Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Okurken Hababam Sınıfı'nın müfettiş sahnesi canladı gözümde..
Kendi kendime boyuna: "1492. Babam. Fatih Sultan Mehmet. Mimar Sinan. 1492..." diye mırıldanıp duruyordum. Sanki içimden geçenleri okumuş gibi, müfettiş bana, - Sen kalk! dedi. Sevinçle fırladım. Sonradan bana arkadaşların söylediğine göre, müfettiş bana, - Kaç yaşındasın? diye sormuş. Ben heyecandan soruyu anlayamadığım için,
Nesin YayıneviKitabı okudu
“sen akıllı adam, karın var mı?” “Karım mı? Var. Karısız olur mu?” “Onu döver misin? “Karımı mı? Bazen olur. Sebepsiz yere dövmem.” “Pek güzel. Peki, o seni döver mi?” Köylü dizginleri çekti. “Ne diyorsun sen, bey. Sen hep şaka edersin zaten...” Galiba gücenmişti. “Duyuyor musun Arkadiy Nikolayeviç! Sizinle bizi dövdüler... işte okumuş adam olmak ne demektir anla.”
Reklam
Önündeki düşmana iyice bak. Pörtlemiş gözlerini, kudurmuş hiddetini görebiliyor musun? Peki ya kıllı göğsünü? Teke gibi koktuğunu duyuyor musun? Sakin ol. Neden korkasın ki? Kazanabilirsin. Ne de olsa o sadece bir insan.
"Ya sen, senin bugünkü amaçların neler?" "Benim tek bir amacım var. Ve her gün aynı: mutlu olmak." "Peki bunu başarıyor musun?" "Deniyorum. Mutluluk bir tutumdur. Düşüncelerimin beni zehirlenmemesi için çaba gösteriyorum. Doğan yeni gün için sevinç duyuyor ve kendimi bize sunacağı güzel sürprizleri kucaklamaya hazırlıyorum."
Sayfa 119Kitabı okudu
Okumuş adamın hali de bir başka oluyor canım. :)
"Erkek gaddar olmalıdır" der bir İspanyol atasözü. "Hey sen,” diye ekledi, arabacı yerinde oturan köylüye dönerek, “sen akıllı adam, karın var mı?” Köylü, iki arkadaşa yassı ve gözleri iyi görmeyen yüzünü gösterdi. “Karım mı? Var. Karısız olur mu?” “Onu döver misin? “Karımı mı? Bazen olur. Sebepsiz yere dövmem.” “Pek güzel. Peki, o seni döver mi?” Köylü dizginleri çekti. “Ne diyorsun sen, bey. Sen hep şaka edersin zaten...” Galiba gücenmişti. “Duyuyor musun Arkadiy Nikolayeviç! Sizinle bizi dövdüler... işte okumuş adam olmak ne demektir anla.”
Can Yayınları
Peki aşk şarkıları?... Dünyanızda hala, ... aşk var mı?
Sayfa 71 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Duyuyor musun beni? Hissediyor musun sesimi? Peki, anlıyor musun sensizliğimi? Ya geçip giden seneleri, Dinmeyen hasretini? Sensiz geçen o günleri..
Sayfa 149Kitabı okudu
mutluluğa dair:
— Çok eskiden mutlu bir insan en nihayetinde kendi mutluluğundan korkmuş (yani o kadar büyükmüş mutluluğu!) ve tanrıların kendisine merhamet etmesi için onlara en sevdiği yüzüğünü adamak istemiş.* Biliyor musun? Mutluluk beni de Polykrates gibi bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık. İşte uyumadım yine, uykusuzluktan mustaribim, ama sıkılmıyorum. Cidden söylüyorum: Tereddüt etmeye başladım. — Ama neden? -diye şaşırdı keşiş.- Sevinç doğaüstü bir his mi? İnsanın normal hali bu olamaz mı yani? İnsanın akli ve ahlaki gelişimi ne kadar yüksekse, ne kadar özgürse, hayat ona o kadar keyif verir. Sokrates, Diogenes ve Marcus Aurelius keder değil, sevinç duyarlardı. Havari de demişti ki: "Her zaman sevinin." Sevin ve mutlu ol. — Peki ya tanrılar birden öfkeye kapılırsa? -diye şaka yaptı Kovrin ve güldü.- Sahip olduğum konforu elimden alıp beni aç ve açıkta bırakırlarsa, bu pek de hoşuma gitmez. * Efsaneye göre Samos tiranı Polykrates'in çok başarılı olduğunu düşünen dostları ona en kıymet verdiği şeyi tanrılara adak adamasını tavsiye eder. O da en sevdiği yüzüğünü adak niyetine denize atar. Ancak yüzük bir balık tarafından yutulur ve bir balıkçı yüzüğü Polykrates'e geri getirir. Bunun üzerine Polykrates kaderden kaçış olmadığını anlar. Efsane psikolojide cezalandırılma arzusunu ifade eden bir komplekse adını vermiştir.
Sayfa 30 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
+On iki yaşındaydım. O gece tıpkı bunun gibi kocaman, korkunç bulutlar vardı. O gece çok soğuktu ama benim üzerimde eski, ince bir elbise vardı. Kar yağıyordu fakat ayağımdaki terlikler beni ısıtmıyordu. Cezayir'in kaldırımında oturmuş, üzerime yağan karı izliyordum. Bana yurtta okuduğun Kibritçi Kız masalını hatırlamıştım. Aklıma sen geldiğin için soğuktan titrerken tebessüm etmiştim. 'Hakan beni duyuyor musun? Son kibrit çöpü sönmek üzere,' diye fısıldamıştım. Belki rüzgâr sesimi sana getirir ve son kibrit çöpü sönmeden bana gelirsin diye düşünmüştüm. O gece aptalca bir hayale tutunmuştu çocukluğum. - Peki, söndü mü o kibrit çöpü? +Söndü. Tıpkı Kibritçi Kız gibi Sedef de o kaldırımda soğuktan söndü. O gece tam altı evin kapısını çalarak yardım istedi. Tüm kapılar yüzüne birer birer kapanırken Sedef tam altı kapıyı çalmadan durmadı. - Neden altı? +Çünkü sahip olduğu tüm ailesi altı kişiden oluşuyordu. Onların şansını kullanarak altı evin kapısını çaldı. Kuzey için bir evden kovuldu. Yiğit için bir kapı hiç açılmadı. Hakan için hor görüldü, Efe için yalvardı. Naz için onu sıcak tutacak bir şeyler dilendi ve Ecrin için gururunun son kırıntısını o kapı eşiğine bıraktı. Kendi içinse hiçbir kapıyı çalmadı. - Neden? +Arkadaşlarının şansını kullanarak o kapıları çalmıştı. Oysaki onlar yedi kişiydi ve daha bebekken tüm kapılar onların yüzüne kapanmıştı. Arkadaşlarına açılmayan kapı neden ona açılsındı ki?
Sedef / HakanKitabı okudu
Reklam
«"Benim tek bir amacım var. Ve her gün aynı: mutlu olmak." "Peki bunu başarıyor musun?" "Deniyorum. Mutluluk bir tutumdur. Düşüncelerimin beni zehirlememesi için çaba gösteriyorum. Doğan yeni gün için sevinç duyuyor ve kendimi bize sunacağı güzel sürprizleri kucaklamaya hazırlıyorum.»
Sayfa 119
"Hükümet Devirme Sanatı" Kitabı
Olur ya, günün birinde, canınız bir hükümet devirmek isteyebilir. Bunu nasıl yapacağınızı biliyor musunuz? Ama siz, hükümet devirmeyecekmişsiniz; olsun, bilin de yine devirmeyin. Çok bilgi, insana ağırlık vermez. Şimdi size, bir hükümetin nasıl devrileceğini anlatacağım. Bana «Peki, sen biliyor musun, hükümet devirdin mi?» diye
Nesin Yayınevi / 1961-2016 tarihleri arasında 21 baskı, 92000 kitapKitabı okudu
- İstediğin kadar üzül; yaşayanlar var ya. Onlar mutlu; özgürler. Ya biz? - Nasıl yani? - Onlar mutlu; özgür; peki ya biz neyiz? Düşünceleri karışık, birbirleriyle vıcık vıcık bir avuç gölge! - Peki siz bunca zamandır n'apıyordunuz? - Gözümüz yolda bekliyoruz... Yine yeryüzüne geri dönelim diye bin türlü laflar ederler... Yazık.. Yazık! Mümkün mü hiç! Yeryüzünde bir kaçış umudu var. O da ölüm, ölüm! Fakat burada ölüm de yok. Bizler mahkumuz; duyuyor musun? Kör bir iradeye mahkumuz. Günlerce, aylarca, yıllarca bir köşede büzüşüp kaldığın, yazın uzun günlerinde, sonbaharın yağmurlu ve kasvetli günlerinde, dolu, güneş, kar, tipi altında kendi cesedinin parça parça çözüldüğünü görürsen, o zaman hatırlarsın sözlerimi. - Ne acı hayat, ne acı ölüm! Çürümüş kemikler, kokuşmuş etler sizi bu düşüncelere sevk etti galiba.
" insan gruplarıyla, sürü kavramı birbirinden nasıl ayrılırlar, biliyor musun?" diye sordun. Beklemeden " Bilmiyorum " dedim. " İnsanlar köklerinden uzaklaştıkça sürüleşirler", dedin. " Peki, kendini bir köke hissetmeyenler nedir"?diye sordum. Soruma gülüp" öyle insan yok Aya ," dedin ve devam ettin:" ya köklerine bağlı insan vardır ya da o bağını arayan insan. Kendini hiçbir zaman köke bağlı hissetmeyenler, ancak Batı' nın uygarlığında kaybolmuş doğulular olabilirler. Batı ile Doğu arasındaki bir farktır bu. Batılı kendi kökenleriyle gurur duyuyor, uygarlığı onun üzerinden yükseltiyor. Onun gözünde batılı olan şey, uygarlığa ait olandır. " Ben köksüzüm" diyenler, tarihlerinden bihaber doğululardır. Bunun, iyi veya kötü bir nedeni olsa da, bu bir kökeni reddetmektir".
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.