Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mesela "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) risaletinin ilk yıllarında, vahiy kesintiye uğradığı zaman, yüksek dağlardan atlayarak intihar etmek istedi." rivayeti gibi Hz. Peygamber'e kötü ithamlar içeren metinler bulunması sebebiyle sünnet hakkında şüphe uyandırmak buna dahildir. Şöyle söylüyorlar: "Buhârî bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir ve o sizin nazarınızda en büyük hadis alimidir." Cevap: Bu rivayet, isnadında kopukluk olmasından dolayı senet açısından sahih değildir. Bunu Buhâri'nin kendisi açıklamıştır. Zira rivayetin intihar içermeyen ilk kısmını muttasıl bir şekilde rivayet etmiş, ardından da son kısmını, isnadındaki kopukluğu açıklayarak şahit bölümünde nakletmiştir. Nitekim senedin muttasıl olmadığını gösteren "belağaní" lafzını zikretmiştir. İbni Hacer'in (rahmetullâhi aleyh) Fethu'l-Bârî'de dediği gibi: "Zühri'nin "belağanî" siğasıyla rivayet ettiği hadislerdendir ve muttasıl değildir." Buna ek olarak hadisin bağlamı ve Nebi'nin (sallallahu aleyhi ve sellem) vahye bağlılığıyla ilişkisi, şüphe taraftarlarının söylem tarzıyla farklılık göstermektedir.
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
Reklam
On yıldır håla ütü yapmayı öğreneceğim. Ütü yapmayı öğrenmeyi bu kadar istediğim halde elimin bir türlü gitmemesinin nedeni niçin ütülü giysi giymenin gerektiğini anlayamamam olabilir. Ütünün saygı ile bir ilişkisi var ki, dayatılmış çağ gelenekçileri veya kentli faşizmi kendi protokollerine böyle bir madde ekliyor. Ütü, ukaladır; ütüsüz ise kibir. Maddenin alt başlıkları, bentleri uzun uzun sıralanıyor mutlaka. Uzatmalı bir ütü kablosu gibi. Prizin yeri buradan görünmüyor. Onarılma ihtimaliyle delirme sınırına dayanmış birilerini tanıyorum. Çok korkuyorlar. İhtimal meselesinde haklılarsa da onarılmanın içeriği ve tanımı hepsinde farklılık gösterdiğinden aralarında anlaşamıyor, sürekli kavga ediyorlar. Birbirlerini ciddi ciddi yaraladıkları da oldu. Kimi geceler sırf bu saçma işlerle uğraştık. Nefretin odak değiştirmesi, tahribatın adaletini kaybetmesi, çoğul şizofreni hep bu onarılma ihtimali üzerinde ortak doğrular bulamamaktan. Ütü, ortak doğru kırışıklarını siliyor işte. Kentli faşizmi çarşaf gibi bir düzenden yana. Uyumsuzluğa tahammülü yok; sanatı da oraya çekme arzusunda: Oda tiyatrosu, kent orkestrası adları hemen terk edilmeli - bienallerden kaçınılmalı. Ama yoksulsan gir içeri - paranı al çık. Ötesine bulaşma. Markete borcunu öde ve paket paket sigaranla, bir sürü içkinle sığınağına dön. Temiz değilsin kuşkusuz ama sana bulaşan kir yüzünden suçlanamazsın. Kir, üretilir çünkü. Kentli faşizmi kir üretimi ile gurur duyar. Metropol festivali. Sisteme yeterince hizmet ettiniz, şimdi biraz eğlenebilirsiniz.
Moğollar, çok erken tarihlerden itibaren farklı dinlerin etkisi altında kalan bir milletti. Uzun yıllar Türklerin egemenliği altında yaşayan Moğollar, Türk kültürünü etkileyen pek çok unsurdan en az Türkler kadar etkilenmişlerdi. Bu sebeple Türk kültüründe bulunan çoğu unsur Moğolların kültür dünyasında da görülmektedir. Bu etkilenme alanlarının
"Kendilik" ve "Benlik" Arasındaki Temel Ayrım
"Kendilik" ve "Benlik" Arasındaki Temel Ayrım Vedanta'nın beşer varlığına dair öğretisini layıkıyla kavrayabilmek için, her­ Vşeyden önce, (sadece insanla sınırlanmayıp) bizatihi Varlığın ilkesi olan "kendilik" ve cüz'f (individuel) "benlik" arasındaki ayrımın mümkün olduğu kadar berrak bir şekilde
Platon'un kullandığı hâkimiyet metaforlarının, bu metaforların daha sonraki biçimlerinden farklılık gösteren bir yönü daha vardır. Platon kuramında, håkimiyet ilişkisi, bilen-insanın kendi içinde ortaya çıkan bir durumdur; zihnin beden üzerindeki, ruhun daha üstün bölümlerinin daha aşağı bölümleri üzerindeki haklı tahakkümü, bilen-insan'ın, maddeden daha üstün olduğu düşünülen formlarla gereken mütekabiliyet ilişkisine girmesini sağlar. Bu modele göre bilgi, ezeli-ebedi formlar üzerinde, onları bilinemez ve gayri rasyonel olan maddeden soyutlayarak, felsefi düşünceye dalmaktır. Håkimiyet ve tabi kılma simgeleri, bilginin elde edilmesi sürecinin dile getirilişinde ortaya çıkar. Bilginin kendisi, bilgi nesnesi üzerindeki bir tahakküm olarak değil, bu nesneler üzerinde bir tür esrime halinde düşünme olarak görülür.
Sayfa 29
Reklam
Her ikisi de 40 yıl evliliğin ardından yakın zamanlarda dul kalmış iki kadın düşünün. Bu dullardan biri, büyük acılar çektikten sonra zamanla kendini toparlamış ve dönem dönem sükun bulmayı başarmış, hatta seyrek de olsa hayatında çok neşeli zamanlar oluyor. Ötekinin durumu ise çok daha kötü: Kaybın üstünden 1 yıl geçtiği hâlde derin bir depresyon batağından çıkamıyor, bazı zamanlar intiharı düşünüyor ve sürekli psikiyatrik yardıma ihtiyacı var. Bu ikisi arasındaki farkı nasıl açıklarız? Bu, bir bilmece. Bakın size bir ipucu vereyim. " Her ne kadar bu iki kadın birçok bakımdan birbirlerine benzeseler de, çok önemli bir konuda büyük farklılık gösteriyorlar: Evliliklerinin niteliği. Birinin çalkantılı, çatışmalı bir evlilik ilişkisi olmuş; diğerinin ise sevgiye ve karşılıklı saygıya dayalı, giderek gelişen bir ilişkisi. Şimdi size soracağım soru şu: Hangi evlilik hangi kadına ait?" ... Kendini toparlayamayan kadın, çatışmalı bir ilişkisi olan kadındır. Oysa ilk anda tam tersi akla gelirdi, değil mi? 40 yıl boyunca son derece doyurucu, sevgi dolu bir ilişki yaşamış olan dulun daha zor toparlanması beklenirdi. Ne de olsa asıl büyük kaybı yaşayan o değil mi? Yine de belirtmiş olduğunuz gibi genellikle tam tersi görülüyor. Bunun birkaç açıklaması var. Bence burada kilit kavram 'pişmanlık'. 40 yılına yanlış adamla evli kalarak geçirdiğini benliğinin derinliklerinde hisseden dulun yaşayacağı ıstırabı düşünün. Sonuçta o, kocası için ya da sadece kocası için acı çekmeyecektir. Kendi hayatı için matemdedir.
_Az yemek, az uyku, az konuşmak ve herkesle düşüp kalkmamak. İşte doktora ihtiyaç olmaması için yapılması gerekenler bunlardır. _Az ye! Yedikten sonra hazmoluncaya kadar başka bir şey yeme! Zira şifa yemeğin hazmolunmasındadır. İnsanın sağlığını bozan yemek üzerine yemek yemektir. Tıp ilmi ki beyte sığdırılmıştır. Ve söylemenin güzeli de kısa
Duygular, nitelik ve nicelik olarak farklılık gösterir: öznel yaşantıların yoğunluğu değişkendir ve genellikle, fizyolojik boşalım örüntüleri ve/veya psikomotor davranışta gözlenebilirler. Hasta davranışıyla öznel yaşantısını analiste aktarabilir. Gerçekten de duyguların iletişim işlevleri, aktarımda merkezi bir yer tutar ve analistin eşduyumla hastanın yaşantısına (içinden) coşkusal olarak yanıt vermesine olanak tanır. ... Benim deneyimlerime göre, gerilemiş hastalarda yoğun duygu fırtınalarının psikanalitik araştırması, bilişsel içeriği olmayan "saf' duygu diye bir şeyin olamayacağını tutarlı bir şekilde gösterir. Psikanaliz ortamında gözlediğimiz duyguların daima bir bilişsel içeriği olduktan başka -bence bu çok önemli bir bulgu- daima bir nesne ilişkisi yönü de bulunur; yani, duygular, hastanın kendiliğinin bir yönü ile herhangi bir nesne temsilinin bir yönü arasındaki ilişkiyi ifade ederler. Ayrıca, psikanaliz ortamındaki duygu, ya canlanmış olan içsel bir nesne ilişkisini yansıtır ya da bu ilişkiyi tamamlar. Aktarımda çıkan bir duygu durumu, hastanın geçmişteki önemli bir nesne ilişkisini özetler. Gerçekten de, aktarımda bir nesne ilişkisinin canlanması, her zaman belli bir duygu durumunu da içerir.
Sayfa 31 - Metis Yayınları, Ötekini Dinlemek Serisi 9, 2. Basım 2010, Duygular ve Ruhsal Dünyadaki Güçler
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
Reklam
Yazın türleri, edebiyat tarihinin en dinamik göstergeleridir ve reçeteye gelmez; çünkü her edebi yapıt, ait olduğu türle tam bir uyumdan çok, farklılık, yenilik, melezlik ya da başkaldırı ilişkisi sergiler. Türü aşma çabalarıyla ait olduğu türün sınırlarını zorlar.
_Alçakta olan kimse düşmekten korkmaz. _Çok süslenenlere bakın; hepsi de gizlenmek istiyordur. _Boşuna kendinizi kandırmayın; sürekli yaptığınız şey neyse siz osunuz. _Hukuk, her şeyin üzerinde olmalıdır. _Bir düşünceyi kabul etmeden düşünebilmek, eğitimli bir zihnin işaretidir. _Tanrılar da şakalara bayılır. _Fazileti olmayan insan, hayvanların
_Deniz bitti. En az iki yüzyıldır milletçe tam bir mirasyedi gibi yaşadık. Artık sonu geldi. Alacaklılar kapıya dayandı. Günü gün ederek har vurup harman savurduk ve değirmenin suyunun nereden geldiğine zerrece aldırmadık. Duranın durduğu yerde hep durmaya devam edeceğini sandık. Onunla ayakta durmak yerine emsalsiz bir umursamazlıkla sırtımızı
Espriler - Otobiyografi
_Nükte’yi anlamak oldukça güç. _Nükte, benzemezin içindeki gizli benzerleri açığa çıkarma yeteneğidir. _Nükte, zeka ürünü olarak haz üretmeye yarayan bir etkinliktir. Esprilerin malzemesi, yasaklanmış arzulardır. _Bazı Nükte formülleri: Şaşırtma, aydınlatma, karşıtlıklar, anlamsızlıktaki anlam. _Kraeplin: Karşıt iki kavramın birleşimi ve
Bağlanma ve Evrim ilişkisi
Hepimiz yakın ilişkiler kurma ihtiyacı hissetsek de bunları oluşturma şeklimiz farklılık gösterir. Çok tehlikeli bir ortamda tek bir insana zaman ve enerji harcamak kârlı olmaz, çünkü çok uzun süre oralarda ol- mayacaktır; daha az bağlanıp yoluna devam etmek (kaçıngan bağ- lanma stili) daha mantıklı olur. Zorlu bir ortamda diğer seçenek de tam tersi davranmak, bağlanma figürünüze olabildiğince ısrarcı ve aşırı tetikte yaklaşmaktır (kaygılı bağlanma stili).
86 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.