Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ekonomik olarak üstün olan her açıdan üstün hale gelir.
Erkek evlat ister istemez kabileye mensup bir aile için ekonominin, savunmanın temelini oluşturmaktadır. Erkek üreten , kız ise tüketen olunca , doğal olarak cinsi farklılık ekonomik sınıfsal yapının bir ölçütü olur . Erkek , yöneten ve sahip olan grubu oluştururken ; kadın yönetilen ve sahip olunandır. Böyle bir yapıda kadın erkek ilişkisi,efendi köle ilişkisidir. Ailedeki ekonomik egemenlik zamanla ekonomiye hâkim kişinin ırkını, kanını , faziletini, ahlâkî ve zati değerlerini de üstün hale dönüştürür.
Sayfa 122 - Fecr YayınlarıKitabı okudu
giriş
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla [başlarım]. Ümmetlerin farklılığı nedeniyle dinler ve mezhepler¹ farklı farklı da olsa, hikmetleri² en kadim makamdan³ tek ve en yakın yolla⁴ KELİMElerin⁵ kalplerine indiren Allah'a hamd olsun!⁶ Allah'ın salat⁷ ve rahmeti, cömertlik ve ikram hazinelerinden⁸ himmetlere⁹ en doğru sözle yardım eden
Sayfa 19 - KABALCI YAYINEVİ - BİRİNCİ BASIM - Temmuz 2006Kitabı okudu
Reklam
_Az yemek, az uyku, az konuşmak ve herkesle düşüp kalkmamak. İşte doktora ihtiyaç olmaması için yapılması gerekenler bunlardır. _Az ye! Yedikten sonra hazmoluncaya kadar başka bir şey yeme! Zira şifa yemeğin hazmolunmasındadır. İnsanın sağlığını bozan yemek üzerine yemek yemektir. Tıp ilmi ki beyte sığdırılmıştır. Ve söylemenin güzeli de kısa
Modernlikle birlikte Öteki'ni üretme çağına giriliyor.Mesele artık onu öldürmek, yiyip bitirmek ya da baştan çıkarmak, ona karşı koymak, onunla yarışmak, onu sevmek ya da ondan nefret etmek değil, mesele önce onu üretmektir.O artık bir tutku nesnesi değil, bir üretim nesnesidir. Acaba Öteki, kesin baş-kalığıyla ya da karşı konulmaz özgünlüğüyle, tehlikeli ya da çekilmez mi oldu? Bu durumda onun baştan çıkarıcılığını mı defetmek gerekir? Ya da acaba,başkalık ve ikilik ilişkisi, bireysel değerlerin fiili yükselişi ve simgesel değerlerin ortadan kalkmasıyla gitgide kayboluyorlar mı? Şurası kesin ki, başkalık aranılan bir şey ve başkalığı yazgı olarak yaşayamamaktan dolayı, ötekini,farklılık olarak üretmek gerekecek.
Aşk- cinsellik ilişkisi
Aşık beyinde hipotalamusun faaliyetinin arttığına dair önemli bilgilerimiz mevcut. Yalnız burada ilginç bir istisna var: Romantik aşk ve cinsel istek durumlarında hipotalamusta bulunan bazı özel bölgelerin faaliyetlerinde belirgin bir artış olurken, "anne aşkı (maternal love)" dediğimiz özel bağlılık durumunda hipotalamusun uyarılmadığını görüyoruz. Yani annenin yavrusuna karşı hissettiği o tutkulu bağlılık, beyinde aşkın diğer çeşitlemelerine göre böyle bir farklılık arz ediyor. Buradan, hipotalamus uyarılmasının aşkın cinsel kısmıyla ilişkisi olduğu sonucunu çıkartmamız mümkün hale geliyor.
Türk Mitolojisinde Kötü Ruhlar, Cinler, Şeytanlar
Cinler. Cin, Peri, Mekir, Kara-Kura, Şeytan, Gul Yabani, İfrit, Çarşamba-Cadısı (veya Çarşamba-Karısı) Türk aktarımında iyi veya kötü niyetli doğaüstü yaratıkların tanımlanmasında tercih edilen adlardır. Bazen aynı yaratık iyi ve kötü olma özelliğini birlikte taşır veya tarafsızdır, insanla olan ilişkisi de bir muziplik veya oyun yapmakla sınırlı
Reklam
Her ikisi de 40 yıl evliliğin ardından yakın zamanlarda dul kalmış iki kadın düşünün. Bu dullardan biri, büyük acılar çektikten sonra zamanla kendini toparlamış ve dönem dönem sükun bulmayı başarmış, hatta seyrek de olsa hayatında çok neşeli zamanlar oluyor. Ötekinin durumu ise çok daha kötü: Kaybın üstünden 1 yıl geçtiği hâlde derin bir depresyon batağından çıkamıyor, bazı zamanlar intiharı düşünüyor ve sürekli psikiyatrik yardıma ihtiyacı var. Bu ikisi arasındaki farkı nasıl açıklarız? Bu, bir bilmece. Bakın size bir ipucu vereyim. " Her ne kadar bu iki kadın birçok bakımdan birbirlerine benzeseler de, çok önemli bir konuda büyük farklılık gösteriyorlar: Evliliklerinin niteliği. Birinin çalkantılı, çatışmalı bir evlilik ilişkisi olmuş; diğerinin ise sevgiye ve karşılıklı saygıya dayalı, giderek gelişen bir ilişkisi. Şimdi size soracağım soru şu: Hangi evlilik hangi kadına ait?" ... Kendini toparlayamayan kadın, çatışmalı bir ilişkisi olan kadındır. Oysa ilk anda tam tersi akla gelirdi, değil mi? 40 yıl boyunca son derece doyurucu, sevgi dolu bir ilişki yaşamış olan dulun daha zor toparlanması beklenirdi. Ne de olsa asıl büyük kaybı yaşayan o değil mi? Yine de belirtmiş olduğunuz gibi genellikle tam tersi görülüyor. Bunun birkaç açıklaması var. Bence burada kilit kavram 'pişmanlık'. 40 yılına yanlış adamla evli kalarak geçirdiğini benliğinin derinliklerinde hisseden dulun yaşayacağı ıstırabı düşünün. Sonuçta o, kocası için ya da sadece kocası için acı çekmeyecektir. Kendi hayatı için matemdedir.
Başkalarını arzu nesnesi olarak görmemizde ve idealize etmemizde cehaletin payı vardır. Aşkın gözü kördür derken bir hakikati dile getiririz. Tutkulu bir sarılmada partnerimizi yakından görmek işin büyüsünü bozabilir. Dolayısıyla âşıklar tutkularını canlı tutmak için gözlerini yumarlar. Ancak aşkla beraber gelen kendini kandırma hissiyle başa çıkma biçimleri günümüzde farklılık gösteriyor gibi. Aşkı internette arayanlardan, arzuları neyin tetiklediğini rasyonel olarak kavramak mümkünmüş gibi, partnerlerinde aradıkları nitelikler hakkında uzun anketler doldurmaları beklenir. Gizli algoritmalar onları bu şekilde potansiyel partnerlerle eşleştirebilmektedir. Belirli parametrelerin arzunun karmaşık yollarında gezinirken insanlara yardımcı olacağı düşünülür ve flört uygulamaları bazı durumlarda kullanıcılarını arzu edilirlik derecelerine göre sıralar. Üstelik bir ilişkide insanların sevgililerinin her bir eylemini, düşüncesini takip etmelerine olanak tanıyan sosyal medya, akıllı telefon ve çeşitli casus aparatlar yüzünden gizemi diri tutmak her zamankinden zor görünmektedir. Peki insanlar artık aşkın kör olmasını istemiyor mu? Ve aşkın cehaletle ilişkisi nedir?
Sayfa 105
Stirner
1. Stirner hayatın çeşitli evrelerini, yalnızca bireyin "kendi kendini keşfedişleri" olarak ele alıyor; üstelik de bu "kendi kendini keşfedişler" daima belirli bir bilinç ilişkisine indirgeniyor. Demek ki burada bireyin yaşamını, bilinçteki farklılık oluşturuyor. Bireyle birlikte gerçekleşen ve farklı bir bilinç meydana getiren fiziksel ve toplumsal değişimler, Stirner'i elbette hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Bu yüzden Stirner'de çocuk, genç ve adam, dünyayı daima hazır halde buluyorlar; tıpkı "kendilerini" sadece "buluyor" olmaları gibi. Genel olarak bir şeyin bulunabilmesini sağlamak içinse kesinlikle hiçbir şey yapılmıyor. Hatta bilinç ilişkisi bile doğru biçimde değil, sadece spekülatif çarpıtılmış haliyle kavranıyor. Bu nedenle de tüm bu figürlerin dünyaya yaklaşımları felsefidir; "çocuk gerçekçi", "genç idealist", adam da bu ikisinin negatif bileşimi; yukarıda aktarılan sonuç önermeden de anlaşılacağı gibi mutlak negatifliktir. Burada "bir insan yaşamının" sırrı ifşa ediliyor. Burada, "Çocuk"un "gerçekçiliğin", "Genç"in "idealizmin" bir kisvesinden başka bir şey olmadığı, Adam'ın da bu felsefi karşıtlığın bir çözümünü bulma girişimi olduğu açığa çıkıyor. Bu çözüm, bu "mutlak negatiflik", şimdiden anlaşıldığı üzere, ancak adamın hem çocuğun hem de gencin illüzyonlarını körü körüne kabul etmesi ve böylelikle şeyler dünyası ile tinin dünyasını alt etmiş olduğuna inanması sayesinde mümkün olabiliyor.
Sayfa 108 - Evrensel
90 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.