Bütün öbür yollardan daha geniş, daha güzel, gündüz güneşle, geceleri ışıklarla aydınlanmış pırıl pırıl bir yol dururken, insanlar sağır karanlıklara akmayı yeğlediler.
Bir de "Gül kokusu Resûlullah Efendimize âittir." diye bir söz var. Söz doğru. Anlaşılma yanlış. Bizim Türkçe'de "çiçek" dediğimiz güzelliklerin Farçası "gül"dür. Yani Farsça'da gül, çiçek demektir. bizim gül dediğimiz çiçeğe Farsça'da "verd" denir. Dolayısıyla, Efendimizin kokusu gül çiçeğinin değil bütün çiçeklerin kokusudur. Daha doğrusu bütün çiçekler o güzel kokularını, o güzeller güzeli Fahr-i Kâinat Efendimizin o güzel kokusundan "şemme-i Muhammedî"den almışlardır, her çiçek kokladığımızda Efendimizin kokusunu alıp O'na salât ü selâmlar ederiz.
Geçip giden her ay sizi korkunç sona biraz daha yaklaştırıyor. Zaman sizi kıskanıyor; gençliğinizin gülleriyle, zambaklarıyla savaşıyor. Zamanla renginiz solacak, yanaklarımız çökecek, gözünüzün feri gidecek. Öyle çok acı çekeceksiniz ki... Ah, gençliğinizin kıymetini bilin. En güzel günlerinizi sıkıcı şeyleri dinleyerek, kaybetmeye mahkum olanı kurtarmaya çalışarak, kendinizi cahil, kaba, adi insanlara adayarak heba etmeyin. Bunlar çağımızın hastalıklı amaçları, yanlış idealleri. Hayatınızı yaşayın! İçinizdeki o muhteşem yaşama sevincini açığa çıkarın! Hiçbir şeyi ıskalamayın. Hep yeni heyecanlar arayın. Hiçbir şeyden korkunuz olmasın... Yepyeni bir hedonizm; işte çağımızın ihtiyaç duyduğu şey budur. Siz bu felsefenin kanlı canlı sembolü olabilirsiniz. Sahip olduğunuz bu kişilikle yapamayacağımız şey yok. Dünya yalnızca bir mevsimliğine sizin...
Sayfa 27 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
— Yarayla alay eder, yaralanmamış olan.
(Juliet yukarıda pencerede görünür.)
Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne?
Evet, orası doğu, Juliet de güneşi!
Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı,
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederden
Sen ondan çok daha güzelsin diye.
Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan,
Sayrılı ve toydur bakirelik
•Aynanın önünde durup güzel olduğunuzu olumlarsınız çünkü kendinizi güzel hissetmezsiniz.
•Daha başarılı olmak konusunda saçma sapan görselleştirme alıştırmaları yaparsınız çünkü kendinizi yeterince başarılı bulmazsınız.
•İroniktir ama, pozitife, daha iyi olana, en iyiye olan bu takıntı bize sadece durmadan ne olmadığımızı, neye sahip olmadığımızı, ne olabilecekken olmayı başaramadığımı hatırlatır.
•Gerçekten mutlu biri aynanın karşısına dikilip de kendine ne kadar mutlu olduğunu söyleyip durmak ihtiyaç duymaz, değil mi? O sadece mutludur.
Winston Lord
üzerinde günlerdir çalıştığı bir raporu Kissinger'a verdikten sonra
üzerinde, "Yapabileceğinin en iyisi bu mu?" yazısıyla geri gelir rapor.
Lord raporu yeniden yazar, düzenlemeler yapar ve tekrar teslim eder;
yine aynı kısa soruyla geri gelir rapor. Bir kez daha düzelttikten ve
Kissinger'dan yine aynı soruyu aldıktan sonra Lord parlar. "Kahretsin,
evet, yapabileceğimin en iyisi bu." Kissinger şöyle cevap verir: "Güzel,
o halde artık okuyabilirim raporunu."
O kadını en kısa zamanda görmenin bir yolunu bulmalıyım ya da iyice düşünürsem bundan kaçınmam en iyisi olur. Onu sevgilisinin gözleriyle görmem daha doğru; belki kendi gözlerimle ona bakınca, bana hiç de şimdiki gibi gelmeyecek, o güzel imgeyi niye mahvedeyim.
Yeniden Zeze olmak ister miydin?
“ hayatta hiçbir şey geri dönmez. Bir yanım istiyor. Bir yanım istemiyor. Durmadan dayak yemesi, aç kalması var...”
Gölgen gibi peşimi bırakmayan o eski acı yeni üzerime çöküyordu. Eskisi gibi Zeze olayım, bir Şeker portakalı fidan edineyim, Portekizli mi bir kez daha kaybedeyim öyle mi?
“Haydi itiraf et. Yine de istemez miydin? Ozamanlar hissetmediğin bir şeye sahipsin. Küçücük ve çok güzel bir şey: sevecenlik… Şefkat.”
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında