Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
YAZDIRILIŞININ DA AYRINTILARIYLA BELİRTİLMESİNE GENE ÖZEN GÖSTERİLEN TARİHİ KONMAMIŞ VE ALMADIĞIM ÜÇÜNCÜ MEKTUP KÜNYELERİ: BİTİRİMLER VE GARİBANLAR "Demek Kitap çıkmış?": Bıçak Sapı kıs kıs gülüyor Pos Bıyık'a bakarak. "Hiçbir kitapçıda yokmuş ki!": Pos Bıyık'ın dumanı Taksim Alanını kapladı. "Reis bizi kahvede
Sayfa 67 - Gözetleme Noktaları
Kürtçe
Ve daha niceleri... Biz, sadece zengin bir örnek vermek istedik. Daha geniş bilgi edinmek isteyenler, Prof. Dr. Tuncer Gülensoy'un "Kurmanci ve Zaza Türkçeleri Üzerine Bir Araştırma" adlı eserine bakabilirler. Bu eser, 1983 yılında, Ankara'da basılmıştır. Bu kitapta, bugün, Doğu ve Güney -Doğu Anadolu'muzda konuşulan "ağızlar da Kaşgarlı Mahmud'un yazdığı Divan-ı Lugat-i Türk'te kayıtlı pek çok kelimenin bulunduğunu, misaller vererek isbatlanmaktadır. Biz Kürtçe tabir edilen ağızın, mahiyetini açıklama- devam edelim. Hemen belirtelim ki, bugün için, bazı tâli ya grupların konuştuğu ağız, çok defa Türkçe cümle yapısına (sektaksına) uygundur; bu cümleler Farsça ve Arapça kelimelerle kurulsa bile cümle yapısı umumiyetle Türkçe'dir. Birkaç örnek verelim: "Zu vare, kalemiha hılda, hikatamın binvise" (Aşiret ağzı) "Çabuk gel, kalemini al, hikâyemi yaz". (Türkçe) Bu cümlelerde alt alta gelen kelimeler, birbirlerinin karşılığıdır ve kelimeler Türkçe'nin cümle yapısına göre dizilmiştir.
Reklam
Hayretle ve esefle belirtelim ki, biz, halk olarak kendi ülkemizi bile yeterince tanımamakta ve bilememekte idik. Okullarımız, kendi ülkemizin coğrafyasını ihmal edip başka ülkelerin gereksiz bilgilerini kafalarımıza ve gönüllerimize aktarmaya çalışırken, biz, aynı ülkenin ve milletin, çeşitli bölgelerindeki çocukları olarak birbirimizin kaderinden habersiz yaşıyorduk, iç ve dış düşmanların istismarına karşı korumasız kalıyorduk.
Zarar...
“ Öte yandan, sefiriye sinirlenmemin bir başka açıklaması da , bir tanıdığımızın , hatta bir dostumuzun kusurlarının bizim için gerçek birer zehir olmalarıdır; neyse ki bu zehirlere karşı bağışıklık kazanmışızdır. Ama biz en ufak bir bilimsel kıyaslama hazırlığına girişmeden ve aşırı duyarlılıktan söz etmeden şunu belirtelim ki, arkadaşlık ilişkilerimizin veya sadece sosyete ilişkilerimizin yapısında geçici olarak, insanlar doğal oldukları sürece bize zarar vermez. “
Sayfa 60
Hayat bazen insanları değiştirir demek oluyor, bizi bile. İlk tanıştığımız zamana kıyasla şu anda ikimiz de kendimizin farklı versiyonlarıyız. Bazı bakımlardan tanınmaz haldeyiz hatta. Ama ben senin tüm versiyonlarını seviyorum. Biz ne kadar değişirsek değişelim, sana onu hislerim asla değişmeyecek.
" Yaradılışımızın bir nedeni olmalı, değil mi? Buraya yiyip, içip, sıçıp uyumaya gelmedik yalnızca. Bizi rahatsız eden şeyleri değiştirmek için çaba göstermezsek nefret ettiğimiz bir dünya da yaşarken buluruz kendimizi; sürekli kafamızı diğer tarafa çevirirsek bir gün kafamızı nereye çevirirsek çevirelim karşımıza aynı rahatsız edici
Sayfa 138 - Everest Yayınları
Reklam
Avrupalı sanatçılar yeni ilham kaynakları bulmak için kendilerine tamamıyla yabancı eski ve iptidai kavimlere giderken, biz neden kendi atalarımızın eserlerine sırt çevirelim? Bizler onların çocukları değil miyiz? Onları tanımak ve sevmek bize bir asalet, şeref ve derinlik duygusu kazandırır.
Kadınların empati duygusu :')
( "Kadınlara test sonucu hafif voltaj ile elektrik veriliyor sonrasında kadınların eşlerine de elektrik veriliyor ardından kadınlara izlettiriliyor kadınlar kendi acısını unutup aynı acıyı eşlerini gördüklerinde de hissediyorlar hatta izlettirilmeyip söylenmesi bile acı duymalarına sebep oluyor " İşte böyle narin güzel Eşref-i
II. Psikanalitik Alanda Bir Yapı ve Sınır Olarak Simge ve Dil
Arzu varlığın üzerinde dilin döngülerini kuracak biçimde onun çırpınışlarının ve girişimlerinin içinde etkisini sürdürmemiş olsa, evrensel görev konusundaki ayrılıklar nedeniyle emirler birbiriyle çeliştiği için dilin oluşturduğu karmaşanın katkısıyla kölelik ve azamet varlığın yaşamını kaplayarak onu yok ederdi. İnsanda tatmin edilebilmesi için
Sayfa 140-3Kitabı okudu
... bir tanıdığımızın, hattâ bir dostumuzun kusurlarının, bizim için gerçek birer zehir olmalarıdır; neyse ki bu zehirlere karşı "bağışıklık" kazanmışızdır. Ama biz en ufak bir bilimsel kıyaslama hazırlığına girişmeden ve aşırı duyarlılıktan söz etmeden, şunu belirtelim ki, arkadaşlık ilişkilerimizin veya sadece sosyete ilişkilerimizin yapısında, geçici olarak iyileşen, ama ara ara nükseden bir düşmanlık vardır. Normal olarak, insanlar "doğal" oldukları sürece, bu zehirler bize pek zarar vermez.
YKY, epubKitabı okudu
Reklam
Maide 15, Neml 1, ayetlerinde yer alan كِتَابٌ مُب۪ينٌۙ ifadesinin veya Hicr 1, Yasin 69 ayetlerinde yer alan قُرْاٰنٌ مُب۪ينٌۙ ifade-i celilelerini Kur’an’ın apaçık olduğu ve tebyine muhtaç olmadığına delil getiriyorlar. Bu konu üzerinde dururken halledilmesi gereken noktalardan birisi de bu. Bunun üzerinde de konuşalım biraz? Cevap: Bu
Âyet "Emrolunduğun şeyi kafalarına çatlat."* diyor. Biz Allah'ın sözlerini kendi evlatlarımıza bile çekine çekine söylerken onlar bizim kafalarımıza vura vura mesela cinsiyetsiz çocuk yetiştirmeyi kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bir ideolojinin tekrar tekrar, her yolla anlatıldıkça nasıl benimsendiğinin en canlı örneğidir bu konu. İyiliğin, imanın, ahlakın hatırlatılması neredeyse hak ihlali olarak görülürken, günahın meşrulaştırılması, hatta saygınlaştırılması için başımızı çatlatırcasına, her koldan anlatarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Bu arada şunu da belirtelim ki günah işlemek başka, günahın propagandasını yapmak başkadır. Bu ikisini ayırmak zorundayız. Bizim günahkarla bir meselemiz yoktur. Günahın meşrulaştırılmasının, kötülüğün norm háline gelmesinin karşısındayız ve bu en tabii hakkımız. "Propagandasını da yapsın, ne olacak!" diyebilirsiniz. O zaman değerlerin dönüşümünün yani geri dönülmez bir zararın parçası oluruz.
Sayfa 161 - * Hicr Sûresi/94
Önsöz
Şüphesiz ki, İbn Arabî ve Mevlânâ tasavvuf tarihinin iki mümtaz sîmâsıdır. Her ikisi de 7h/13m. yüzyılda yaşamış ve biri (İbn Arabî) Şam'da, diğeri (Mevlânâ) ise Konya'da vefat etmiştir. İbn Arabî tasavvufî düşünce boyutunda bir timsâl iken, Mevlânâ ilâhî aşkı yaşama ve terennüm etmede bir zirve olarak kabul edilir. Bu iki büyük sûfînin bırakmış
Sayfa 11 - insan yayınlarıKitabı okudu
86 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.