemenizi tavsiye ediyorum.
Bir yıldan daha az ömrünüzün kaldığını öğrenseniz ne yaparsınız? Sevdiklerinizle zaman geçirirsiniz, gezersiniz, yapmaya fırsat bulamadığınız şeyleri yaparsınız. Ya da hayata küser, karamsar bir biçimde yaşamınızın sona
"Bugün sevinç günü, kederleri bir yana bırakıp mutlu olalım. Bayramı doya doya yaşayalım. Her şeye kadir olan Yüce Allah, bizleri doğru yoldan ve sevdiklerimizden ayırmasın."
Bugün bayram günü, bugün paylaşım günü, bugün Rabbimizin bize armağan ettiği özel bir gün.
Bilindiği üzere bayramlar her millete, her dine, her kültüre ve her
Ercan Akarsu / Bir Yalnızlık Meselesi
Farkındalık yaratacak, düşündürecek ve okurlarını kendi vicdan muhasebeleri ile yüzleştirecek bir kitap #BirYalnızlıkMeselesi . Yazarımız, çocuk istismarı ve lgbt gibi konularda psikolojik yaklaşımlar sunduğu gibi aşk ve ilişkiler konusundaki farklılıkları da yaşanmış bir hikayeden kurgulayarak
* Bedenimde duyduğum acı , ruhumda cehennem ateşiyle kavruluyordu. *
Hikayeler çok güzeldi , kısa kısa ama alt metni fazla fazlaydı. 59 sayfalık incecik ama içi dolu dolu bir kitap.. Dili , anlatımı , benzetmeleri , betimlemeleri çok yerinde ve oldukça güzeldi.
* Acaba dünyanın her yerinde dolaşan bu ölüm , ölülerin nefeslerinden çıkan zehirli bir iksir midir ? *
Bence bu tarza , bu betimlemelere , kelimelerle bu kadar güzel oynamaya roman yakışır , şiir yakışır. Hikaye çok güzel ilerliyor , olaya dahil oluyorsunuz , alışıyorsunuz çaaat hikaye bitiyor. Yaşanan boşluk hissi.. Ama bir roman yazılsa , uzun uzuuuun.. Müthiş olur zannımca. Çünkü aşırı kuvvetli betimlemeler var. Kelimelerle öyle bir oynanmış , öyle kelimeler yan yana gelmiş ki , cümlelerin tadı damakta kalır mı ? Kalıyor işte. Öyle güzel. Bir yandan ya aşırı şiirsel bir dil hakim. Kuvvetli ve hoş.
* Gölgem bile benden kaçıyor. *
Aydınlıkla başlıyor hikayemiz , Ufuk Çizgisiyle son buluyor. Arada ölüme de değiniyoruz yaşama da , sevince de hüzüne de. Hayata değiniyoruz. Bazen evleri , yaşamları merak ediyoruz , bazen mezarları , ölümleri , ölüleri.. Yaşadığımız hayatı sorgularken merak ediyor , merak ederken sorguluyoruz.
* Ama gariptir ki her seferinde aynı heyecanla aynı duyguyu yaşıyoruz. *
Abdurrahman Seyhan kaleminize , yüreğinize , emeğinize , kelimeleri kullanma gücünüze sağlık. Yolunuz açık ve aydınlık olsun. Ufuk çizginizi hiç kaybetmeden yaşayın inşallah.
Bu kitap o zaman ''Kitaplık'' olan kütüphaneme girdiğinde 7. sınıf öğrencisiydim. Kitabı satın aldığımız gün dün gibi aklımda. Babamın bana ilk aldığı kitap buydu. İşin cilveli yanı ise kendisi ağır şekilde Türk-İslam sentezini benimser. 8. Sınıf öğrencisi için pek ideal olmayan bu kitabı babama neden aldığımızı sorarken aklım ''Gençlik kitapları'' reyonunda idi. Bana verdiği cevap şu yöndeydi. '' Her fikri ölç, tart biç, düşüncelerin kulaktan dolma değil, kendine ait olsun. Sana ait olmayanı düşüneni daha çok sev, hayat gerçekten farklılıklarla güzel, bu çocuklar zamanında memleketleri için bir şey yapmaya çalıştılar, onları anlayamadık Dursun önkuzu da bizim, denizlerde bizim dedi (hemen hemen cümle tamamiyle böyle)'' Ki kendisi 69 lu ve bu idamlara karşı herhangibi bir sorumluluğu da yok.. O günden sonra biriktirdiğim tüm düşünce ve ideolojileri kendim ölçüp tarttım benimsedim, kabullendim.... Bugün yeniden baştan sona bu kitabı okuyup bitirmenin buruk sevincini yaşıyorum. Açık yüreklilikle söyleyebilirim ki taban tabana zıt görüşlerimiz olsa da Türkiye tarihinin en acı en can yakıcı olaylarından biri. Benim için hayatıma yön veren kitaplardan oldu. Şunu tüm kalbimle söylüyorum ki ( Siyasi cinayet ve idamlara karşı çok sert çizgilerim var ) keşke yaşamalarına izin verilse bu cinayet işlenmeseydi. Keşke çocuklarını ve akabinde torunlarını görecek kadar sıhhatli bir yaşamları olsaydı. Keşke, keşke....
Üniversiteden mezun olalı 10 yıl oldu.Maddi imkansızlıklardan dolayı 6 yıl özel sektörde ağır şartlarda çalıştım.Çalıştığım 6 yıl boyunca çok haksızlık ve kötülüğe boyun eğdim çok sabrettim.Özel sektör tecrübem bana şunu öğretti: İnsanlar kötülükte sınır tanımıyorlar.Ve hayattan bir mutluluk alacağım var artık yeter deyip işi bıraktım..1000k uygulaması benim için çok değerli Çünkü beni hayata bağlayan kitapların çoğunu burdan öğrendim.Bana destek olan Güzel insanları tanıdım. Bu yüzden bugün sizlerle paylaşmak istedim. Ben bugün ATANDIMMMM 🥳🥳🥳🥳🥳🥳🥳🥳Dilerim kimse bu yolda benim kadar zorlanmasın. Rabbim emek veren hak eden herkesin yar ve yardımcısı olsun 🙏🙏🙏🙏