Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
198 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Yukarı Mahalle Roman Eleştirisi Gazap üzümleriyle gönlümü çalan yazar, bir kez daha bunu başardı. Bu hafta ufak bir gezim vardı. Sahafa gittiğimde kitabın ince oluşu çantamda ağırlık yapmaz düşüncesiyle onunla yolculuğuma başladım. Yukarı Mahalle bir üçlemenin ilk kitabı devamında Sardalya Sokağı ve Tatlı Perşembe geliyor. Roman 1937
Yukarı Mahalle
Yukarı MahalleJohn Steinbeck · Bilgi Yayınevi · 19982,113 okunma
384 syf.
7/10 puan verdi
Sefillik derken!
Sefillik, insanoğlunun ortak kaderi... Sefilliği değerlendirirken nereden baktığınıza bağlı olarak anlamı ve önemi değişir. Eğer görünür haliyle yani maddi yokluk olarak ele alırsanız, tanımlanmasında pek zorluk çekmezsiniz, yokluğun acı veren hali ya da insani ihtiyaçların yaşamsal bağ haline gelmesi durumu olarak değerlendirebilirsiniz. Ancak
Sefiller
SefillerVictor Hugo · Kum Saati Yayınları · 087,3bin okunma
Reklam
200 syf.
·
Puan vermedi
Pusula
Bütün olayımız, karakterin değişebileceğine inanmakla başlar. Kalıtımsal bir iradesizlik yoktur. Beslenmiş ve semirmiş bir dürtü düşkünlüğü vardır. Basit bir diyet yahut riyazet, iradeyi diriltebilir. Payot, karakterin değişmezliğini savunan filozoflara bir reddiyeyle başlıyor. Kronolojik disiplindeki titizliği takdire şayan. Fakat bir türlü terk
İrade Terbiyesi
İrade TerbiyesiJules Payot · Ediz Yayınevi · 201828,8bin okunma
"Binlerce yıl önce, birisi ateş yakmasını keşfetti. Herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye, o ateşte yakmışlardır onu. İnsanların korktuğu bir şeytanla iş birliği yapan kötü biri olarak görülmüştür. Ama ondan sonra, insanların ısınmak için, yemeklerini pişirmek için, mağaralarını aydınlatmak için bir ateşi olmuştur. O adam
Plato Film Yayınları - 3. Baskı: 2003 - Çeviri: Belkıs Çorakçı Dişbudak. [s. 769-776, Howard Roark'un Savunması]Kitabı okudu
152 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
20 günde okudu
Tanrı öldü ve ben de pek iyi hissetmiyorum! 
“Tanrı öldü’yle ‘Nietzsche öldü’ arasındaki fark nedir? ‘Tanrı öldü’ diyen Nietzsche’ydi, ‘Tanrı da ‘Nietzsche öldü’ dedi. Peki ‘Tanrı öldü’ diyen Nietzsche’yle ‘Nietzsche öldü’ diyen Tanrı arasında ne fark var? ‘Tanrı öldü’ diyen Nietzsche ölmemişti, ama ‘Nietzsche öldü’ diyen Tanrı bizatihi ölmüştü.” Tam bir komik etki için hayati olan şey
Umutsuzluğun Doruklarında
Umutsuzluğun DoruklarındaEmil Michel Cioran · Jaguar Kitap · 20191,404 okunma
Reklam
Sizce haklı mı ?
Bir insanı sevmek demek, onu mutlu kılmak istemek demektir. (Aquinumlu Thomas sevgiyi böyle tanımlıyordu). Ama siyasal idealler içinde belki de en tehlikelisi, ínsanları mutlu kılmaya çalışmaktır. Kaçınılmaz olarak kendi "daha yüksek" değerlerimizi, onların bizce mutlulukları için en önemli olan şeyleri görebilmeleríni sağlamak üzere
Sayfa 525Kitabı okudu
159 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
"Tekil hayatlar da bir gün devrim yapar ya"
Cumhuriyet dönemi yazarları, yazılarında bazen örtük bazense alenen modernizm eleştirileri yaparlar. Benim için o dönemin en büyük modernizm eleştirmeni Ahmet Hamdi Tanpınar, ikincisi ise Reşat Nuri Güntekin’dir. “Alenen modernizm eleştirisini anlarım da, örtük modernizm eleştirisi de neyin nesi?” diyebilirsiniz. Bu soruyu -şayet varlığında
Acımak
AcımakReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 202139,3bin okunma
Demek ki insan bir sorundur!
"Kendini çözemeyen kişi kendi dışında hiçbir şeyi çözemez." (Tutunamayanlar) Oğuz Atay, "kendini çözmek" ten neyi kastediyor acaba? İnsan yeryüzünde var olduğu günden beri kendini ve çevresini çözmeye çalışmıyor muydu? İnsanın çevresine anlam izafe etmesinin tarihi yine kendisiyle yaşıt değil miydi yoksa? Evet. Ama Oğuz Atay'ın derdi, Türkiye'deki insanın "kendini çöz(ümle)mesidir. İşte yazarın Batılılığı buradan başlıyor. İnsanın, bakışını varoluşsal bir duyarlıkla kendisine çevirmesi, tastamam Batı'nın bir icadıdır. Rönesans'ın getirip insanoğlunun önüne bıraktığı hayatî yenilik budur. Modern Batı uygarlığının kökeninde "insanın -önce- kendini çözmesi" dürtüsü yatmaktadır. İnsan, şu ya da bu şekilde bir çözümlemenin konusu olacak, varlığı bir "sonuca" bağlanacaktır. Burada, söylediğimiz bu şeylerden ziyade, söylediklerimizin doğal olarak ortaya çıkardığı, o söylemediğimiz şey önemlidir: Demek ki insan bir sorundur!
Amaç ne? Tevhid ve adalet! Şeâir-i İslam bu, din bu! Demek ki bir ülkede İslam'ın var olup olmadığını anlamak için Allah'tan başkasına Tanrılar gibi davranıp davranmadığına ve suç oranlarına bakacağız. Bu ikisine tevhid ve adaletin gerçekleşmesi diyoruz. Eğer bir toplumda Bu ikisi cidden ete kemiğe bürünmüşse İslam oraya damardan girmiş demektir. Bugün Türkiye cezaevlerinde (İran, Suudi Arabistan ve Amerika'da oranlar pek farklı değil) 95000 tutuklu ve hükümlü var. Bunların büyük çoğunluğu üç temel suçtan yatıyor; can, mal, ırz ve namus güvenliğini ihlal... Bunlar Kur'an'da “hukuku’l- ibad”( insan hakları ) kapsamında değerlendirilen ve haklarında ceza (hadd) öngörülen yegâne üç temel suç... Bunlar almış başını gidiyor. Fakat günde beş vakit ezan okunuyor, camiler dolup, taşıyor. Kandil gecelere akın var ve türbelerde mahşeri kalabalıklar toplanıyor !(Türkiye örneği) Ne işe yarar? Veya bunlar almış başını gidiyor siz hala el kesiyor, sopa vuruyor, mirası ikiye bir pay ediyor, iki kadını bir erkeğe denk görüyorsunuz! (İran, Suud-i Arabistan örneği). Ne işe yarar? İslam insanlara sırf ayin yaptırmak veya ceza çektirmek için değil; insanoğlunun asil arayışlarına yoldaş olmak ve toplumun sahici yaralarını sarmak için geldi! Bu nedenle “dini sorun” hayatla ilgili her sorundur. Hayat, acısıyla tatlısıyla yaşanıyorken dinde yaşanıyor demektir. Çünkü din hayatın ta kendisidir. Dini böyle almazsanız örneğin “adalet” meselesini dini bir sorun olarak göremezsiniz. “Gelir dağılımındaki eşitsizliğin” dinle alakasını kuramazsınız.
Reklam
Ayfer Tunç'la Söyleşi
Aslı-Örnek ASLI ÖRNEK Söyleşi 30 Eylül 2020 Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi ve Osman aslında bir bütünü tamamlayan ama ayrı ayrı da okunabilen üç roman. Verdiğiniz bir röportajda şöyle demişsiniz: “Kapak Kızı alçak sesle ‘ortada bir hastalık var galiba’ diyordu, öfkeli ve yüksek sesli Yeşil Peri Gecesi ise buna ölümcül çürüme diye teşhis
Neden Godard? (I) Ulus Baker İlk tartışma seansımıza Michel Foucault'nun "bakışın arkeolojisi"yle başlamamızın iki nedeni var: birincisi, eğer bu atölye çalışması bizi belli bir "iş" yapmaya, tartışmalarımızı görsel-işitsel, videografik imajlara taşıyacaksa --daha doğrusu böyle bir ortak karara varılırsa-- arkadaşımız Dr.
BU NİCE OKUMAKTIR? Sezai Karakoç’un “Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız” dizesini anlamam uzun zamanımı aldı. Koşu bittikten sonra da koşmak ne demekti? Koşu bittikten sonra neden koşuyorduk? Koşu bittiğinde koşmaktan vazgeçen atlar kimlerdi? Doğru olan hangisiydi? Şairin “Biz” dediği kimdi? Bu soruların cevabını, eline bir kitap
779 syf.
10/10 puan verdi
·
14 saatte okudu
Detaylı bir Makale
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın onunla ben hep sevişecek gibi baktık birbirimize. bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık .(Münacaat’tan… İsmet Özel) “İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225bin okunma
576 syf.
10/10 puan verdi
·
28 günde okudu
KİME GÜVENECEĞİZ?
Değerli okurlar, uzun bir okuma maratonunun sonuna gelmiş bulunuyorum. Vedat Türkali'nin Güven'e kadar olan bütün kitapları bilindiği üzere benim edebiyat dersinde proje ödevimdi. Bu vesileyle bu ödevi bana veren Sema Hocamı da buradan tekrar selamlıyorum. 3-4 ayda tamamladığım bu okuma maratonunun esas amacı, yazar odaklı bir çalışma yürütmekti.
Güven
GüvenVedat Türkali · Ayrıntı Yayınları · 2015733 okunma
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.