İncelemeye başlamadan önce sizinle bu kitapla ilgili çok şaşıracağınız, sıra dışı bir bilgi paylaşmak istiyorum: Dostoyevski bu kitabı kumar borcunu ödemek için sipariş üzerine sadece 25 gün........
Kızmayın hemen, küçük bir şakaydı arkadaşlar... :) Bu kitap hakkında konuşurken bu bilgiyi vermeyenleri Sibirya'ya kürek cezasına
Eser, tarihi bir roman niteliğini taşıdığı ve konusunu Fransız Devrimi’ nden aldığı için öncelikle Fransız Devrimini özetlemek eserde anlatılan konuyu anlamak için daha faydalı olacaktır.
Not: İncelememde elimden geldiğince eser de geçen hikayenin gerçek olaylar ile bağlantısında açıklayacağım.
Fransız Devrimi
1700 yılların sonlarına
Es-Selam Dostlar...
Cemil Meriç ile Ali Fuat Başgil’in tavsiye yazılarını okumam ile kitaplığıma kazandırdığım disiplinli çalışma,irade eğitimi ve ahlak üzere yazılmış bir eser…
Yazarımız Julet Payot karakter eğiminin önemi ile başlıyor ve özellikle vurguluyor sağlam nitelikli bir eğitim ile karakterin değişebileceğini.
Sonrasında başarı için
Bolca sürpriz kaçıran vardır!
Kitaplar, özellikle kaliteli kitaplar, denize atılmış bir olta gibi gelir bana bazen. Misinasının ucunda birden farklı yem, hepsi farklı balıkları çekecek şekilde. Her kitap yapmaz/yapamaz bunu ama; bazıları tam da böyle hissettirir. İşte bu kitap da öyle bir kitap. Düşünce denizine atılmış bir olta, ucundaki çeşitli
Bu kitabı yazmaya başladığımda birçok insanın eleştirisine maruz kaldım. Aynı konu üzerinde farklı farklı hikayeler yazmak okuyucuya itici geleceğini insanların bunu anlamayacağını ve benim cinsiyetçi bir tavır takındığımı söyleyeceklerini söylediler. Oysa bu dedikleri şeyleri onlar düşünüyor onlar yapıyor ve onlar söylüyordu. Alacağım eleştiri
Birileri bu kitabı okumadan önce söyleyeceğim birkaç cümle var! Kitabı okuduğum için sorumluluk duygusuyla yazıyorum tüm bunları.
Bir lisede rehber öğretmen olarak görev yapıyorum ve öğrencilerimin çoğunun elinde bu ve bu tarz wattpad kitaplar var. Her ne kadar onları iyi edebiyatla tanıştırmaya çalışsam da okuma oranı çok düşük olduğu için bu
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Stefan Zweig kaleminden yine harika bir eser.
Tanınmış bir yazar olan R.’ye gelen hiç tanımadığı, bilinmeyen bir kadından gelen yirmi beş sayfadan oluşan bir mektup daha doğrusu bir aşk itirafı... Öyle bir aşk ki tüm hayatına sığdırmış, içten içe, gizli gizli sevmiş. Ama bir kendi bilmiş içindeki yangını,
Sevgili arkadaşlar, size instagramda ya da twitterda reklam yapar gibi şeyler yazmayacağım. Daha samimi anlatacağım çünkü hepsi beni anlayabilecek insanlardan oluşan bir topluluğun içinde konuşuyorum. Bir kitabım çıktı ve tabii ki link paylaşacağım fakat kimseye özelden veyahutta akıştan "kitabımı alın!" çağrısı yapmayacağım. Size kitabı anlatacağım, alıntılar paylaşacağım.
İsmet Özel'i bilirsiniz. Şiiri daha doğrusu annesinden dinlediği Bir Yusuf Masalını da hatırlayacaksınızdır. Dolayısıyla masalın Şivekâr'ını da Yusuf'u da tanıyorsunuzdur. Aslında İsmet Özel'i herkes sever fakat bu masalı pek kimseler bilmez. İşte kitabımızın kahramanı Yusuf'u, gerçek ismini bilmeyip Şivekâr ismini verdiği hayatının aşkıyla buluşturan da ikisinin de bildiği bu masal oldu.
"Doğrusu, bizler bugün canlılığın nerede bulunduğunu, ne olduğunu, nasıl adlandırıldığını bile bilmiyoruz. Elimizden kitaplarımızı alsanız bir anda ne yapacağımızı şaşırır kalırız; ne yapacağımızı, kime sığınacağımızı, neye tutunacağımızı, neyi seveceğimizi, neden nefret edeceğimizi, neye saygı duyacağımızı, neyi aşağılayacağımızı bilemeyiz. İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüz karası sayarız, benzeri olmayan toplumsal birtakım insanlar olmak için çabalarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. Çok yakın bir gelecekte bir şekilde düşüncelerden doğmanın yolunu bulacağız.”
- Böyle bir şaheser hakkında ne inceleme ne de yorumda bulunmak haddime bile değil ama içimden geçenleri belirtmek istedim..
Nihat: "Ne istediğini bilsen canın sıkılmaz!" dedi.
Ömer, yalvarır gibi cevap verdi: "Bana istenecek bir şey söyle, uğruna can verilecek bir şey söyle, hemen dört elle sarılayım..."
Nihat güldü:
Öncelikle takipçi sayınızda “küçük” miktarda olumsuz dalgalanmalardan etkilenmek istemiyorsanız kitabı okumamanızı, paylaşmamanızı ve beğenmemenizi tavsiye ederim. Bu beni çokça kaygılandıran bir konu değil açıkçası, Sosyoloji okuduğum için yaptığım minik bir gözlem sadece.
Türkiye’de yerleşik bir motto olan, ”Herkes kendi işini yapmalı” cümlesini
“Seni ışıltısız seviyorum”
Bu sözü kitapta gördüğüm andan itibaren düşünmeye başladım. Sevgi bu dünyada bize verilen belki de en güzel duygulardan birisi. Ben yokluğunu düşünemiyorum adımlarımı sevgiyle atarım, bu sadece insan sevgisi de değil her şeyi sevmek…
Attığın adımı, yürüdüğün yolu, soluduğun havayı…
Sana hiç bir çaba göstermeden