Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Kirli sakallı sofiye ne iş yaptığını sordum.Doguda yaşlı sakallılara Soçi diyorlar.Sofi Türkçe bilmiyor.Sofi ağanın yarıcılığını yapıyorum.Biri benim ikisi ağanın. Sofinin çocuklarına eski yazı okuyor lar mı diye sordum. Arkadaşın öğretmen”o Yezid,gavur,o Fransız gavuru,o Ermeni piçi,öne idiği belirsiz çingene tohumu,o senin sorduğun namussuz öğretmen,dinsiz öğretmen,göz açtırmıyor bizlere.Zorla çocukları gavur mektebine sokuyor. O mektebi bitirdikten sonra da çocuklar büyüyor.Sofi sen hangi tarikattansın.Şeyhin kim.”Ya Hak!”ve “Ya Abdülkadir Ceylani. Sofi senin şeyh rakı içip, kız oynatıyormuş İstanbul’da.Yoksa şeyh liberal kapitalist mi.Belki bu ne demekse.Herkes aynı şeyi söylüyor.
Sayfa 22 - YkyKitabı okuyor
Bunları agalarla, şeyhlerle konuşacaksın . . .
Bunların aklı köylüden daha kolay yatar. O zamana kadar hükümetten hiçbir zorluk görmemişler. Vergi vermezler. Ortak­ çıları da, kendileri de askere gitmez. Dag başının mahkemesi de onlar, zaptiyesi de . . . Bu yüzden hükümet kimin eline geçerse geçsin umurlarında degildir. Hakçası biz ilk seçimde agalardan, şeyhlerden hiçbir zorluk görmedik.
Reklam
1919’un sonlarına doğru, İslâm örtülü Türk milliyetçiliğinin, yeni Osmanlılık arayışını bastırdığı görülmektedir. Milliyetçilik karşıtı olanlar hariç yeni Osmanlılığı savunan yazarlar, Anadolu’da gelişen milliyetçi harekete destek vermeye başlamışlardır. Daha ileri bir aşamada ise, Türk basınının belli başlı yazarları arasında, Ermeni ve Rum azınlıklarının 1919 yılının sonlarında yapılan seçimleri boykotu, 1920 Ağustos’unda ortaya çıkan Sevr Antlaşması’nın Anadolu’yu siyasî olarak etnik temelde yapılandırması, 1921’deki Pontus ayaklanması gibi gelişmelerin de etkisiyle, memlekete sadık olmayan milletlerin tasfiyesi fikri egemen olmaya başladı. Bu fikir, millî mücadelenin kayda değer bir sonucu olacaktır. Zira, 1923’te yapılan nüfus mübadelesi antlaşması gereği Anadolu Rumlarının büyük bir çoğunluğu Yunanistan’a gitmek zorunda kalmış, Ermeniler de ya Ermenistan’a ya da başka ülkelere göç etmek zorunda kalmışlardır.
Sayfa 175
Türkiye’de egemen tarih anlayışı, Kurtuluş Savaşı’nı esas olarak bir “Toprak ve Sınır Savaşı” olarak ele alır. Bu bakışı kabaca şöyle özetleyebiliriz: “1918-1923 arasında yaşananlar, Birinci Cihan Harbi sonunda, elinde kalan son toprak parçasını korumak isteyen Türkler ile bu topraklan aralarında paylaşmak isteyen diğer uluslar arasındaki bir savaştı. Biz Türkler, esas olarak, 1918 Mondros silah bırakışması antlaşmasıyla belirlenmiş, daha sonra “Misak-ı Millî” olarak ilan ettiğimiz topraklan ve sınırlan korumak istedik. Buna karşı, Ermeni, Yunan, Kürt gibi diğer uluslar ise, özellikle İngilizlerin desteğiyle, kendi ulusal devletlerini kurmak ve Anadolu’yu, İngiliz, Fransız ve İtalyanlarla anlaşarak aralarında paylaşmak istediler.” Bu bakış açısıyla ele alınan tarih anlayışını sembolize eden iki önemli antlaşma Sevr ve Lozan’dır.
Sayfa 51
Ziya Gökalp:
"Milletimize iftira etmeyiniz, Ortada bir Ermeni katliamı değil, bir Türk-Ermeni vuruşması vardır. Bizi sırtımızdan vurdular, biz de vurduk."
Mütareke döneminde bütün Osmanlı belgeleri, Batılı Devletlerin elinde olduğu halde bir Ermeni katliamı kanıtlanamamıştır.
Reklam
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Alp Arslan Kars'ta hüküm süren Ermeni prensine bir elçi göndererek huzuruna gelmesini ve itaat etmesini bildirdi. Bu Ermeni prensi, Türk elçisini siyah elbiseler giymiş olarak kabul etmiş "Tuğrul Bey'in ölümünden beri matem tuttuğunu" söylemiştir. O, bu sayede Alp Arslan'ın teveccühünü kazanmaya muvaffak oldu. Ayrıca sultanı Kars'a davet etti...
Alp Arslan Kars'ta hüküm süren Ermeni prensine bir elçi göndererek huzuruna gelmesini ve itaat etmesini bildirdi. Bu Ermeni prensi, Türk elçisini siyah elbiseler giymiş olarak kabul etmiş "Tuğrul Bey'in ölümünden beri matem tuttuğunu" söylemiştir. O, bu sayede Alp Arslan'ın teveccühünü kazanmaya muvaffak oldu. Ayrıca sultanı Kars'a davet etti...
Oğuzların Anadolu'ya girişi Malazgirt ve Pasinler'den daha öncedir
Çağrı bey de Doğu Anadolu'ya meşhur akınını yapmıştı(1016). 3000 Türkmen ile Horasan, Rey ve Azerbaycan yolunu takip ederek Ermeni Vaspuarakan Krallığı arazisine saldırmış ve bu bölgeden bol ganimet ele geçirmişti. Errân ve Doğu Ermeniye'deki Müslüman Şeddadîlerin topraklarından da geçen Çağrı Bey daha sonra Gürcü Krallığı arazisini yağmalamış ve Ani Ermeni Krallığı topraklarına kadar ilerlemişti.
Reklam
Türklerin ticaretten hoşlanmayışları, bir yandan limanlarda yabancı ticarethanelerin gelişimi ve diğer yandan da Rum, Yahudi ve Ermeni aracıların rollerinin artmasını teşvik etmiştir. Ancak, Türkler iç ticaretin tamamen dışında değillerdir ve zımmî adı verilen gayrimüslim Osmanlı teb'asıyla birlikte, hiçbir sorun çıkmaksızın, yanyana faaliyet göstermektedirler.
İmge Kitabevi Yayınları 1995 Sayfa: 77
Damat Ferit'in 12 Mart 1919'da bir Fransız gazetecisine verdiği de- meç şöyleydi: "Size Türkiye'den önce her şeyini borçlu olduğum Fran- sa'yı anlatabilirim. Üç serserinin Fransa'ya savaş ilan ettiği gün gözyaşı döktük (Çukurova'da Fransızların öne sürdükleri Ermeni militanları- na karşı yapılan savaş kastediliyor)." "Fransa'ya savaş ilan etmenin insanlığa karşı savaş ilan etmek oldu- ğunu söyledik. Söyleyiniz Mösyö, milletin ve saltanat hanedanının ma- sum olduğunu söyleyiniz." (Alemdar ve Hadisat gazeteleri)
- Yahya Kaptan! İstanbul'un doğusu, Adapazarı'na kadar ondan ve müfrezesinden sorulur. İzmit Yarımadası'nda Kuvay-ı Milliye'nin en anlamlı savaşçısıdır. Ermeni çeteleri, Rum eşkiyaları bu topraklarda diledikleri gibi at oynatamıyorlarsa bu Yahya Kaptan sayesindedir.
Sayfa 73 - KronikKitabı okuyor
Gaziantep adeta ikinci kez "Gazi" olmaya zorlanmaktadır
Suriyelilere vatandaşlık verilerek Türkiye'de kalmaları sağlanır ise Fransız ordusu ve Ermeni çetelerine direnen Gaziantep, stratejik göç mühendisliği ile sürdürülen sessiz istilaya dayanamayacaktır. Sonuç, emperyalizmin kışkırtması ile çıkarılacak bir iç çatışmada bir zamanlar Türk kenti olan Halep'in kaderini paylaşmak istemeyecek olan Gaziantep'in Türk kimliğini korumak için tekrar direnmesi olacak. Gaziantep adeta ikinci kez "Gazi" olmaya zorlanmaktadır. Ve bu gelecek adeta görünmektedir.
"Suriye'de o zamanlar Türk bulunmaz şeydi. Çünkü Çanakkale ve Erzurum vardı. Ateş, Türk'ü mıknatıs gibi çeker. Ancak cepheler sustuğu zaman, gerilerde Türk bulunabilir. Harp varsa, ölümsüz yerlerde yalnız araba, Dürzi'ye, Ermeni'ye, Rum'a, Kürt'e rastlayabilirsiniz. İngiliz ordularının Suriye muharebelerinde Arap ve Hint maskesi takındıklarını belki bilirsiniz; Hindistan'da başlarına raca sarığı geçirdikleri gibi! Harp başladı mı, bir sıra Arap, bir sıra Hintli ve bütün bu mozaik aşındıktan sonra haşmetli Britanya Kralı Hazretleri'nin sarışın özkanları görünür. Osmanlı İmparatoru Hazretler ise maskesini kıçına takar ve satrançta en kıymetli taşını öne sürer. Harpte bizim saflara düşen ilk kurşun, bir Türk aman'ı ile ses verir. Karşımızdaki ise ilk iniltilerinde Asya lisanları kullanır ve İngilizcesini zafer marşlarına saklar."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.