Yazarı katıldığı televizyon programlarında tanıdım ve bu şekilde kitaplarıyla tanıştım. Kitabı şehir dışında unutunca okumam da biraz geçikti haliyle ve şimdi kitaba göre, paralel evrende kitabı bitirmiş olan benle, kitabı uzun bir aradan sonra bitirmiş beni fiili bir beraberliğe sokmuş bulundum. Yazarı önceden tanıdığım için kitabın tarzını da az çok tahmin ediyordum ancak sürekli nitelikli kaynak gösterme döngüsünden ve çok fazla geniş başlık barındırmasından olsa gerek, biraz bıkkınlık verdi ve merak uyandırmadan okuduğum başlıklar oldu. Ayrıca yazarın şahsi görüşlerinin bulunduğu kısımları okuyucuya açık seçik sunamama durumlarından da tez okuyormuş gibi hissettim çoğu zaman.
Başlıklar çok geniş konulara hükmediyor ve kitabın yarısına geldiğinizde bambaşka konulara dalmış gitmiş oluyorsunuz. Kitabın bölümleri arasında ilinti ve ilişkilendirme sanki hiç yok gibi ama gerçekten ummadığınız düşünceler, araştırma ve bilgiler barındırıyor olması da bu açığı kapatıyor. Bence, roman gibi okuyacağınız sürükleyici ve elinizden düşürmek istemeyeceğiniz bir kitap değil. Bilimsel araştırmaları, yöntem ve düşünceleri başlıklar altında inceleyen, belirli görüş ve hipotezleri barındıran, soru sorduran, bazen de verdiği cevabın sorularını düşündüren bir kitap.
Bir buçuk senelik kitap okuma serüvenimde, sayfa sayısı bakımından az olup (fazla olanlar şurada kalsın) beni bu kadar derinden etkileyen bir kitap bir daha karşıma çıkar mı bilmem.Hani ciğerden okunan türküler vardır ya , insanı mest eder..İşte Zweig ciğerden bir betimlemeyle mest etti beni..
Kitabın başlarında öyle bir buhranda kaldım ki,
Mürebbiye… Yaz Novellası… Geç Ödenen Borç… Kadın ve Yeryüzü… Bu dört hikayenin anlatıldığı bir Zweig klasiği; ya da baş yapıtı. Siz ne derseniz deyin Zweig, gene psikolojik betimlemesini konuşturmuş ve hiç görmediğim kadar başarılı bir çalışma ortaya koymuş. Kafası nasıl çalışıyor bilmek isterdim. Kitaplarını hangi ortamda hangi şartlarda hangi
Kapı vuruldu. İçeri giren hizmetçi kahve servisini yapıp çıktı.
Masanın üzerindeki tabakasını alan Vahdettin, sigara tuttu.
- İçer misiniz?
Mustafa Kemal, sigarayı aldı:
- Teşekkür ederim!
Sigaraları yaktıktan sonra, kahvelerini yudumladılar.
- Paşa, siz, İstanbul'u da kurtarmış bir komutansınız! Baştan bana sıkıcı gelen bu seyahati sizinle yapmış olmak, şu anda beni memnun ediyor.
Vahdettin çok kibar ve kendinden emin bir şekilde konuşuyordu. Onun ilk defa bu kadar uzun konuşmasına şahit olmuştu. Devleti ellerinde tutan İttihatçılara karşı aradığı destek işte karşısındaydı; yarının padişahı olacak bu zatla iyi ilişkiler kurmak, onun güvenini kazanmak, gözüne her şeyden daha önemli gözüktü. Düşündüğü şeyleri, onun yakınlığını kazanarak gerçekleşirebilirdi. Bu tür düşünceler beynine doldukça heyecanı daha da artıyordu...
Hiçbir gecesi geçmek bilmiyordu fakat bu gece ayrı bir bitmek bilmiyordu , aklında ki düşünceler bile onu sıkmıştı; hani o başıboş hiç alakası olmayan yerlerde alakasızca gelen basit düşünler bile bunaltıyordu artık onu. Etrafına bakındı , yapıcak bir şeyler düşündü film izlemek, sigara içmek, bir şeyler atıştırmak yapabileceği her şeyi kafasından
Beynimizin çalışması, lisan yeteneğimiz, davranışlarımız, algılarımız ve gerçeklik gibi temel konulara dair ipuçları içeren yazılardan oluşuyor. Biyolojik ve psikolojik verilerle dünyayı nasıl algıladığımızı, ona nasıl tepkiler verdiğimizi, insanın ve insan davranışının neden "böyle olduğunu" farklı ve sinirbilim temelli bir perspektifle sunulmuş. "Bilim ve İnanca Dair" adlı başlık altında, çağımızın belki de en uzun ve en yaygın tartışmalarından birine, yani bilim ve inanç arasındaki ilişkilere ve uyumsuzluklara dair evrim kuramları ve canlılığın kökeni ile inançlarımız arasında göze çarpan uyumsuzluklar anlatılmakta. Bu uyumsuzlukların aslında hiç de "bizden" kaynaklanmadığını ve İslam'ın temel kaynakları ile bilimsel bilgiye dikkatli bir bakışın bizi bu anlamsız ve yavaşlatıcı kavgadan rahatlıkla kurtarabileceği anlatılmaya çalışılmış. "Kaos'a Dair" başlığı altında bilimin 20. yüzyıldan bugüne kadar sessizce ilerleyen devrimine yakından bakarak, modern bilimsel bilginin kadim bilgeliğimize nasıl temas ettiğine dair düşünceler yer almakta. Bilimin günlük kullanımdakinden çok daha fazla bir anlam atfettiği "kaos" kavramı genel olarak açıklandıktan sonra, kaos ve karmaşıklık bilimlerinden devşirdiğimiz güncel bilgi ile epeydir uzak kaldığımız kadim bilgeliğimizin o büyük irfan kapısının nasıl şaşırtıcı bir şekilde yavaş yavaş aralanmaya başladığı müşahade edilmekte.