Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bütün toplumsal değişiklikler, bireyin kendisinde yapacağı ilk değişiklik ile başlar.
Sayfa 34 - KİTAP DÜNYASI YAYINLARIKitabı okudu
“Bir şey söylemedi. Ben de nasıl devam edeceğimi bilemedim… Birbirimizle içimizden konuştuk. Ben onunla içimden konuşuyordum. Birbirimize bakmadan denize baktık. İstanbul'du. ‘Sensin’ dedim. Değişiklik olsun, kendimizden çıkalım, başka bir kişiliği deneyerek o feci konuşamamayı dağıtmak için. Bir şey söylemedi. Ben de nasıl devam edeceğimi bilemedim…”
Reklam
Sanrım bu gece yakacağım...
"Kim bilir ne gibi sebeplerle tesadüf bizi birleştirdi. Sen beni sevdiğini söyledin, ben buna inandım. Ben de seni seviyordum... Hem nasıl seviyordum... Hislerimde bugün de bir değişiklik yok. Fakat niçin seviyordum, işte bunu bulamadım ve beni düşündüren, seninle olan hayatımızın devamından şüphe ettiren bu oldu. Seni niçin sevdiğimi bir türlü bilmiyordum. Huylarını, yaptığın işleri, beğenmiyordum demeyeyim, fakat anlamıyordum. Sen de benim birçok şeylerimi anlamadığını inkâr edemezsin. Böyle olduğu halde nasıl garip bir kuvvet bizi birbirimize bu kadar sağlam bağlamıştı? İlk andan itibaren tamamıyla başka dünyaların insanları olduğumuzu anladığım halde beni burada tutan ve seni gördüğüm zaman içimi sevinçle dolduran neydi? Acaba şu senin her zaman bahsettiğin ve her hareketinin kabahatini kendisine yüklediğin şeytan mı? Son günlerde ben de bundan korkmaya başladım. Şimdiye kadar daima, düşünüp doğru bulduğum şeyleri yapmaya alışmıştım... Bu sefer hiçbir doğru ve akıllıca tarafını bulamadığım bu hayata beni bağlayan kuvvetin, içimde saklı bir şeytan olması sahiden mümkündü."
Sayfa 228 - Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık; 1, baskı: Istanbul, Şubat 1998Kitabı okudu
Benden +1
"Yaşamında bir değişiklik olsun istiyor insan."
Sayfa 14 - Can YayınlarıKitabı okudu
..bir kişinin kendinde değişiklik yapabilmesinin tek yolu bunun kararını kendi başına vermesidir..
Herhangi bir iklimde zuhur eden bir ıslahatçının mahiyet ve hakikatını, sadakat ve samimiyetini gösteren en gerçek miyar, davasını ilâna başladığı ilk günlerle, muzaffer olduğu son günler arasında ferdî ve içtimaî, uzvî ve ruhî hayatında vücuda gelen değişiklik farklarıdır, derler. Meselâ: O adam ilk günlerde mütevazi, âlîcenab, feragat ve mahviyetkâr, hülâsa; bütün ahlâk ve fazilet bakımından cidden örnek olan gayet temiz ve son derecede mümtaz bir şahsiyetti. Bakalım, cihadında muzaffer olup hislerde, emellerde, gönüllerde yer tuttuktan sonra yine o eski temiz ve örnek halinde kalabilmiş mi? Yoksa, zafer neş'esiyle birçok büyük sanılan kimseler gibi, yere göğe sığmaz mı olmuş? İşte büyük küçük herhangi bir dava ve gaye sahibinin mahiyet ve hakikatını, şahsiyet ve hüviyetini en hakikî çehresiyle aksettirecek olan en berrak âyine budur.
Reklam
Narsistik Çift : Tolstoy ve Sonya [okumak isterseniz diye bırakıyorum]
1862 yılında otuz iki yaşındaki Lev Tols­toy, henüz on sekizindeki Sonya Behrs ile evlenmeden birkaç gün önce aralarında hiçbir sır olmaması gerektiğine karar verdi. Bu kararın bir parçası olarak günlüklerini ona okuttu ve genç kızın hem ağlaması hem de oldukça kızması onu çok şaşırttı. Günlük­lerine eski aşk ilişkilerini yazarken yakında yaşayan
Sayfa 85 - Altın Kitaplar Yayınevi 1. BasımKitabı okudu
Başını dik tut ve kibarlığı elden bırakma."Size kim ne derse desin, sinirlerinize hakim olun. Değişiklik olsun diye, kafanızla mücadele edin...Öğrenmeye dirense de kafa denen şey iyi bir şeydir.
Başınızı dik tutun, yumruklarınızı da indirin. Kim size ne derse desin, sinirlerinize hakim olun. Değişiklik olsun diye, kafanızla mücadele edin... öğrenmeye dirense de kafa denen şey iyi bir şeydir.
Nehirler, göller, denizler ve okyanuslar birden kızıla boyandı o an. Gökyüzü koca bir karabulutu andırıyordu. Dünyanın sonunun geldiğini düşündü, dünya üzerinde yaşayan tüm canlılar. Hepsi birden dikkat kesildi ve durdu hayat bir anlığına. Yeryüzünde yaprak kımıldamıyor, gökyüzünde tek bir canlı bile uçmuyordu. Sonra birden gökyüzü hareketlendi. Gökten düşen cisimleri ise kimse görmemişti. Bir ışık gibi göğü delip düşmüşlerdi ardı arkasına. Yeryüzüne indiklerinde dünya eski haline döndü. Bütün sular yine mavi, gökyüzü yine beyaz bulutlu ve maviydi. Dünya bir anlam verememişti bu olanlara ama kısa sürede unutuldu bu değişiklik.
Reklam
Kadın: Saçımı kestireyim mi? Erkek: Olur. Kadın: Ama kıyamıyorum. Erkek: Öyleyse kesme. Kadın: Canım değişiklik istiyor. Erkek: O halde, kes. Kadın: Bana akıl vermeyi bırak, delilere verir gibi ! Erkek: Eğer nasıl hoşuma gittiğini bilmek istiyorsan, sana derim ki uzun saçlı . Bunu biliyorsun. Kadın: Beni tanıdığında kısaydı. Erkek: Ve sana tam olarak ne dediğimi hatırlıyorum: "Ne güzel olurdun uzun saç ile." Kadın: Ama herkes kesmemi söylüyor. Erkek: Bu durumda, kuaföre git ve bırak uyuyayım, lütf e n. Bu­ nu senden Allah rızası için istiyorum. Kadın: Peki nasıl kestireyim? Kat kat mı yoksa kareli perçeml i mi? Erkek: Kat kat. Kadın : Bana yakışacağını sanmıyorum çünkü saçım çok düz. Erkek: Bırak perçemli olsun. Kadın: Çok yorucu. Erkek: Yorduğu zaman tekrar kestirirsin. Kadın: O halde asla uzatamam. Erkek: Eğer uzatmak istiyorsan kestirm e güzelim. Kadın: Bana güzelim deme! Erkek: Neden bana danışıyorsun bu şeyleri, eğer bir şey fark tirmiyorsa sana söylediklerim? Kadın: Evet saçımın nasıl olacağı! senin için fark etmiyor. Ön­ celeri dibimden ayrılmıyordun hiç. Erkek: O zamanlar bu kadar hantal değildin.
Hayatımda yeni bir gün diye bir şey yoktu, her gün bir öncekinin bir tekrarıydı, hiç değişiklik ya da değişiklik umudu söz konusu değildi.
"Hayatımda hiç değişiklik yoktur. Ben piliçleri avlarım, insanlar beni avlar. Bütün piliçler birbirine benzer, bütün insanlar da. Doğrusu epey sıkıcı. Ama beni bir evcilleştirsen hayatım günlük güneşlik oluverir. Öteki ayak seslerinden apayrı bir ayak sesi tanırım. O sesler korkuyla kovuğuma kaçırtır beni, seninkiyse tatlı bir ezgi gibi yeraltından çağıracaktır. Bak, öteki buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğdayın önemi yok benim için. Buğday tarlaları bana bir şey demiyor. Bu çok acı ama senin saçın altın renginde. Beni evcilleştirsen ne iyi olurdu, bir düşün! Altın rengindeki başaklar seni anımsatacak artık. Başaklardaki rüzgârı dinlemeye can atacağım."
Kafalar değişmedikçe, toplumda derin bir değişiklik beklenemez.
Sayfa 207 - iletişim yayınlarıKitabı okudu
Değişiklik olsun diye, kafanızla mücadele edin… öğrenmeye dirense de kafa denen şey iyi bir şeydir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.