Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DİN VE SÖMÜRÜ
"... insanları öteki dünyanın cezalarıyla korkutmazsak, hayatın zorluklarına katlanmaları için yüreklendirmezsek, bu dünyada süngü, yumruk, tepelemekle yıldırmazsak, yarın başımız belada demektir."
"Dinin siyasallaşması en çok dinin kendisine zarar veriyor. Allah'la kul arasında olduğunda çok masum ve gerekli bir kurum olan din, belli çıkar çevrelerine hizmet için siyasallaştırıldığında ise kirleniyor ve kamplaştırıcı bir şeye dönüşüyor. Maalesef din bu ülkede cahil,niteliksiz ve kurnaz insanların elinde bir taciz aracına dönüşmüş durumda. Buna 'dinsel taciz' diyebiliriz sanırım. Böyle insanların elinde din: Her türlü hırsızlığı meşrulaştırma aracı; Erkek egemen toplumun bir silahı; Masum,müteyeddin insanları sömüren büyük bir istismar aracı; Nefret söylemi üreterek insanları kamplaştırma-ayrıştırma aracı; Demokratik yaşam tarzına alternatif görüldüğü için demokrasi düşmanı; Farklı olana yaşam hakkı tanımayan bir baskı aracı; Haksız rekabet doğuran siyasi bir aktör; Toplumu Araplaştırma aracı; Bilimin,ilerlemenin önünde en büyük engel... Bu haliyle bazılarını mutlu eden din kurumunun, belli toplum kesimlerinde de ciddi bir mutsuzluk yarattığı kesin. Dinin bir baskı ve sömürü aracına dönüşmediği toplumların dünya ölçeğinde daha mutlu olduklarını biliyoruz. "
Sayfa 177
Reklam
Türkçülüğün yanı sıra islamiyetin de politik bir sermaye zırhı haline getirilmesi demek olan Türk-İslam sentezi, sömürü ilişkilerini korumak ve toplumsal gericiliği diri tutmak için ne lazımsa onların eklektik birliğinden oluşur.
siz aklınızı kiraya vermişsiniz resmen, hayretler içerisindeyim.
Cinsel istismarı ekonomik sömürü izliyor. Şehvet ile servet iç içe geçerken, müridin varlığı, yardım ve bağış adı altında şeyhe aktarılıyor. Uğur Korunmaz, müridi tarafından tekke yapılması için bağışlanan daireyi üzerine aldı. Mustafa Çalışkan, bağış ve kurban derileriyle, Recep Küçük topladığı aidatlarla geçindi. Cincilik, üfürükçülük ve gelecekten haber vermek de bir başka istismar kapısı olarak öne çıkıyor. Nevzat Açıkgöz, cinlerin koruduğu defineyi çıkaracağını vaat ederek, eski bir milletvekilini ve iş adamlarını dolandırdı. Ahmet Coşkun Yılmaz, reenkarnasyonu kullanarak bir hakimi ve onlarca insanı aldattı. "Sahte şeyhler" şikayet ve ihbarda bulunulmadıkça uzun yıllar faaliyet gösterebiliyor. Çalışkan dört şehirde, Işık evinin bodrum katında, Korunmaz bir apartman dairesinde, Küçük köyde tekke kurdu. Işık on dokuz, Küçük on dört, Çalışkan on üç ve Korunmaz altı yıl boyunca varlığını sürdürdü. Nasıl mı? Çünkü, devlet tarafından "gerçek şeyhlere" tanınmış resmi hoşgörüden, koruma zırhı ve dokunulmazlıktan yararlanıyorlardı.
Sayfa 21 - İletişim Yayıncılık - Ağustos 2019Kitabı okudu
Firavunlar, bölgesel ve küresel güçler, sömürü sistemlerini kadın istismarıyla ayakta tuttu. Modern zamanın aktörleri de en büyük oyunları kadınlar üzerinden kurguluyor.
Zulmün birbirinden hiç de geri kalmayan üç şerir başı vardır:
1. Yönetimde despotizm, 2. Emperyalizm (sömürü ve istila), 3. Cehalet (akıl ve ilim düşmanlığı).
Sayfa 16 - Yeni Boyut YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Allah'a ibadet etmek, güzellik, iyilik ve hakikat (ki bunlar sanat, ahlak ve bilim olarak tezahür etmişlerdir) gibi fitri bir eğilimdir. Başka bir ifadeyle, insan ruhunun dördünců boyutudur... Bu özellik, tarihe girdiği, tarihteki çeşitli sosyal dönüşüm aşamalarından geçtiği, ekonomik, sosyal ve siyasal düzenlerin kendilerine özgü iskeletlerinde yer aldığı ve sınifa, ırka, soya ve hanedana dayalı kayırma, torpil, özel muamele, aldatma, tecavüz, uyuşturma, istibdat ve sömürü esasına da- yalı olan özel sınıfsal, ırksal ve kültürel bağların esaretine düştüğü zaman, egemen ruh ve görüşle karışıyor; egemen güçlerin maslahat ve menfaatleriyle uyumlu oluyor; mevcut statükonun izah edicisi ve egemen düzenin sağlamlaştırıcısı oluyor. Dolayısıyla öyle bir din olarak şekil alıyor ki bu din hem üst yapı, hem de alt yapıdır. Hem üründür hem de yapıcıdır... Genel inanç ve düşünce olunca da egemen sınıfın yararına yapıcı bir rol oynuyor
Şu iddiada bulunmak için Siyer okumamış olmak gerek
Erdoğan Aydın'ın İslam'ın ortaya çıkışına ilişkin yorumu ise, dini tamamen sosyo-ekonomik bir olgu olarak değerlendiren Marksist görüş çerçevesinde bir yaklaşımdır. Kaldı ki, bu yoruma kaynaklık eden, "İslam'ın, Ortadoğu'da egemen üretim ilişkilerine muhalif olmadığı, kölelik dahil sömürü ilişkilerini kutsadığı" şeklindeki iddiası da gerçeği yansıtmaktan çok, Marksist tarih anlayışının bir handikapını örneklemektedir. Şöyle ki, Marksistler İslam tarihiyle ilgili olayları kendi bağlamında anlayıp değerlendirmek yerine, olup biteni Hristiyanlığın tarihi tecrübesinden hareketle ve Marksist teoride dine biçtikleri şablona göre genelleyerek subjektif olarak değerlendirmişlerdir. Şu kadarını belirtelim ki, gerek tarihi kaynaklara gerekse Kur'an'a bakıldığında Mekkelilerin, diğer dini inançlara müsamahalı tavırlarına karşın, İslam'a yönelik sertliklerinin asıl sebebinini, İslam'ın egemen üretim ilişkilerini, egemen azınlığın çıkarlarını tehdit edeceğini fark etmeleri olduğu görülür. Güç ve iktidar sahiplerinin bu tepkilerine karşın, İslam'ı öncelikle yoksul, mazlum ve kölelerin sahiplenmesi de bunun göstergesidir.
2020 DE PEK FARKLI DEĞİL JON
1976'daki mikro toplumumuz kısa süreli maddi zevkler uğruna bencilce bir sömürü düzeni yaşıyor. Bu çıkarcı davranışlar özgürlük, aile, şehir, devlet, millet, din ya da komünizm, sosyalizm, kapitalizm ve birtakım başka lânet olası izm'ler adına sahnelenip sürdürülüyor ve inanılmaz sayıda insanın büyük acılar çekmesine neden oluyor.
Sayfa 76 - Akaşa Yayınevi
Ortaçağın aksine din adına insan hakları ihlalinin başını bugün ne yazık ki kendisini İslamın temsilcisi gören sözde Müslüman birtakım insanlar çekiyor Haçlı emperyalizm ve sömürü zalimleri bu işi artık kendileri yapmıyor işbirliği kurdukları sözde ‘Müslüman’ bazı hainlere yaptırıyorlar Bunlar yüzlerindeki maskenin görünen kısmına ‘Allah’ yazıp içeride menfaatlerine tapan adamlardır Çıkarlarına ters düşen hiç kimseye insan hakkı ve dindarlık imkanı tanımazlar Tüm muarızlarına karşı zulüm sergilemektedirler Bu zulümler bazen fiilî tecavüz şeklinde ama daha çok iftira ve tekfir yani kâfir ilan etme biçiminde uygulanmaktadır DİNCİYİ DİNDAR YERİNE KOYMA ALDATMACASI
Reklam
Modern dünyanın, bilgiyi maddeye uygulayarak geliştirdiği göz kamaştırıcı teknolojiyle -ki dini bir kenara bırakacak kadar Batıcıları büyüleyen, hipnotize eden de budur- insana hiçbir çağda görmediği ölçüde maddi refah sağladığı söylenebilirse de dini ve ahlakı ihmali, maneviyatı devre dışı bırakması, zihinleri işgal edip bambaşka bir kölelik ve sömürü düzeni oluşturması, tabii-fitri dengeleri altüst etmesi, neredeyse bütünüyle geleneksel yaşam biçimi ve düşünce tarzını değiştirmesi hatta bizzat kendisinin yeni bir din hâline gelmesi sebebiyle içinden çıkılmaz sorunlar ürettiği ortadadır.
LSD artık geniş kitlelerce kullanılıyor, savaşlar protesto ediliyor, din reddediliyor, barış ve sevgi ön plana çıkartılıyordu. Olanlar o âna kadar tüm gelişmeleri izleyen “ kukla oynatıcılarının” elbette hoşuna gitmemiş, savaş başlatmışlardı. Eroin, kokain ve diğer sentetik uyuşturuculardan ölen, soru sormadan koşulsuz itaat eden, sadece televizyon seyreden ve dört senede bir her şartta kendilerine oy atan koyunlar istiyordu yönetenler. Öldürdüğü kesin olan sigara ve alkol çocuklara satılırken, ot içenler hapisle cezalandırılıyordu. Öğretilenler dışında bir “ gerçeklik fazına” dokunulması ve bunun kitleler halinde yapılması önlenmeliydi. Uyanmaya başlamış bu kuşak, savaş ekonomisi ve sömürü üzerine olan “ Dünya Finans Sistemini” daha beter tehdit etmeye başlamadan bir çözüm üretmek şarttı.
Sayfa 175Kitabı okudu
Din ile sömürü o kadar şahane ki! Para her yerden akıyor...
Papalar ilk kez aziz tayini (canonization)* işlemlerini yapmaya ve kişilere cennetin anahtarlarını satmaya, [bağış karşılığında] ilahi affı bahşetmeye başladılar. * Canonization: Katolik Kilisesi'nin ölü bir kişiyi Aziz ilan etmesi. Bu işlem bazen üç, bazen dört yüz yıl sürebilirdi. Politik gereklilik varsa birkaç yıl içinde de kişi Aziz yapılabilirdi. Günümüzde çok kısa sürede Aziz yapılmış kişiler bulunmaktadır.
Sayfa 80 - Mahya Yayınları – 2. Baskı, İstanbul / Aralık 2012Kitabı okudu
...doğuda ve İslam dünyasında, özgürlükle bağımsızlığın sömürü ve zulümle mücadelesi olması gerekirken, eskiyle yeni, ilimle din, esnafla üniversiteli, çarşaflıyla çarşafsız vb şeklinde uydurma savaşlar çıkarmışlardır.
Sayfa 122Kitabı okudu
İslamı kendilerine sömürü aracı yapanların dayandıkları iddia odur ki; Kur'an öyle herkes tarafından anlaşılabilecek bir kitap değildir, bu kitabı ancak müstesna zeka ve bilgiye sahip olanlar anlayabilir ve ancak onlar en anlaşılır şekliyle onu halka anlatabilirler. Bu kurnaz taktik oldukça geçerli olmuş ve din adamlarının saltanatını yaratmıştır. Böylece bir yandan halkı cahil bırakmak, diğer yandan Kur'an'ın ne anlam taşıdığını açıklama yetkisini kendilerinde tutmak suretiyle halk üzerinde maddi ve manevi egemenliklerini kurabilmişlerdir.
Sayfa 346Kitabı okudu
569 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.