Ayakkabı vurduğunda ayağının arkasında bir yara açılır, çorap giydiğinde o yara çoraba yapışır, çorabı çıkarttığında kabuk kopar ve tekrar kanar. İyileşmesi zaman alır. Ayakkabıyı çorapsız giyemezsin, çorapla giysen yine yapışır...
Kadınların genellikle çok sakin olmaları beklenir fakat erkekler gibi kadınlar da hissederler; becerilerini geliştirmek için uygulamaya ve çabaları için bir alana, erkek kardeşleri kadar ihtiyaç duyarlar; çok katı bir sınırlandırmanın, çok mutlak bir durağanlığın sıkıntısını, aynı erkeklerin çekeceği gibi çekerler ve onların muhallebi yapıp çorap örmekle, piyano çalıp çanta süslemekle yetinmeleri gerektiğini söylemek, onlardan daha çok ayrıcalığa sahip yoldaşlarının dar görüşlülüğüdür. Geleneklerin kendi cinsiyetleri için gerekli gördüğünden daha fazlasını yapmaya ya da öğrenmeye çabaladıklarında onları küçümsemek ya da onlara gülmek düşüncesizliktir.
Sayfa 99 - Indigo Kitap, 41. baskı, İstanbul, Ağustos 2020
Onlardan daha ayrıcalıklı olan erkeklerin, " Kadınlar yemek pişirip çorap örmekle, piyano çalıp nakış işlemekle yetinsin," demeleri dar kafalılıktır! Bir kadın, geleneklerin kendisi için yeterli saydığı şeylerden daha fazlasını yapmak, öğrenmek isterse onu kınamak, alaya almak düşüncesizliktir.
Bir yazarın dünyasına girebilmek, onun gördüklerini tam anlamıyla görebilmek hiçbir zaman mümkün değildir. Bu gerçek, bir insanın karşısındaki kişiyi tüm çıplaklığı ile göremeyeceği kadar ortadadır. Deneyimlerimiz gösteriyor ki, şu an düşündüğümüz veya hissettiğimiz bir duruma yıllar sonra aynı gözle bakmak mümkün olmayacaktır çünkü o durumu
"... Salih Ağa, köyün zengin adamlarından biridir. Lakin, kılık kıyafet itibariyle bir dilenciden hiç farkı yoktur. Kışın en soğuk günlerinde bile, onun çorap giydiğini hatırlamıyorum. Ökçesi basık pabucunun içinde, kara ve çatlak topuklu ayakları, ellerinden ziyade ortadadır. Denilebilir ki rüşeymi ve yeraltı kişiliğinin bütün ifdesi bu ayaklarda toplanmıştır. Rahat mıdır? Sinirli midir? Bir arazi meselesinde, köylülerden birine, bir oyun oynamak üzere midir? Sizin hakkınızda ne düşünüyor? Bunları anlamak için hemen ayaklarına bakınız. Eğer bunlardan birinin başparmağı oğulmakta ise Salih Ağa'nın canı bir şeyler sıkılmış demektir. Eğer bunlardan biri ayakkabıyı, parmaklarının ucunda hafif hafif oynanmakta ise, biliniz ki, keyfi yerindedir. Çıplak tabanlarını sizin yüzünüze doğru uzatıyor ve hareketsiz duruyorsa, yeni gasb ettiği bir lokmanın hazım devresini geçirmektedir. Fakat sizin hakkınızda bir fesat kurmakla meşgulse, bu ayaklar, iki büklüm onun altında saklıdır. Sinsi sinsi, bir ava doğu yaklaşan tilkinin adım atışlarını hiç görmedinizse, Salih Ağa'nın yürüyüşüne bakınız. ..."
sonunu tahmin ettiğim hâlde heyecanla okumaya devam ettiğim, çok güzel bir ileri dönüşüm hikâyesiydi
karakterimiz "bascan üzerine", çekmece-ayakkabı-çamaşır makinesi-kurutma makinesi döngüsünden sıkılmış bir çorap teki. kendisi dışarıyı çok merak ediyor ve yıprandığı için yakında sonunun diğer çoraplar gibi olacağını, çöpe atılacağını düşünüyor. bir gün geliyor, cesaretini toplayıp bir serüvene çıkıyor fakat işler pek de planladığı gibi gitmiyor
endişelenmeyin, sonu güzel! yine de bu kadar uzun olması acaba hangi sınıf düzeyine uygun düşer diye bir sorgulatıyor ki bence ikinci sınıf için ideal (üçlere bir tık basit, birler için de uzun kaçar
genel olarak puanım 7/10, emeğinize sağlık melike ve rüya hanım
Yanıma geldi. Montu omzundaydı ve ayağında çorap yoktu. Ona uzunca baktım. Bana gülümsedi. O gülüşü hiç unutmayacağım. 'Neden baktığınızı biliyorum' dedi. 'Montumu omuzlarıma atmışım ve ayağımda çorap yok, bu şekilde namaz kılıyordum, belki benimle bir işiniz var diye düşündüm. Çorabımı giyip montumu düzeltmek istedim ama kendi kendime dedim ki: 'Gulamhüseyin Oğlu Hüseyin! Sen Allah'ın huzuruna böyle çıktın, komutanın yanına da böyle gideceksin.'
Aliya İzzetbegoviç'in çok güzel bir sözü var: "Bilime evet ama sanatın olduğu bir dünyada!" Sanatın, kalbin, vicdanın rehberlik etmediği bir bilim insanın başına çorap örebilir. Duygu ve düşünce kalp ve akıl el ele verirse bu beraberlik insanlara gökten bomba değil, hayır ve güzellik yağdırabilir.
...Bazıları deli olduğumu düşünüyor. Sanırım öyleyim de. Oturup, söylenir dururum. Kiliseye gidip ilahiler söylerim. İnsanlar dindar olduğumu sanıyorlar. Ne münasebet! Sadece tüm gün çorap yıkayıp ütü ve yama yaptığımı unutmaya çalışıyorum ben.