Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biliyorum, yeni cinayetlerimdir sevmelerim, İlmeği yağlı felaketlerim, Katlime çengi alayı, iskanıma yol büyütüyorum, Hasretin vuslata eriğidir terkim, Kepenkleri indirilmiş caddeleredir yolculuğum... Yakıştım mimarisi efkâr kentlere.
İnsanlar gidiyorlar Gurbete, Şehire, Kara, Sen bir efkar gelmiş de ağlıyorsun
Sayfa 67
Reklam
Merxas
" Bütün onurum ve şerefim üstüne söylüyorum ki benim üzerimde arkadaşlarımın üzerinde bir yaptırım değeri yoktur. Efkar ettiğimiz memleketin hâlidir. Cezaevleri de memlekettendir, memleketin toprağıdır icap ediyorsa oraya da gireriz. Bizim de yolumuz, çizgimiz derdimiz bu..." •Sırrı Süreyya Önder
Vay haline..
"Dağları kazıyıp taşa kafa tutanları, dünya bir benimdir sananları. Gözü bir türlü doymayanları. Doydukça doymazlaşanları İnsanın doymazlığının farkına varalı beri masumların gözyaşında, terinde, kanında efkâr dağıtanları. Şiddet turizmi, işkence sektörü, kötülük piyasası; mezarları açık dururken bile hiç ölmeyeceğim sananları..."
Kader yükselen her şeyi harap etmekten hoşlanıyorsa, efkar da insanın yükselmek için ödemesi gereken bedeldir.
Sayfa 124Kitabı okudu
Risale-i Nur
Risale-i Nur, yalnız bir cüz'î tahribatı ve bir küçük haneyi tamir etmiyor. Belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal'ayı tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor, belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsid âletler ile dehşetli rahnelenen kalb-i umumîyi ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun ve bahusus avam-ı mü'minînin istinadgâhları olan İslâmî esasların ve cereyanların ve şeairlerin kırılması ile bozulmağa yüz tutan vicdan-ı umumîyi, Kur'an'ın i'cazıyla ve geniş yaralarını Kur'anın ve imanın ilâçları ile tedavi etmeğe çalışıyor.
Reklam
Bulanık Seller
Yüz elli yıllık koca bir çamı iki baltada devirenleri ve üstelik orman kaçakçılarını, beş yıl içinde üç kez affedenler, acaba ömürleri boyunca uğraşsalar, üç tane kel tepeyi yeşertebilirler mi?
muhakemat ta belki en çok hoşuma giden yer burası..
“Ey meyhaneci, kelâm-ı beliğ nedir?” Elbette onun sanatı onu şöyle söylettirecek:    Kelâm-ı beliğ, ilim denilen çömleklerde pişirilen ve hikmet denilen büyük küplerde duran ve fehm denilen süzgeç ile süzülen âb-ı hayat gibi bir manayı, zürefa denilen sakiler döndürüp efkâr içer; esrarda temeşşi etmekle hissiyatı ihtizaza getiren kelâmdır.
Sayfa 76 - Zehra yayıncılık
Sesli güldüm :D
Pek muhterem bir zât olan kayınpederimin kala kala üç karısı kalmıştı. Adamcağızı bir efkâr bastı. Bilirsiniz ki yalnızlık Allah'a mahsustur. Bunun için hamam hamam dolaşılıp kız beğenildi, görücüye gidilip takılar takıldı ve kayınpederim 49 yaşında, iki koca eskitmiş, Zeynep adında bir tâzeyle evlendirildi. Peder bey besmele çekip gerdeğe girdi. Yalanım yoktur, ben bu evliliği başlangıçta asla tasdik etmemiştim. Çünkü rahmetli kaynanamın hatırası kalbimden ve ruhumdan bir türlü çıkmıyordu. Kayınpederimin karısı olan Zeynep benim öz be öz değil, üvey kaynanamdı! Hem... Hey! Dur! Ver o testiyi bana!
Reklam
Uzun zamandır Cem Karaca'dan Deniz Üstü Köpürür dinlemiyorum. Gideyim de biraz efkar dağıtayım. Benim de şu cihana gelişim...
İnkılab'a yeni bir hüviyet kazandırmak isteyenlerden biri de Bediüzzaman'dır. Cumhuriyet Devleti'nin kuruluş hazırlıkları yapıldığı sırada Ankara'ya davet edilen Bediüzzaman "Yapılacağı söylenen hareketlerin memleket şartlarına uygun olmasını istiyor" ve "Şu İnkılabı azimin temel taşlarını sağlam atmak gerek" diyordu. Bediüzzaman'ın memleket şartlarından kastettiği İslami esaslardı. Hazret, İkinci Meşrutiyet'ten itibaren "inkılabların, serbest iradeye dayalı olarak" gerçekleşebileceğine inanıyordu... cebir yoluyla "hiçbir fikir ve hayat, halk önünde muteber" olamazdı. "Efkar-ı ammeye kendini sevdirmek, kalplerden vahşi adetleri kaldırmak, güzel ahlakı tesis etmek, insanlık cevherini ortaya çıkarmak ve medeniyet alemine katılmak, ihtilal ve fesadı ortadan kaldıran" bir devlet tesis etmek inkılapçı bir anlayışın eseri olabilirdi, ona göre. Demek ki Bediüzzaman'ın için inkılapçılık bir nevi havarilikti. Tekrar edelim: Üstadın inkılaptan anladığı İslami esasların ihyasıdır. Bu esasla da terbiye ile, irşatla amme vicdanına nakşedilebilir. Ne var ki, İnkılabı yapanlar, İslamiyet'i diriltmek değil, "İslamiyet'e rağmen laik ve Avrupai" bir devlet kurmak istiyorlardı. İnkılabın ihtilalci muhtevasını değiştirmek, ona, kimsenin kabul etmeyeceği yepyeni bir mana yüklemek hiçbir belagatın başaramayacağı bir teşebbüs idi. Hele Adalet Baknı'nın genç hukukçulara " Elinizdeki inkılap oklarını, irticaın (yani İslam'ın) kalbine saplayınız" diye seslendiği bir dönemde.
Unutma Dostumsun
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar Meşeler göğermiş diyorsun, varsın göğersin Anlamını yitiren bir şeyler mi var şimdilerde Yazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım Taşı delemiyor bir çığlık ve apansız Su oluyorum ipince, kendime sızıyorum Dünya yetmiyor bazan, bırakıp gidebilir miyim? Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun! Efkar da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları Sabahlara kadar düşüncelerimizde yaşattığımız hayallerimizi Kar aydınlığında yürüdüğümüz o yolları Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam Her akşam mektup yazarım dağlar kadar Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun Unutma dostumsun sen, neredeysen orda ölmek isterim! Ahmet TELLİ
Yarabbi canımı sebil ediyorum, ruhumu, hissiyat, efkâr ve malûmatımı, varımı yoğumu muhtaçlara dağıtmanı senden niyaz ediyorum; Yarabbi! Bana ihsan eylediğin nuru, andan mahrum olanlarla paylaşabilmekliğim için ne lâzımsa anı yapmayı bana talim etmeni de niyaz ediyorum. İnsanları benliklerinin bu azgınlığından, bu kazanç ve menfaat iptilâlarından kurtarmak için hisseme düşen fedakârlığı ifaya âmâdeyim. Yarabbi! Meramımı hakkiyle ifade edemiyorum, beni anla. Yarabbi! Yarabbi! Yarabbi! Yarabbi! Yarabbi! Yarabbi! Yarabbi! Yarabbi! Yarabbi!
...... Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar, Ve yine içimde şarkılı sesin. Gözlerimde çizgi çizgi duraklar, Duraklarda hayal meyal sen misin?
Yavuz Bülent Bakiler
Yavuz Bülent Bakiler
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.