Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
OYNONE Öyleyse işte hayat: sevgi, vazife yolu! Yaşayın, bırakmayın ki bir İskitin oğlu, Evladınızı esir edip hükmetsin sonra Yurdun ve Tanrıların en şerefli soyuna.
Sayfa 18 - MEB
Yapıtaşı aile olan, aile yapısı karı-koca arasındaki iş bölümüne dayanan ve bu ailenin en önemli vazifesinin yeni nesli muhafaza etmek olan toplum, medeni toplumdur. Zira insanî ahlâk ve değer yargıları, ancak bu tür bir aile ortamında doğup gelişir ve bir sonraki kuşağa aktarılır. Söz konusu insanî ahlâk ve değer yargıları, aile dışında başka bir sosyal kurum veya kuruluşta asla doğup gelişemez. Diğer taraftan toplumun esasının -kendi deyimleriyle- cinsel özgürlük ve gayr-i meşru kuşak olması ve aile içi ilişkilerin vazife taksimi ve karşılıklı iş bölümü yerine heva ve heveste, arzulara ve dürtülere dayanması, kadının işlevinin süslenip püslenmek, tahrik etmek, baştan çıkarmak hâline gelmesi, -etkilenerek veya toplumu etkileyerek- asli vazifesi olan bir sonraki kuşağı yetiştirme işinden elçektirilerek otellerde, gemi ve uçaklarda işçi-memur yapılması, maddî üretime katkıda bulunmak insan yetiştirmekten daha kârlı, daha şerefli ve saygın sayıldığından kadın enerjisinin insan yetiştirmede değil, maddî üretim ve araç imali alanlarında istihdam edilmesi... insani değerlere vurulduğunda ilkellik, medeniyetten uzaklık veya İslâmî tabirle cahiliye demektir. Karşı cinsler arasındaki ilişki ve aile yapısı, bir toplumun ilkel mi, medeni mi, cahilî mi, İslâmî mi olduğuna dair karekter tespitinde başvurulacak kesin bir kriterdir. Bu ilişkilerin temelinde hayvani dürtüler, hayvani ahlâk ve değer yargıları yaratan toplumlar teknolojide, sanayide, iktisat ve bilimde ne dereceye ulaşmış olursa olsun kesinlikle medeni olamazlar. Cinsler arası ilişkinin niteliği, insanî olgunluk derecesinin tespitinde asla yanılmayan bir kriterdir.
Sayfa 132 - Beka Yayıncılık
Reklam
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Mükerrem insan: Allah'a inanır, Kur'an'a sarılır. Peygambere tabi' olur, hadislere bağlanır. Zekası, irfanı daima doğruyu ve hayrı seçer. Hak yolunda yürür, hataya düşmez, kendi fıtratını anlar. Hak ehlidir. Bütün güzel ahlak yani Kur'an ahlakı onun huyu olmuştur. Bu dünyanın bir geçit, bir tarla olduğunu bilir.. Burada ne ekerse, ahirette o biçilir düşüncesiyle en iyiyi ekmeye, yapmaya çalışır. Devletin, insana bir Allah emaneti olduğunu bilir ve her işi ehillerine tevdi' eder. Daima ihlas ve takva, samimiyet ve hakikat aşkı ile 'Allah'ın has kulu' olarak vazife görür ve onun emirlerine uyar, rızasını gözetir. Mükerrem insan: en şerefli ve en muhterem insandır. En kudretlidir, en nüfuzludur. En muhteremdir, en sevilen kimsedir. İtimat edilen ,en hayırlı insandır. Yer yüzünün yüz akıdır. İslam'ın mümessilidir. Rahmete me'murdur.
Mükerrem İnsan
Mükerrem İnsanMahmud Sâmi Ramazanoğlu · Erkam Yayınları · 198056 okunma
Bir gün Şakik, talebesi Hatem’e dedi ki: “Ne kadar zamandır benim derslerime devam ediyorsun?” Hatem: “Otuz üç seneden beri” dedi. Şakik: “O hâlde söyle bakalım: Bu zaman zarfında benden neler öğrendin?” Dedi ki: “Sizden sekiz mesele öğrendim, efendim.” Bunun üzerine Şakik: “İnnalillâh ve innâileyhirâciûn. Ömrüm seninle birlikte geçti
Tarih boyu, Türkler'in omuzladığı en büyük Şeref
Dini va­zifeler arasında en şerefli bir vazife daha var ki, buna "dine hizmet" vazifesi diyebiliriz. İslâmda "i'lâ-yı keli-metullah" tabiriyle ifade olunan bu vazife, cihad, yâni, icabında, hak yolunda mücadele ve harbetme hizmeti­ne kadar gitmek üzere, dini okutma, öğretme, neşir ve telkin etme gibi hizmetler ihtiva eder.
Sayfa 98 - Yağmur YayıneviKitabı okudu
"Vatanımızın bu tarihi köşesinde, mukaddesatına ve şanlı mazisine bağlı köylü vatandaşlarım! Huzur ve hürriyet dolu havasından milli ruhumuzu doldur­duğumuz bu topraklar üzerinde vekarla ve vazife aşkıyla yaşamakta olduğunuzdan şüphem yoktur. Tarihin Türk'e suratını astığı ve hayat ufuklarını kararttığı bir günde bu korkunç karanlıktan faydalanarak, medeniyelin mana ve meziyetlerini unutup da, namertçe gazabını üzerimize yağdırmaya koyulanlara nasıl bir ders vermişsek, bugün de aynı mukaddes topraklar üzerinde medeniyetin nurlu ufuk­larına doğru hızla ilerlememiz elimizdedir ve bizler bunu yapacağız. İnsaniyeti, ihtiraslarına ve küflü ideolojilerine kurban etmek isteyenler ve maddenin, menfaatin iğrenç merdivenlerine tırmanmak için mert ve şerefli bir milletin kanını içmek isteyen­ler nasıl hayal sükutuna uğramışlarsa, cehalet ve gerilik de yılmaz azmimiz önünde elbette dize geleceklerdir. Bizim en kutsal görevimiz hep vatan olacaktır. En büyük gayemiz, vatanı omuzlarımızda yükseltmek ve hür, mutlu bir vatan haline getirmektir. Biz, vatanımız üstünde milletimize ve hür insanlığa şerefle hizmet ettiğimiz sürece, sizler huzur ve mutluluk içinde çalışın, uykunuzu rahat uyuyun... İnsanlığı ve medeniyeti, düştüğü vahşet uçurumundan kur­taracak olan daima bizleriz..."
Reklam
Enver Paşa, kendisi hakkında çirkin suçlamalar ve yakıştırmalar yazmayı vazife bilmiş bir kuşağın yetişmesinden bu yana, meraklı araştırmacılar için adeta büyük bir muamma olagelmiştir. Ve o Enver Paşa ki; gerek yakın tarihimizdeki şerefli mevki üzerine bir kalem çekilerek en fazla haksızlığa uğramış olan Osmanlı subayı olması gerekse herkesin "Artık bitti" dediği anda dahi " Yeni baştan" deme iradesini gösteren kararlı bir mizacın ve trajik bir yaşamöyküsünün kahramanı olması nedeniyle, muhakkak layık-ı veçhile tahlil edilmesi gereken çok önemli bir tarihi figürdür.
Sayfa 3
11 MART 1922 - Atatürk'ün, sabah Aziziye'den hareketle saat 11.00'de 3. Tümen'i teftişi ve subaylara kısa söylevi: 1. Ziyaretimden memnuniyet. 2. Bu günkü Türkiye ordusu eski ordulardan faziletçe daha yüksektir. 3. Düşmanlarımız yalnız Yunan ordusu değildir. Onun gerisinde çoktur. Balkan Muharebesi'nden sonraki cehalet. 5. Suikasti nefretle karşıladık üç senedir mücahede ediyoruz. 6. Düşman ordusu da ihtiyaç içindedir. 7. Davamız. 8. Muvaffak olacaksınız. İstikbalin en şerefli zabitleri olacaksınız. - Sonra fırka bir bekleme durumu alacak basit bir mesele. İleri gittik hazırlanan çadırda yemek yedik. Yol üzerinde idi. Fırka (tümen) yoldan gelen alayı oraya tutunca karşısındaki sırtlar düşman süvarisi tarafından işgal edilmiş olduğunu söylettim. Muharebe oldu. Fırka ve bu alay kumandanı emniyyet tertibatı almadıkları için şehid oldular farzettim. Sonra gördüğüm hataları fırka kumandanına not ettirdim. Ayrıldık Şefik Bey'in Fırkası'na saat 11.30'da topçuya vazife verdik. Mangadan başlayarak parçaları büyütmek üzere vazifeler verdim. Netice: Fırka diğer fırkalar gibi çok güzel alay ve tabur kumandanlarında acemilik var. Avdet saat 4'de Aziziye'de. İsmet, Şevki, Selahattin Paşalarla görüştük. Şevki Paşa hemen Bolvadin'e hareket etti; yarın ki plan. Yolda Şevki Paşa ile buluşacağız. Dördüncü Kolordu'nun sağ cenahından teftişe başlayacağız. Saat 9'da hareket olacaktır. Akşam Bolvadin'e gideceğiz. Sonra yalnız kaldım bu notları yazdım. Şimdi kitap okuyacağım.
"Her şeyden önce, anadilimize saygı göstermeli ve onu korumalıyız; dilimiz yaşadığı sürece biz de bir halk olduğumuzu hissedeceğiz. atalarımızın dili yok olursa halk da tükenir ve yok olur." "Ulusun doğuşu ve şekillenmesi için olmazsa olmaz koşulan halkın tarihi ve kültürel değerlerini benimsemesi ve bunlara sahip
Ve bu yüzden Garp Cephesi ordusu cepheciliğe döküldü ve İstiklâl Harbi de beyhude bir yere en az bir yıl uzadı. M. Kemal Paşa: —Muntazam tuttuğunuzu işittiğim hatıratınızı, vesaikleriyle birlikte getir de göreyim. Hiçbir tarafta herkes gi bi benim İstiklâl Harbi'nin banisi olduğumu ve Türk mil letini ölümden kurtararak ona istiklâlini bahş ettiğimi söy leyeceğine kendini de benim payeme çıkartacak propagan dalar yaptırıyorsun. Bir millete ancak bir Gazi olur. Bu yürüyüşe ayak uydurmaya çalış, istiklâl Harbeni" nasıl emirlerimle başardıysak bundan sonrası da bundan başka olamaz. Ben sana şerefli bir vazife düşünüyorum. İçerde Fethi Bey var, birlikte konuşalım.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Şehvetnâmeler ve Gençliğe düşen vazife Dinsiz bir millet nasıl yaşayamazsa, ahlâksız bir cemiyet­ de pâyidar olamaz. Bu, iki kere iki dört kabilinden, değiş­mez bir kaidedir. Hangi cemiyet bu kaideye aykırı hareket etmişse, er geç, fakat mutlaka inkıraz bulmuştur. Misal mi istiyorsunuz?. Lütfen, tarih kitaplarını açınız. Cihan tarihi, bu
Bu asırda en büyük dini vazife, İslâm Ümmeti için en şerefli hizmet, Müslümanların ekseriyetini teşkil eden büyük kitlelere, İslâm'ın suretinden hakikatine yükselmeleri için davette bulunmaktır. Çalışanlar gayret ve mesailerini İslâm aleminin cismi için çalışmalı, İslâm ruhunu aşılamak için yoğunlaşmalıdırlar. Bu hususta kudretlerinin yettiğince hiçbir şeyi esirgememelidirler. Çünkü bu ümmetin, dolayısıyla dünyanın çehresi bununla değişecektir.
Tebrik ve Teşekkür Prof Dr Ali Nihat Tarlan Konyalı münevver bir genç, merhum Tahir Olgun'un Mesnevi tercüme ve şerhini tab'a başladıklarını bana müjdelediği zaman ne kadar sevindim. Bugünün gençliği artık bu muazzam eseri okuyabilecek, üzerinde düşünme imkânım elde edecekti. Bu, hakikaten mübarek bir teşebbüstü. Senelerden beri Konya'da
Sayfa 10 - Delhiz Kitaplar ☪ Eylül 2008 - Yazar Tahirü'l-Mevlevi - Hazırlayanlar Prof.Dr Ali Güzelyüz - Doç.Dr Mehmet Atalay - Kadir TurgutKitabı okudu
Gelen misafire ikram etmek, onu düşmandan korumak, Araplar için en şerefli vazife sayılırdı. Bir evdeki misafire zarar gelmesi, ev sahibi için büyük yüzkarası olurdu.
Önsöz
-Tarihi, hikmet yönünden ele alan, onu, kafasındaki tezatsız ve her örgüsü tamam bir dünya görüşüne nispet eder. İlim gözüyle yuğuran, vakıaları sağlam bir (analiz) ve (sentez) halinde umumi kıymet hükümlerine bağlar. Teknik bakımından inceleyen de, sadece malzeme ve ham madde verir ve gerisi için tasa çekmez. -Bu üç faaliyet nevinin
97 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.