Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Helak Olan Kâfirler
Allah'ı ve O'nun gönderdiği kitabı peygamberi inkâr eden ve onlara karşı olup düşmanlık eden insanlara kâfir denir. Bu kişilerin temel özellikleri şöyle sıralanır: a. Cehalet: Onlar gerçeği görmezden gelirler. İşlerine geleni bilir ama işlerine gelmeyene gözlerini, kulaklarını, beyinlerini ve kalplerini kapatırlar. Alıcıları tümüyle kapalıdır. Din, onların nefsani azgınlıklarını engellediği, hayatlarına bir denge, bir disiplin getirdiği ve her istediklerini yapmalarına müsaade etmediği için İslam'ı öğrenmek istemezler. b. Kötü fiiler: Bunlar sorumsuz insanlar oldukları için her şeyi yaparlar. Çünkü ilkesizdirler ya da keyfi olarak ilkelerini kendileri belirler. c. Nimetlerle/imkânlarla şımarmak ve kibirlenmek: Bunun sonunda müstekbir (zorba ve zalim) olurlar ve insanları sömürmeye başlarlar. d. Nimetler/imkânlar ellerinden alındığında feryat etmek: Onlar yaygaracıdır ve en küçük bir şeyde bağırırlar, çağırırlar, dünyayı ayağa kaldırırlar.. e. Gerçeği Dinlememek: İnsanın hayatını düzenleyen ve denge getiren yüce kitap Kur'ân okunduğunda dinlemezler ve Peygamber'e düşmanlık ederler. Onlar Cahiliye Dönemi'nde putlarına istediklerini söyletiyorlar ve putlar üzerinden istedikleri gibi bir din oluşturuyorlardı. Bu nedenle de kendileri/kafalacan/hayatları gibi bir peygamber ve kitap istediler; ancak İslam ile birlikte bu keyfilik, insanları kandırma,istismar ve sömürü sona ermiştir. (Bk. Mü'minûn, 23/63-77).
İsmi (BRHM) Hindistan’ da Brahma olarak bilinen o efsanevi Asi Peygamber. Hz İbrahim’ in hakikati nedir? İbrahim olmak. Tam tersine, bizzat kendi zanlarının oluştuğu çevreye meydan okuyarak, çelişkileri ortaya koymak ve özgür bir insan olarak düşünebilmeye geçmektir, onun makamını içinde açmak. Başta kendi temelini oluşturan zanlarla savaşmaktır. İlk adım “sorgulama”ydı. Bu sorgulama ile beşer, insan olma yönünde bir adım daha atıyordu. Ademiyet makamı… Daha sonra “şekilperestliğin her alanda tespit edilmesi” geliyordu. O şekilperestliğin sonunun fırtınada helak olmak olduğunu görmek ve ondan tamamıyla kurtulmak. Farkındalığın derinleşmesi. Nuh makamı… Ardından; “tespit edilen şekilperestliğe karşı bayrak açmak” gelir. Bizzat o tufanı oluşturmak. Bu inanç sömürüsünü yapanlar güçlü otoriterler de olsa, tek başına o duruşu sergilemek. O sömürü sistemini din kabul eden bir ailesi de olsa, şekilperestlikle savaşmak… “İbrahim Makamı”, insanın eylemiyle samimiyetini ispat ettiği mertebenin adı…
Reklam
Ve din dersleri hocasının resmini yapan kurşunkaleminle yık Mızraklı İlmihalin yeşil sarıklı iskeletini.. Sen kendi cennetini kara toprağın üstünde kur. Coğrafya kitabıyla sustur, seni "Hilkati Âdem'le aldatanı.. Bu satırlardan da anlaşılacağı gibi Nazım Hikmet, sadece bilimsel materyalizmin değil, diyalektik materyalizmin de etkisi altındadır. Dolayısıyla din, ona göre sadece bir masal, hurafe değil; aynı zamanda insanların, sömürü ilişkilerini doğru okumasını engelleyen bir öğretidir.
Sayfa 156Kitabı okudu
Mezheplerin Sahte Yumuşak Yüzü
Kendi hegemonyalarını sürdürmek ve kadın sömürgelerine devam etmek isteyenler, geleneklerini uygulamakta erdem görüp akılcı düşünceden korkanlar, tarikat rantlarının ellerinden gideceğinden panikleyenler Kuran'a dayalı İslamiyet'in en büyük düşmanlarıdırlar. Kuran'a göre İslam'ı anlatanlara, ateistlerin göstermediği düşmanlığı, bu kesim sergilemektedir. Bunun sebebi basittir. Kuran'a göre İslam, bu kesimin sömürü aracı olarak kullandıkları "din"in sundukları gibi olmadığını; yönetim şekillerini, kadına bakışlarını, baskıcı idare biçimlerini, tarikatlarını Kuran'a göre değil örflerine, heva ve heveslerine, Arap geleneklerine göre oluşturduklarını göstermektedirler. Bu kesim, sömürü araçları olan "din" ellerinden alınınca, bunu alanlara "yahudi,mason,sapık,ajan" gibi sözlü ve fiili saldırılarda bulunmakta ve güneşi balçıkla sıvamaya çalışmaktadırlar.
İktidar, sömürü politikasını din propagandası ile örtmesi halka karşı.
Sö­mürücü devlet her zaman dinsel örgütler ve kilise ile ittifak du­rumunda olmuş ve hatta vicdan özgürlüğü ilkelerini ilan etse de kilisenin devletten ayrılmasına ciddi olarak girişmemiştir.
V.İ. Lenin "Sosyalizm ve Din" makalesinde şunla­rı yazmıştır: "Bütün ömür boyu çalışan ve ihtiyaç içinde olana din bu dünyada muti ve sabırlı olmayı öğretiyor, buna karşılık Tanrı'dan ödül alacağı vaadi ile ona teselli veriyor. Başkasının emeği ile yaşayanlara ise din, bu dünyada hayırsever olmayı öğütlüyor; sömürü düzenini aklamak için onlara çok ucuz araç­lar öneriyor ve cennete gitmek için onlara ucuz fiyatlı bilet satı­yor. Din halk için afyondur. Din kendi insanlık suretlerinin, insa­na az-çok layık olan yaşam istemlerinin kapital köleliklerini unutturan bir tür özgüçsel içkidir. Ancak kendi köleliğini anla­mış ve kendi kurtuluşu uğrunda savaşıma kalkışmış köle artık yarı yarıya kölelikten azat olmuştur.
Reklam
İslam dünyasının her yerinde Müslümanlar içi boşaltılmış içinden halk, hukuk, adalet çıkartılmış yerine soygun, vurgun, baskı ve zulüm doldurulmuş ve üzeri türbanla, çarşafla, sakalla, sarıkla, cami ile minare ile Kur'an kursu ile İmam hatiple kapatılmış bir İslam uygulanıyor. Kur'an ve Hz Muhammed'in dini olan İslam ile hiçbir ilgisi olmayan bu din islam değil, Arap faşistlerinin sömürü dinidir ve maalesef bizim coğrafyamızda da yeşermiş ve Müslümanlar göstermelik şeylerle kandırılarak bu Saltanat dinine iman etmişlerdir.
“Din Gerekli mi Gereksiz mi? Sorusu”
Bu soruya bizim cevabımız belli ve net de onlarınkini (özellikle sermayeye ve güce hükmedenlerin) merak ediyorsanız ben söyleyeyim: “Olsa da olur, olmasa da; olacaksa da elimize ayağımıza dolaşmasın, sömürü düzenimize laf etmesin, kazancımıza gölge etmesin yeter!”
“Din ne kadar bozulmuşsa acı ve yokluk, sömürü ve zulüm o denli büyük olmuştur.”
İftar çadırları..
Bir zamandır özellikle büyük şehirlerde kurulmakta olan iftar çadırları, birçok kimsenin iftar etmesine imkân sağladığı için yerinde ve doğru bir faaliyet olsa gerektir. Ancak burada hazırlanan menülerin sağlıklı olduğunu düşünmek güç. Petrokimya kaplarda sunulan sıcak yemekler, yiyenlere ne denli şifa olur acaba? Yiyeceklerin içerisindeki yağlar
Sayfa 109
Reklam
Doyma yetilerini kaybetmişler..
Dünyanın çivisini çıkaran, sömürü konusunda son bir yüzyılda tarihin toplam zulümlerinden daha fazlasını yapmış olan on kadar ailenin elde ettiği servet, 7 milyar insanın varlığının onlarca katından daha fazla. Bunca yığınaklara rağmen onlarda bile geri kalanlar daha aç. Şeytanlaşmış olan bu yapılar doyma yetilerini kaybetmişler. Bizlere layık gördükleri ise hem açlığımızı körüklüyor hem de daha fazla aç bırakıyor. İstiyorlar ki onlara muhtaç olalım ve hep öyle ki biz kalalım. İstiyorlar ki daha fazla çoğalmayalım. İstiyorki biz ekmeyelim onlardan alalım. İstiyorlar ki biz midemizin, dolayısıyla da onların esiri olalım. Bizi Allah'ın vaadine rağmen açlıkla korkutuyorlar. Bizi açlıkla terbiye etmek istiyorlar. Tıpkı alkol, uyuşturucu ve ilaç bağımlılarına yaptıkları gibi...
Sayfa 91
Dikkat edilirse, halkı Müslüman olan ülkelerdeki iktidar sahipleri de, günümüzde kendi sömürü düzenlerini sürdürmek ve müslümanlara müslümanca yaşam hakkı tanımamak için, Nuh kavminin ileri gelenleri gibi sürekli dindar halkı "siyasal İslam", "irtica", "yeşil sermaye", gibi yaftalarla suçlayıp kendi menfaatlerini koruyan gayri hukuki kanunlarla mahkum ettirmektedirler. Yani zaman değişmekte fakat inanmayanların inananlarla mücadele tarzı değişmemektedir.
Sayfa 33
Osmanlı 'nın Yaptığı Sömürü Müydü?
Avrupalıların Osmanlı'ya düşmanlıkları, Osmanlı'nın ırk, renk, vatan farklılıklarının ayırmadığı Müslümanları ve dinlerini savunmalarından kaynaklanmaktaydı. Selçuklu Türklerinden beri devam eden Haçlı savaşlarının bu ilk aşamasında, Avrupalılar saldırıyor, Selçuklular ise savunuyorlardı. Osmanlı Türklerinde ise durum değişmiştir.
Sayfa 56 - 47) Kitab'ul - Kebir ( Mustafa Sabri)Kitabı okudu
566 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.