Merhaba
Son kitabı "Kaybolan" da evime eski dost Jülide'yi konuk etmek bir hayli keyifli olmuştu. Hâl böyle olunca tekrar hatırlamak, hatırlatmak istedim.
Farklı yaşam tarzına sahip iki insanın, yaşama tutunamayıp düşen, düşerken birbirlerine sarılan ve ilaç olan hayatları. Karmaşık fakat bir o kadar derin Jülide, iç sesine kulak vermeye çalışan İshak. Uzun betimlemeleri barındıran hüzünlü, akıcı ve yer yer karamsar.
Sayfaları karıştırıyorum da bir sürü not düşmüşüm kitabın güzelliğine, cümlenin bendeki izine dair. Meselâ, bir tanesi gecenin dördünde 'yalnızlık kemik gibi' -aralık18-... Hep söylüyorum; Tarık Tufan dili diye bir şey var. Her okuyucu ailesinden, çevresinden ve dâhi kendi yalnızlığından, içine bastırmış olduğu duygulardan bir iz buluyor. Unutmayalım ki, bir insanı tanımanın yolu; O'nun hikâyesine dokunup anlayabilmekten geçiyor. Kendi ez cümlenizi her kitabında bulabileceğiniz pek cânım yazar. Kaleminizin mürekkebi hiç bitmesin.
Feyizli okumalar.
Nahif kalın.
..
Sizenot: mevkiler aynı olmasada Hasan Ali'nin "Kuşlar Yasına Gider" kitabında dinlediğim türküyü yineleyerek dinlemiştim, sürekli.
Kendimenot: ruhuma dokunarak kitap kapağına düştüm yine. Türkü ile..
"Biri beni anlayarak özgürleştirsin. Ruhumu serbest bıraksın alıkonduğu o daracık mahzenden. Biri beni anladığını söylesin ve bir çift kanat taksın yorgun omuzlarıma. Ayaklarımda derman kalmadı çünkü, kalbimde derman kalmadı."