“Ben ne okudum yahu!” tepkisini hepiniz duymuşsunuzdur. Net olarak şunu söyleyebilirim ki, bu tepkiyi daha çok hak eden başka bir kitap okumamıştım. Hayretler içerisindeyim, özellikle son bölüm beni dehşete düşürmüş durumda ve bu inceleme zor olacak. Daha sonsözü gördüğüm anda Ali Ece çığlıklarımı atarak: “Dalga mı geçiyorsun be!” demiştim, çünkü
Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı Rahibe. Denis Diderot hakkında çok şey okudum. Görüşlerinin, kalıplaşmış düşünceleri yıkmak adına söylenmiş cümlelerden ibaret olmadığını bilecek kadar fikir sahibiyim kendisi hakkında. Bilmeyenler için kısaca bahsetmek gerekirse; 18. yüzyıl filozoflarından ve Aydınlanma'nın önde gelen isimlerinden biri
Anlaşılması en güç şeyin en önemli şey olduğuna aklı başında insanları nasıl oldu da ikna edebildik, diye soracaksınız. Onları müthiş korkutarak; çünkü insan korktuğunda artık akıl yürütemez; çünkü bu insanlara özellikle kendi akıllarından sakınmaları öğütlendi ve insanın bir kez aklı karıştığında her şeye inanır ve hiçbir şeyi incelemez. Tüm dinlerin iki temeli cehalet ve korkudur, diyeceksiniz onlara. İnsanın Tanrı karşısındakini kararsızlığı tam da onu dine bağlayan güdüdür. İnsan karanlık içindeyken hem fiziksel olarak hem de moral olarak korkar; korku onda alışkanlık halini alır ve ihtiyaca dönüşür.
Es Selam Dostlar…
Ahlak üzerine yaptığı bereketli çalışmaları ile münevver , nadir mütefekkirlerden biri Nurettin TOPÇU…
Avrupa’da Ahlak Felsefesi üzerine doktora yapmış ve Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe doktorası yapan ilk Türk olarak kayda geçmiştir.
Fransa’da kalması yönünde yapılan teklifleri kabul etmeyip Türkiye’ye dönmüş ve
"Kadınların, kendi kendilerini, tüm yeteneklerini (cinsel, duygusal, ahlaki, siyasi ve düşünsel alanlardaki) geliştirme hakkına sahip insanlar olarak algılamaları, erkeklerin geleneksel olarak onlara kabul ettiregeldikleri sınırlamaları reddetmeleri, yüzyıllar boyunca örflerin, yasaların, dinlerin, erkeklerce geliştirilen felsefelerin
. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
__
Yeryüzündeki dinlerin temeli bu isteğe dayanıyor; benim de yeteri kadar imanım var. Ama arada çocuk meselesi var, çocukları ne yapacağız? Bu meseleyi çözemiyorum. Yüzüncü defadır tekrarlıyorum: elimde konu pek çok, ama ben yalnız çocukları ele aldım. Dinleyin: ölümsüz ahengi sağlamak için acı çekmemiz gerekiyor, kabul. Ama çocukların ne ilgisi var bununla, lütfen söyler misiniz bunu bana? Onların hayatta acı tatmak, ıstırap çekmek pahasına ahenk satın almalarına ne gerek var? Neden onlar da malzemeye girip, kim bilir kimin uğruna yarınki ahengin zeminini gübreliyorlar? İnsanlar arasındaki günah ve ceza konularındaki dayanışmayı anlıyorum, ama çocuklara uygulanamaz bu.
__
Sayfa 325 - TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARIKitabı okudu
Bir Bahai ile oturunca şöyle konuşuyordu: "Ben Müslümanım ama yobaz değilim. Her devrin şartı şurtu değişiktir,
bilirim. Dünyada 'zina yapın, hırsızlık edin, adam öldürün'
diyen bir din var mı? Bütün dinlerin temeli aynı. Her din zamanın şartlarına göre farklı özelliktedir. Mollalada hep çekişirim. 'Mollanın eline bir testere geçecek olsa, testerenin dişleri
birbirini yer' derler. Dünyadaki bunca suç, bunca katliam, bunca yağma din adına yapıldı, yapılıyor da. Bu durumda bile hala
siyaseti kullanan insanlar bilirim. Konudan uzaklaşmayalım.
Mesela bugün hırsızlık yapan birinin eli kesilmiyar ya da kö
leliğin devri geçti artık. Bunlar eski devirlere aitti. Şimdi günün şartlarına göre kanun yapmak lazım.
''Dünyada 'zina yapın, hırsızlık edin, adam öldürün' diyen bir din var mı? Bütün dinlerin temeli aynı. Her din zamanın şartlarına göre farklı özelliktedir.
......... Dünyadaki bunca suç, bunca katliam, bunca yağma din adına yapıldı, yapılıyor da.''